Ulusal birliğin sonsuzluğu, devletin sonsuzluğunun başlıca kaynağı ve dayanağıdır. Yurttaşları hiçbir ayrım gözetmeden, kişisel değerlerine dokunmadan ulusal ilkeler bağlamında barış içinde yaşatmak tüm yetkili ve sorumluların birincil görevidir. Siyasal nedenlerle gündeme getirilen ayrılıklar öncelikle demokrasiye aykırıdır. Partizanlığın kara yanı bölücülüktür. Düşünce ve görüşlerle yöntem ayrılıklarını nerdeyse düşmanlık durumuna getirecek ilkellik “koyu partizanlık” denilen hastalığın belirtisidir. Yurdumuzun aydınlığını gölgeleyen siyasal direnişler, sert karşıtlıklar, öneri ve eleştirilere karşı yanıtlar yerine karalama ve suçlamalar, ulusal birliğe ve dayanışmaya zarar veren tutumlar tümüyle yetişme, eğitim, terbiye ve kişilik sorunlarına bağlıdır. Toplumsal karmaşanın siyaset ağırlıklı bozukluk ve kötülükleri yaşamın karanlığıdır.

ATATÜRK’e ilişkin ne varsa adını silerek ya da kökten değiştirip yıkarak kaldırıyorlar. O’nu unutmanın ve unutturmanın olanaksızlığının bilincinde olmayan karşıtları, yadsıyarak, utanmadan suçlayıp karalayarak kendi yollarının taşlarını döşemeye çalışıyorlar. Spor salonlarından, yüzme havuzlarından adını silmeye soyunan belediyeler var.

Kişisel ve toplumsal güvencemiz bilinen yargının bağımsızlığı ve yansızlığı konusunda eleştiriler ve endişeler sürüyor. Görevini tam olarak yerine getiren ve getirmeye çalışanları da üzen bu durum geçenlerde İYİ Parti Milletvekili Feridun BAHŞİ’nin “Yargı FETÖ’den sonra AKP militanlarına teslim edildi” (Cumhuriyet, 19.6.2020, S. l-5) sözü herkesin derin derin düşünmesi gereken toplumsal bir yıkım uyarısıdır.

Tutuklu gazeteciler sorunu, hukuk devleti yönünden üzerinde önemle durulması gereken bir durumdur. İktidarı eleştirenlerin karanlıkta tutulması, adalet kavramına verilen değerin yadsınması niteliğinde çelişkili uygulamalar, baskı ve eziyet sayılacak işlemler yurttaşlık sağlığını ve güvenliğini temelden ve derinden ilgilendirdiği gibi demokrasi kavramıyla hukuk devleti niteliğine de aykırı düşmektedir. Yetkili ve sorumluların siyasal içerikli savunmaları adaletsizliğin kara bulutunu kaldıramamaktadır. Adalet özlemi, özlemlerin en dayanılmazı, en yakıcısıdır. İnsan varlığını her yönden etkileyen bu durumun bilincinde olmayanlar en büyük kötülüklerin sorumlularıdır.

Çalışmaları ve çabalarıyla yakından tanıyarak güven duyduğum yayıncı İbrahim Özcan’ın kendi deyişiyle “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak adalet savaşım” tanımını yaptığı uğraşlarını beğeniyle karşılıyorum. Hak arama yolunda adalete saygısını ve bağlılığını, yargıya güvenini ve inancını koruyarak çalışması, örnek sayılacak bir tutumdur. Görevlilerde, yetkililerde, sorumlularda görülen yakınma nedeni durumlara karşın bir yurttaş olarak inançla sürdürdüğü çabalarını yurttaşlık niteliği yönünden belirtmeyi topluma yararlı bir katkı sayıyorum.

KUTLAMA

Yarın başlayacak Kurban Bayramı’nın tüm yurttaşlarımız için mutlulukla geçmesini diliyorum.