Eski Vali Refik Öztürk, Cumhuriyet terbiyesiyle yetişmiş ve aydınlanmış bir bürokrattı... Görev yaptığı Bilecik, Niğde, Erzincan ve Manisa’da gerek mütevazı ve beyefendi tavrı gerekse kamu malına sahip çıkmasıyla gönüllerde taht kurdu. Refik Öztürk, 14 Kasım 2020’de yaşama veda etti. Saygı Öztürk’le, ağabeyi merhum Refik Öztürk’ü ve onu anlattığı son kitabı “Vali Bey”i konuştuk.

Bu kitabı neden kaleme aldınız?

Ağabeyimi son olarak hastane odasında gördüm. İsteğinin olup olmadığını sorduğumda, “Devletimiz sağ olsun. Yatak-yorgan vermiş. Doktor-hemşire vermiş. İlacımızı karşılıyor. Daha ben ne isteyebilirim ki? Herkese sağlıklar diliyorum” dedi. Elini öptüm. Bu onu son görüşüm, son vedam ve son koklayışım oldu. Vefatından sonra duygularımı yazdım. Türkiye’nin dört bir yanında ağabeyimle ilgili inanılmaz bilgiler gelmeye başladı. Tabii ki onlara kıyıp atamazdım. Kitap yazma fikri böyle gelişti.

Refik Öztürk


Ağabeyinizin kitabını yazarken neler hissettiniz?

Aslında bakarsanız ağabeyim, kendi kitabını, uygulamalarıyla, yaptıklarıyla, örnek adımlarıyla yazmış. İnsanlar da bunları bana aktardı. Bana kalan ise bunları derli-toplu şekilde kaleme almak oldu. Hem ağladım hem yazdım. Biliyordum ki, bu kitabı okuyanlar da, ağabeyimi hiç tanımıyor olsalar bile, duygulanacaklar ve hatta gözyaşı dökeceklerdi. Nitekim gelen çok sayıda iletide hep, “Siz, hem ağladım hem yazdım, diyorsunuz. Ben de hem ağladım hem okudum” diyenler o kadar çoktu ki... Eski Meclis Başkanı Bülent Arınç da o duygu yoğunluğunu yaşayanlardan birisiydi. Sırf kitabını imzalattırmak için gazetemize gelmişti. Çok sayıda, hiç tanımadığım hatta Vali’yi de hiç tanımayanlar kitabı sahiplendi.

Kitabı kaleme alırken, ağabeyinizle ilgili sizi en çok etkileyen anılar ne oldu?

Sosyal medyada hep, ağabeyimin yıllar önce polisin bir minibüsü durdurup, kimlikleri sorması, onun Vali olduğunu öğrenince, görevlilerin hayreti gündeme gelmişti. İtibardan tasarruf olmaz, diyorlar ya, Vali bey, hiçbir zaman tatiline devletin aracıyla gitmemiştir. Bunu yakından biliyorum. Ankara’daki resmi toplantılara bile kendi cebinden otobüs biletini alır, toplantıdan sonra yine biletini alır, iline giderdi. Beni en çok etkileyen Erzincan’daki dönemiydi. İlinden hiç ayrılmak istemiyordu. Erzincan’da deprem olur, “Vali ilinde yoktu” denilmesinden korkardı. O yüzden izin bile kullanmadığının en yakın tanıkları, birlikte çalıştığı insanlardı.

Vali Bey görevini fedakarca yaptı


Saygı Öztürk, ağabeyi için şunları söyledi: “Vali konağının kaloriferini en düşük ayarda çalıştırdığını, 1 kuruşun ziyan olmaması için kendisinden de fedakarlık yaptığını en iyi özel idare müdürleri biliyordu. Mektuplarında hep, ‘Ekmeğim helal olmalı, namuslu ve erdemli kalmalıyım. İşine düşkün, aldığının karşılığını devlete vermeye çabalayan, ahlaklı, sevecen, şefkatli memur olarak ölmek muradımdır’ diye yazıyordu. Manisa’da kalp krizi geçirdiğinde doktorlar, daha iyi olanaklara sahip İzmir’e nakledebileceklerini söylediğinde ‘Bir valinin bulunduğu ilde ameliyat edilmemesini utanç sayarım’ diyerek reddetmişti.”

Devletin malına sahip çıkardı, önceliği tasarruf ve yatırımdı


Merhum Refik Öztürk,  görev yaparken nelere dikkat ederdi? Özelliklerini kısaca anlatır mısınız?

Koma halinde Erzincan’dan Erzurum’a helikopterle götürüldüğünü öğrenince, onun parasını vermek için uğraştı. Görev yaptığı her ilde doktorlarla hem toplantı yapıyordu hem de onlara ıslak imzalı mektup yazıyordu; “Reçetenizi yazarken bilmediğiniz yerdeki okulun temeline, bir barajın suyuna, kurulan bir fabrikanın dişlisine ve bir fakirin sofrasına katkı sağlamış olursunuz” diyordu. Halkla bu kadar bütünleştiğini, vatandaşlardan gelen telefonlardan daha iyi anladım. Niğde’den ayrılırken fırıncı Yaşar Usta’ya “Yiyecek ekmeğimiz bu kadarmış Yaşar Ustam” dediğinde o ustanın içine köz düşmüş olacak ki onun gittiği her ile Niğde’nin ekmeğini gönderdi. Çekirdek satan Fatma Hanım’ın, “Gideceğiniz yer uzak Vali bey. Yolda çekirdek çitlersiniz” deyip kendisine uzattığı çekirdeği de hiç unutmamıştı. Tarihi eserlerin ortaya çıkarılmasına büyük önem veriyor, devletin 1 kuruşunu harcamadan bunları, askerlerle, öğrencilerle birlikte çalışarak Atatürk büstleri, şehrin kartpostallarını satarak karşılıyordu. Önceliği tasarruf ve yatırımdı. Geliştirdiği modelle bir kente 6 organize sanayi kurması ve işsizliği bitirmesi de unutulmayan bir uygulamaydı.



Saygı Öztürk’ün, “Vali Bey” kitabını www.sozcukitabevi.com’dan ya da 0 212 948 22 78 numaralı telefondan temin edebilirsiniz...