CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, partisinin genel merkezinde, MYK gündemine ilişkin basın toplantısı düzenledi.

“DIŞİŞLERİ TEAMÜLLERE UYGUN BİR AÇIKLAMA YAPTI”

Açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Salıcı, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın 10 ülkenin büyükelçisine ilişkin açıklamasını şu ifadeleri kullandı:

* Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, diplomatik teamüllere uygun bir açıklama yaptı. Dedi ki, ‘Hiçbir organ, makam, merci, kişi tarafından yargıya talimat verilemez. Doğru bir söz.

* Bizim de onayladığımız, diplomatik teamüllere uygun, arkasında duracağımız bir söz. Peki sayın Erdoğan hafta sonu ne dedi? ‘Bu 10 tane büyükelçinin bir an önce istenmeyen adam ilan edilmelerini hemen halledeceksiniz’ dedim.’ Konuşmanın devamında da, ‘Yargı ne diyorsa o.’ Selahattin Demirtaş’ı kastederek, ‘Çıkaramayacaksınız.’ dedi.

“YARGIYA TALİMAT VEREN BİR ERDOĞAN’LA KARŞI KARŞIYAYIZ”

* Ortada, Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılmış bir açıklama var. Diyor ki, ‘Yargıya talimat vermemek lazım. Türkiye Cumhuriyeti kendi kararlarını kendi yargısıyla verebilecek bir ülkedir’ diyor. Bu cümle doğru bir cümle.

* Öbür taraftan, ‘Yargı ne diyorsa o’ diyor ama arkasından da ‘Selahattin Demirtaş’ı çıkaramayacaksınız’ diyerek aslında tekrardan bir talimat veren bir Erdoğan’la karşı karşıyayız.

“BU TALİMATLARI RAHİP BRUNSON’DA DA GÖRDÜK, DENİZ YÜCEL’DE DE GÖRDÜK”

* Hatırlarsanız biz bu talimatları rahip Brunson’da da gördük. O zaman ki kritik cümle, ‘Al papazı, ver papazı’ idi. Ne oldu? ABD tarafından Erdoğan’a verilen talimat yerine getirildi. Rahip Brunson ülkeyi terk etti. Karşılığında Türkiye’nin nur topu gibi bir krizi oldu. Gazeteci Deniz Yücel meselesinde ne oldu? Orada da yine benzer bir durumla karşılaştık.

“BAŞYARGIÇ GÖREVİ GÖREN BİR ERDOĞAN VAR”

* Yani dönüp, uluslararası medyanın önünde, tüm dünyanın gözü önünde kendi yargısına talimat vermekten çekinmeyen, bir tür başyargıç görevi gören bir Erdoğan var.

* Ondan sonra da Türkiye’yi uluslararası sözleşmelere, orada vermiş olduğu taahhütlere davet eden büyükelçilere yönelik ‘istenmeyen kişi’ ilan etme çabası içinde bir Erdoğan var.

“YENİ YALNIZLAŞMALAR PEŞİNDE”

* İlişkiler bozulabilir, ilişkiler sıkıntılı olabilir. Ama büyükelçilerin orada bulunması bir tür köprü vazifesi görür. Dolayısıyla bizim büyükelçilerimizin orada olması lazım ki ilgili ülkelerle aramızdaki ilişki devam etsin.

* Bugün de bırakın 10 büyükelçinin sınır dışı edilmesini; bizim yapmamız gereken Türkiye’nin yalnızlaşmasına engel olmak. Gördüğümüz o ki sayın Erdoğan üç önemli başkentte büyükelçilerimizin olmamasını, bundan dolayı ulusal çıkarlarımızda yaşamış olduğumuz sıkıntıları görmezden geliyor, bu yalnızlaşmayı yeterli bulmuyor, yeni yalnızlaşmalar peşinde.

“ÜLKEYİ BU HALE GETİREN KİŞİ ERDOĞAN”

* Ekonomik buhranın üstünü örtme çabası içinde. Ekonomiyi batırdı, ülkeyi yoksullaştırdı ama sahte kabadayılıklardan da geri durmuyor. Bizim, Türkiye’nin egemen devlet olarak hiç kimsenin dış müdahalesine, tavsiyesine ihtiyacımız yok.

* Ama ülkeyi bu hale getiren kişinin de Erdoğan olduğunu, Erdoğan’ın kurmuş olduğu bu ucube sistem olduğunu akıldan çıkarmamamız gerekiyor.

“TARİHİ SORUMLULUĞUMUZU GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURARAK DAVRANACAĞIZ”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, partisinin, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Irak ve Suriye’de bulundurulmasının iki yıl daha uzatılmasını öngören ve TBMM Başkanlığı'na sunulan Cumhurbaşkanlığı tezkeresine ilişkin alacağı tutuma ilişkin de şöyle konuştu:

“Biz 98 yıllık partiyiz. Tarihi sorumluluğumuzu göz önünde bulundurarak davranacağız. Bu bizim için yeterli bir cümle.”

“SARAY’DAN BAKAN BİR GÖZLÜKLE TÜRKİYE’Yİ GÖRMEYE BAŞLAMIŞLAR”

Salıcı, kamu bankalarının kredi faiz oranlarını düşürmesine ilişkin ise şu değerlendirmelerde bulundu:

* Ya evlerin yanına yaklaşılır hali mi kaldı? Fiyatlar uçtu gitti zaten. Bu fiyatlarla, alın teriyle çalışan herhangi bir emekçinin, bütün ömrü boyunca çalışsa da ev alma imkanı var mı? Türkiye bu hale geldi.

* O, ‘Her evde 2-3 telefon var, araba var’ diyen arkadaşı ben çok uzağa değil, Ankara’da Altındağ’a, Sincan’a çarşıya, pazara davet ediyorum. Bir gitsin görsün bakalım orada nasıl bir hayat yaşanıyor.

* Bu AKP’lilerin sadece genel başkanları değil, anladığım kadarıyla herkes Saray’da yaşamaya başlamış. Saray’dan bakan bir gözlükle Türkiye’yi görmeye başlamışlar.