Risk primi sıralamasında Türkiye uzun bir süredir Arjantin’den sonra ikinci sırada yer alıyor. 6 Kasım 2020’de 550 baz puan seviyesinde olan Türkiye’nin 5 yıllık kredi temerrüt takası (CDS)  Merkez Bankası (MB) Başkanlığı görevinden alınan Naci Ağbal’ın devreye aldığı sıkı para politikasının bir sonucu olarak 19 Mart 2021’de 306 baz puana kadar gerilemişti. Ağbal’ın görevden alınmasıyla yeniden yükselişe geçen CDS’ler dün 451 puan seviyelerinden işlem gördü.



RAKİPLERLE MAKAS AÇILDI

CDS primi, bir ülkenin dışarıdan borçlanma maliyetini belirliyor, ancak sadece bir finansal ürün değil. Aynı zamanda dış borç için vatandaşın cebinden çıkan faizi  gösterdiği gibi, yönetim kalitesinin bir göstergesi olarak da yakından izleniyor. Bir ülkenin CDS puanının yüksek olması ekonomik belirsizliğin derinleştiğine, çeşitli nedenlerde kırılganlığın arttığına işaret ediyor.  Türkiye en yakınındaki Güney Afrika’nın (228) risk priminden 223 puan, Brezilya’nınkinden (222) ile 228 puan, Rusya’nınkinden (113) ise 338 puan fazla risk primine sahip. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı 26 Mart’ta yayımladığı haftalık gelişmeler raporu Türkiye’nin CDS’lerinin en son 2018 Nisan’ında 200 puan altında seviyeleri gördüğünü ortaya koyuyor. Bu tarihten sonra bir daha 250 puanın altına inmedi.

Merkez Bankası’nda yaklaşık 2 yıl gibi kısa bir sürede üç kez başkan değiştiğine işaret eden Bahçeşehir Üniversitesi Uluslararası Finans Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakkı Öztürk, bu değişikliklerin MB’nin bağımsızlığının yanı sıra güven konusunda çok büyük olumsuzluk yarattığına dikkat çekti.  Bu süreçten sadece risk priminin değil, uzun vadeli devlet tahvili faizlerini de etkilediğini belirten Öztürk, 10 yıllık tahvil faizlerinin yüzde 19’a kadar yükseldiğini vurguladı.

Doç. Dr. Hakkı Öztürk


[custom_content title="Belirsizlikler artarsa enflasyon düşmez" desc="BELİRSİZLİĞİN hem risk primini hem de uzun vadeli faizlerin artmasına neden olduğunu söyleyen Doç. Dr. Hakkı Öztürk, “Her ne ka-dar Yeni MB Başkanı eski para politikasının sürdürüleceğine dair açıklama yapsa da, piyasalarda ‘Beklenenden önce faizler düşürülüp tekrar krediler artırılarak büyümeyi destekleyen politikalara mı dönüş olacak’ gibi sorular var. Böyle bir ortamda enflasyonun düşmesi mümkün değil. Aynı zamanda beklentilerin değişmesi, öngörülebilirliğin azalması, belirsizliği arttırıyor” yorumunu yaptı. ">