Tümamiral Cem Gürdeniz... 12 Şubat 2011’de Fetullahçı Terör Örgütü’nün Balyoz kumpasıyla tutuklandı ve 3.5 yıl hapis yattı! Cezaevinden çıktı ve örgütle mücadeleden vazgeçmedi, isim babası olduğu Mavi Vatan kavramının teorisini yazdı! 10 yıl sonra, 5 Nisan 2021’de bu kez de Montrö ve sarıklı amiral konusunda 104 amiralin basın açıklamasında imzası olduğu için gözaltına alındı. Sekizinci günün sonunda adli kontrolle serbest bırakılan 14 amiralden biri oldu. Dün... Cem Gürdeniz’in evindeydim. Balyoz kumpasında olduğu gibi bu süreçte de mücadeleden vazgeçmeyen eşi Rengin Gündeniz karşıladı beni. İçeride beni sürpriz bekliyordu! Çünkü... İnfaz memurları diğer amirallere uygulanan elektronik kelepçeyi Cem Gürdeniz’e de takmak için gelmişti ve kelepçenin takıldığı, tutanağın imzalandığı ana şahit oldum. Ancak... Mavi Vatan’a kelepçe tutmadı. GPS dört ayrı denemeye rağmen bir türlü uyum sağlayamadı ve memurlar kelepçeyi söküp gitmek zorunda kaldılar.

OBAMA DÖNEMİNDE HEDEFTİM

Gürdeniz’e, “10 yıl sonra yine hedeftesiniz. Ne hissediyorsunuz?” sorusunu yönelttim: “Dikkatimi çeken en önemli husus şu: 10 yıl önce, ABD’de, Obama iktidarı döneminde, Ergenekon ve Balyoz süreçlerine ismim eklenmiş ve 30 Ağustos 2012’de tümamiral rütbesinde tasfiye edilmiştim. En büyük suçum, Türkiye’nin deniz jeopolitik çıkarlarını koruyan başta Mavi Vatan olmak üzere Karadeniz ve Akdeniz’de pek çok stratejik hamlenin fikir ve isim babası olmamdı. O dönemde hegemonya, FETÖ ile içerideki işbirlikçileri sayesinde beni ve pek çok kıymetli silah arkadaşımı 3.5 yıl Hasdal-Silivri’de tuttu. Ailelerimizle beraber büyük bedeller ödedik. Ama yılmadım. Bugüne kadar Mavi Vatan ve deniz jeopolitiği üzerine 7 kitap, 500 makale, 400’e yakın konferans ve söyleşi yaptım. Devlete ve halka Mavi Vatan’ı öğrettiğimi inanıyorum. Artık Türkiye kaçınılmaz ve geri dönülmez bir şekilde 21’inci yüzyıl jeopolitiğinde Mavi Vatan’ı ve denizi en üste yerleştirmek mecburiyetindedir. Bu bir seçenek değil kaderdir.”

Tümamiral Cem Gürdeniz’e elektronik kelepçe takılırken sadece SÖZCÜ vardı.


BİDEN YÖNETİMİ BASKI YAPIYOR

10 yıl sonra yani bugün ne oldu? Cem Gürdeniz net konuştu: “Bu kez Biden hükümeti devreye girdikten kısa bir süre sonra Türkiye’ye büyük baskı uygulandığını ve bu baskı alanlarının başında da başta Doğu Akdeniz, Ege olmak üzere Mavi Vatan’ın olduğunu görüyorum. Bu çerçevede, basit bir emekli amiraller açıklamasından büyük fırtınalar kopartıldı. Neredeyse 10 yıl önceki FETÖ dönemini hatırlatacak şekilde bir linç kampanyasıyla Montrö tartışması üzerinden aslında Mavi Vatan’ın hedef alındığını gördüm. Geçen hafta Atalanta isimli Fransız gemisinin Doğu Akdeniz’deki yetki alanımız içine küstahça girmesi, bu sürecin test edilmesinden başa bir şey değildir.”

