Kurucusu ulusla birlikte sonsuza değin bağımsız yaşamını sürdürmesi başlıca amacı ve ilkesi olan cumhuriyetimiz, hepimizin varlık dayanağı ve güç kaynağıdır. Büyük ATATÜRK’ün kutsal armağanı olan bu siyasal yapı, yönetimlerin uygulamalarıyla etkinliğini duyurur, toplumun bağlılığıyla da niteliğini korur. Bilgisizlik, duyarsızlık, yanılgılara bağlılık, tembellik ve anlayış yetersizliğiyle sakat durumda olanlar, Kurtuluş Savaşı’yla cumhuriyet olgularının anlamını ve değerini bilmeyenler, tutuklusu oldukları bağnazlığın etkisiyle yaşamı karartma bağnazlığından kurtulamazlar. Bunların kimileri değişik katlarda, makamlarda, görevlerde, buyruklarında olduklarına yaranma çabalarıyla küçülmeye, aşağılanmaya katlanarak çıkarlarını koruyup sürdürmeye çalışırlar. Özellikle siyasal görevler ve bağlılıklar içinde bulunan kimilerinin bu acınası durumları ibret örnekleri olarak izlenir.

İlkelerden, değerlerden, kurallardan ve kurumlardan çok kişilere bağlılık ve çıkar tutukluluğu, toplumsal yapıyı ve düzeyi küçültüp bozucu aykırılıklardır. Bir san ya da unvan için, bir sıfat ve görev için aşağılanıp yadırganmaya katlanmak en yıkıcı tutum ve durumdur. Kimileri de olmadık, olmayacak sözler edip yazılar yazarak, kendilerini göstermeye çalışarak bu düşüklüğe neden olurlar.

Bu tür durumlardan biri de geçmişi, geçenleri karalayıp kötüleyerek şimdikilere yaranmak hastalığıdır. Kimi küçükler de büyük konutlarda (malikâne ve saraylarda) oturarak kendilerini büyük göstermeye çalışır. Kimileri de büyüklüklerine yaranmak için boyundan büyük “lâf” eder. Her şeyi bilme gösterisiyle böbürlenenler böyledir. Değişik durum ve tutum içinde olanlar da toplumsal yaşamın doğal yansımaları kapsamındadır. Büyüklerine yaranmak için onları överek konuşanlar da boy gösterisine girişir.

Son günlerin ilginç yansımalarından biri de Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın’ın soyadı gibi bir sözüdür. Kimi yanılgıları, yanlışlıkları bir yana geçmişe yönelik yadsımayı içeren “Bize yüzelli yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri anlatıldı. Artık kendi hikâyemizi yazmanın zamanıdır” sözde değerlendirmesi günümüz yapısı ve durumu karşısında tam bir çarpıtmadır. Kurtuluş Savaşı zaferi ile çağdaş cumhuriyeti en olumsuz koşullarda başarmış ulusumuz için “hikâye” diyerek yapılan küçültme ve değersizleştirme, günümüz iktidarına yaraşır olma çabasının bir türüdür. Özellikle “başkalarının” sözü bir tür karalama ve aşağılama bu ülkenin, bu devletin yurttaşı olmak niteliğiyle bağdaşmamaktadır. Kendi hikâyeleri yazıldığında kim oldukları, neler yaptıkları, neleri yapamadıkları açıklandığında bakalım nasıl olacaklar?

Yeni yayınlar:

Önceki kaymakamlardan, şimdi Aydın Barosu avukatlarından, yazar Erol ERTUĞRUL’un 5. kitabı “Adı Gizlenen Sevgililer” İLERİ Yayınları’nın ürünü olarak çıktı. Yazarını kutluyor, teşekkür ediyorum.

Araştırmacı yazar Semih KALKANOĞLU’nun “İkinci Adamın Manevî Dünyası” adlı İNÖNÜ’yle ilgili kitabının ikinci baskısı büyük ilgiyle karşılandı.

Kaan GAYTANCIOĞLU’nun “Türk Siyasal Yaşamında Hüsamettin CİNDORUK” adlı kitabı TEKİN Yayınları’nın ürünü olarak okurlarıyla buluştu. Bu iki yazarı da kutluyoruz.

Girişimci öncülerinden Mehmet AKYÜREK’in “Kobi Mehmet” adlı kitabı kişisel yayını.

BİLGİ Yayınevi’nin yeni ürünleri: Kerem ÖZAKMAN’ın “Sakarya Destanı” adlı şiir kitabı ile Ömür Çağdaş ERSOY’un İngilizceden dilimize çevirdiği “Bir Köprüden Geçtik-Suriyeli Direnişçiler Anlatıyor” adlı ve Şirin Erkan LEİTAO’nun Inna SHEVCHENKO’nun “Bütün Kadınlar Kahramandır-Amazonlar, Günahkârlar, Devrimciler” adıyla dilimize çevirdiği kitaplar için de teşekkür ediyorum.