“Görevimi, Türkiye’nin birlik ve beraberliğini her şeyin üstünde tutarak ve bütün vatandaşlarımı, doğulusu, batılısı, güneylisi, kuzeylisini kucaklayarak, devletimin herkesi şefkat, merhamet ve adaletle bağrına basmasına yardımcı olarak yapacağım. Cumhurbaşkanlığı bir sevgi pınarıdır, bir muhabbet pınarıdır ve bir güven abidesidir...”

Bu sözler Süleyman Demirel’in 9. Cumhurbaşkanı olarak ilk konuşması ile Meclis  tutanaklarına geçti.



4 İSİM YARIŞTI

Tarihler tam 28 yıl öncesini; 16 Mayıs 1993’ü gösterirken TBMM, yeni Cumhurbaşkanını seçmek üzere toplanmıştı. Turgut Özal’ın görev süresi dolmadan hayata veda etmesinin ardından boşalan makam için 4 aday çıktı. Doğru Yol Partisi Lideri Süleyman Demirel’in yanı sıra ANAP Milletvekili Kamran İnan, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili İsmail Cem ve Refah Partisi Milletvekili Lütfi Doğan, Türkiye’nin 9. Cumhurbaşkanı olmak için mücadeleye girişti. İlk iki tur oylamada yeterli çoğunluk sağlanamamıştı. Sıra üçüncü tura gelmişti.



244 OY ALMIŞTI

Birleşimi yöneten Başkanvekili Yılmaz Hocaoğlu, bu göreve seçilebilmek için en az 226 oy gerektiğini belirterek gizli oylamayı başlattı. Bir saat sonra oy pusulaları Fethiye Özver, Gürol Soylu, Hüseyin Balyalı, Hasan Çakır ve Yaşar Dedelek’ten oluşan milletvekili tasnif komisyonunun önündeydi. 19 oy boş atılmış, Demirel DYP ve SHP’den gelen 244 oyla Türkiye’nin 9. Cumhurbaşkanı seçilmişti.  Ayakta alkışlar arasında salona gelen Demirel and içti ve İstiklal Marşı’nın okunmasından sonra 22 dakika süren bir konuşma yaptı.


AYIRIM YAPMADAN


“Benim görevim, hiçbir ayırım yapmaksızın, halkımızı, ülkemizin tümünü ve devletimizi kucaklamaktır. Anayasamız, ‘Cumhurbaşkanı, devletin başıdır. Türk milletinin birliğini temsil eder, anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir’ demektedir. Şahsıma tevdi edilen bu onurlu görevi, anayasanın ortaya koyduğu hedefe ve çizdiği çerçeveye ve yeminime tam bir sadakatle ifa edeceğim. Bu fevkalade zor olan görevi, diyalog, danışma, uzlaşma, uzlaştırma, fikir alışverişi ile hoşgörü ortamında ve sabırla yerine getirmeye çalışacağım.”


TARAFSIZLIK


“Böyle bir çerçevede başarılı ve etkili olabilmenin vazgeçilmez şartı, tarafsızlık ilkesine uymaktır. Cumhurbaşkanının, taraf olması veya tarafsızlığa gölge düşürecek herhangi bir davranış içinde olması düşünülemez. Tarafsızlığı, niteliğinde siyaset olan ülke ve dünya sorunları dışında kalmak ve hiçbir şeye karışmamak şeklinde yorumlamak da yanlıştır. Cumhurbaşkanı, anayasanın kendisine verdiği görevleri yaparken, sağduyunun ve kamu vicdanının denetimi altında bu görevleri gerçekleştirecektir. Bu doğruya, haklıya arka çıkmak, ülke menfaatlerini korumanın şartıdır.”


EKMEK, GÜVENLİK, HÜRRİYET


Bana tevdi edilen bu çok şerefli göreve şevk ve ihlas ile başlarken, demokratik istikrarını koruyan, kalkınmasını sürdüren, ekmek, güvenlik, hürriyet üçlüsü arasında bunlardan herhangi birini tercih etmek zorunda kalmayarak, her üçüne birden sahip olan, dünya ile barış için işbirliği yapan, kardeşlik içerisinde büyüyen, vicdan, düşünce ve ibadet hürriyetine sahip olduğu ve herkesin geleceğe güvenle baktığı bir Türkiye görmek istiyorum. Görevimi, Türkiye’nin birliğini, beraberliğini her şeyin üstünde tutarak ve doğulusu, batılısı, güneylisi, kuzeylisi bütün vatandaşlarımı kucaklayarak, devletimin, herkesi şefkat, merhamet ve adaletle bağrına basmasına yardımcı olarak yapacağım. Cumhurbaşkanlığı bir sevgi pınarıdır, bir muhabbet pınarıdır ve bir güven abidesidir.”