YUNAN MEDYASI VE FETÖ SEVİNDİ

Mavi Vatan’ın isim babası Gürdeniz’e “Bileğinize bugün kelepçe takılıyor. Bugün burada, benim yerimde bir Yunan gazeteci olsaydı hangi manşeti atardı?” sorusunu yönelttim: “Gözaltına alındığım gün manşeti attılar zaten! Yunan medyasının manşetleri şöyleydi: Mavi Vatan battı, Amiral battı. Küçük düşürücü ifadelerle, benim amiral üniformalı resmimin yanına, hapiste düşünen adam grafiği koydular ve mutluluklarını dile getirdiler. Aynı mutluluğu FETÖ sitelerinde aynı heyecanla tekrarlandığını gördüm. Demek ki doğru bir iş yapmışım. Bunun bedeli, 10 yıl önce Balyoz bugün de bir imza! Demek ki Mustafa Kemal’in amirali olduğumu ispat etmişim. Yunanistan benim tutsaklığımdan mutlu oluyorsa doğru taraftayım.”

55 AMİRALİN 33’Ü SARIKLIYDI

3 Nisan gecesi yayımlanan açıklamadan darbe çıkarılması konusunda Cem Gürdeniz şu tespitleri yaptı: “Çok basit bir açıklamaydı. Hatta söz konusu Whatsap grubunda son dört yıldır tek bir yazışmam yoktu. Ancak... Montrö ve sarıklı amiral hassasiyetini çok basit bir şekilde dile getiren o açıklamayı görünce mutlu oldum. Demek ki, 2020’de Trump’a mektup yazan emekli general ve amiraller gibi durum tespiti yapan, tavsiyede bulunabilecek bir birikim söz konusu. Ömrünü denizlere, donanmanın güçlenmesine adamış mesleklerinde zirveye erişmiş pek çok amiralin böylesine bir metne onay vermesi, durumsal farkındalığın ve denizleri düşünmenin göstergesidir. Kutsal üniforma üzerine sarık takarak dolaşan, makam aracıyla çekinmeden tekkeye giden bir amiralin varlığında rahatsız olmamak, mümkün mü? Ömrünü bahriyeye adamış, o kutsal ocaktan mezun olmuş kişileri rahatsız etmez mi? Unutmayın ki, 15 Temmuz gecesi Türk bahriyesinin 55 amiralinin 33’ü sarıklıydı. Ve devlete hücum ettiler. Buradan ders çıkarmayalım mı? Basit bir basın açıklamadan, büyük bir organizasyon ve medya kampanyasıyla, neredeyse FETÖ dönemlerini hatırlatan dava sürecine gidilmesi vicdanları yaraladı.”

Tutuklanacağını düşündüren olay


Cem Gürdeniz, “Nezarethanede karşılaştığımız zor tabloya rağmen 8 günlük soruşturma sonucunda 10 amiralin de adli kontrolle serbest bırakılması, 10 yıl önceki FETÖ sürecinin artık Türkiye’de tutmayacağını da göstermiştir” dedi ve devam etti: “Süreç FETÖ taktikleriyle başladı. Ancak Türk adalet sisteminin objektif kararıyla o günler gibi olmadı. O nedenle çıkışta da Türk polisine ve hukuk sistemine kendi adıma teşekkür ettiğimi belirtmeliyim.” Peki tutuklanacağını düşündü mü Gürdeniz: “Başlangıçta FETÖ taktikleriyle olduğu için... Birinci uzatma kararı (gözaltı süresi) alınmadan dinci medyada ‘uzatma kararı çıktı’ alt yazıları geçmesi nedeniyle, ne yalan söyleyeyim somut hiçbir delil olmamasına rağmen yedinci günün sonunda tutuklanmayı bekliyordum. Çünkü ben Balyoz’u yaşadım. Sahte delillerle 3.5 yılımız çalındı. Hâlâ o kumpası kuranlar, Mehmet Baransu’ya bavulu verenler, donanmaya 5 Nolu hardiski, Eskişehir’e sahte delilleri ekenler hala yargılanmadı, serbestçe dolaşıyor.”

“Erdoğan yanlış yönlendirildi”


Amiraller gözaltındayken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Montrö’ye sahip çıkan ve sarıklı amiral konusunda net tutum alan açıklamaları oldu. Erdoğan’ı bu açıklamalarını Cem Gürdeniz şu cümlelerle değerlendirdi: “Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklaması beni şaşırtmadı. Zira Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasından sorumlu bir devlet adamı, zaten bu açıklamayı yapmalıydı. Ben başlangıçta Cumhurbaşkanı’nın ciddi bir şekilde yanlış yönlendirildiğini, kapsamlı bir durum muhakemesi yapılmadan konunun önüne aceleyle getirildiğine inanıyorum.”