10 Mart 2006... Devrimci sanatçı Tarık Akan bakın 15 Temmuz 2016’da yaşanan darbe girişiminden 10 yıl önce ne dedi: “... 1980’den bugüne kadar Fethullah’ın baskılarıyla dinin, yanlış ve istedikleri amaçta kullanılarak gençlerin eğitimin içine nasıl sokulacağının hedefleri belirleniyor. Böyle giderse 1980 öncesinden daha beter bir karışıklığa gidilir. Ancak şu da var ki, 1980 öncesi karışıklıkları benim halkım yapmadı. Sağ ve solda yer alanlar kullanıldı. Silahlar dışarıdan geldi. Bu sistemdeki bütün amaç Marmaris’teki ressamı (Kenan Evren) getirmekti, getirdiler.”

ABD’nin generaliyle, ABD’de yaşayan örgütün liderinin beslendiği iklimi nasıl tahlil etmiş Tarık Akan!

Peki Tarık Akan’ın gördüğünü liberaller neden göremedi?

Biraz daha geriye gidelim...

2000’lerde, Fetullah’ın örgütü Gazeteci ve Yazarlar Vakfı’nın verdiği ödülü reddettiğini kamuoyuyla paylaşacak kadar yürekli olmasının arkasında yatan ideoloji neydi?

Bu da şu cümlelerinde gizli: “...1970’te sinemaya başladığım zaman yalnızca yakışıklılığımdan dolayı salon filmlerinde oynadım. Her yıl yaklaşık 12 film çektim. Aradan dört yıl geçtikten sonra şunu sorgulamaya başladım: Zengin aile çocuğunu oynuyorum ama ben öyle değilim ki! Öyle de büyümedim... O zengin sınıfı da bilmiyorum. Hayatımı değiştiren insanlardan biri Vasıf Öngören’dir. Öngören, Brecht’i en iyi bilen, sosyalist bir kişi. Gecem gündüzüm onunla geçmeye başladı.”

Evet... 1971’de “Solan Bir Yaprak Gibi” filminde “Murat Sayman” karakteriyle yola çıkan Tarık Akan, Yılmaz Güney’in “Sürü” filmiyle tercihini yaptı! “Sürü”nün Şivan’ı bir yıl sonra 1978’de, Cüneyt Arkın’la “Maden” filminde Nurettin olarak karşımıza çıktı... 1979’da, Demiryol filminde sol örgüt militanı Bülent, 1982’de “Yol”un Seyit Ali’si... Çizgi belli! Sınıfı belli!

Doğum gününde biber gazı pastası


Tarih 13 Aralık 2012... Tarık Akan’ın o gün doğum günü. Pastasını Silivri’de kesti! Nasıl mı? AKP-Fetullah ortaklığının Ergenekon tertibine karşı barikatları yıkarak. O gün yaşadıklarını da şu cümleyle anlattı: “Biraz biber gazı kokladık filan ama ben çok mutlu oldum, tüylerim diken diken oldu.”

13 Aralık 2012/Silivri


O günlerde, Silivri’de, Odatv kumpasından yatan SÖZCÜ yazarı Soner Yalçın ölümünden 14 gün önce 2 Eylül 2016’da barikatı yıkan devrimci sanatçıyı şöyle anlattı:

“Tarih: 13 Aralık 2012. Odatv Davası’ndan 22 aydır Silivri zindanındayım. Koğuş arkadaşlarım Ergenekon duruşmasına gitti. O gün savcı esas hakkında mütalaasını verecekti. Gördüğüm şuydu: Kalabalığın en önünde Tarık Akan vardı ve eliyle barikatları yıkmaya çalışıyordu! Hiç unutmam. Unutamam... Çocukluğumda film seyrederken söylediğimi tekrarlarken buldum kendimi; ‘kahramanımız geldiyse kötü adamları yeneriz!’ Tarık Akan tüm kumpas mağdurlarının sessiz çığlığının duyurulması için çok çalıştı. Bu nedenle medyada hakaretlere uğradı. Bu nedenle hukuki soruşturmalarla sindirilmek istendi. Tarık Akan’ı kimi şöhrete yenik düşmüş oyunculardan sanıyorlardı! Oysa... O; işsizliği, açlığı, cezaevi hücreleri gibi nice baskıları göğüsleyen bir devrimci sanatçıydı. İnadına; hep acı çekenin yanında durdu...”

“Sivil Atatürk” saçmalığı


Aydın tavrı...

Safını ve sınıfını seçen aydın!

Cumhuriyet devrimlerinin aydını Tarık Akan, AKP-Fetullah’ın “yargıladığı” 12 Eylül mahkemeleri için de şu tespiti yapmıştı: “... Şu anda Türkiye’de Ergenekon ve Balyoz davaları varken ve bunların içeriklerini herkes çok iyi bilmesine rağmen en ufak bir tepki gösterilmezken bu mahkemelerin, 12 Eylül mahkemelerinin yanında olmak bana yanlış geliyor. Tam bir aldatmaca gibi geliyor bana. Ama zaman ve tarihin benim bu söylediğimin ne kadar haklı olduğunu ortaya koyacağına inanıyorum.

Evet... Haklı çıktı... Çünkü... “Yaşamak yürek ister; belki de bu yüzden dünyaya gelenlerin çok azı yaşar. Çoğunluğu yalnızca yaşadığı günü kurtarır, var olmakla yetinir ve kendi varlığı altında ezildikçe ezilir” diyen Oscar Wilde gibi düşünüyordu!

Bugün, AKP’yi yenmek için nefret ettikleri Atatürk’ün arkasına sığınanlar, “sivil Atatürk” saçmalığını yazanlar, “Bırakın Ali Erbaş’la uğraşmayı esas mesele Erdoğan. Ekonomi üzerinden mücadele edelim” diyenler... Tarık Akan barikat yıkarken sahi siz neredeydiniz? Arşiv hemen başucunuzda!

SONUÇ: Erdoğan’la mücadele “yetmez ama evetçi” anlayışa bırakılmayacak kadar önemli. Çünkü... Ali Erbaş’a karşı çıkmak da ekonomi- politik! Devrimcilik- halkçılık- milliyetçilik- laiklik- cumhuriyetçilik- devletçilik birbirlerinden koparılamayacak, biri olmazsa diğerinin olmadığı ideoloji!