Bugün 23 Nisan 2021.

Bir bağımsızlık savaşını örgütlemiş, üç yıl içinde küllerinden bir ülke yaratmış ve (sonuna dek hak ederek) “gazi” unvanını almış Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşunun 101’inci yıl dönümü.

Hiç düşündünüz mü?

Atatürk ve silah arkadaşları neden önce Meclis’i kurmuş?

Yedi düvele karşı sürdürdükleri bağımsızlık mücadelesini neden Meclis’in rehberliğinde yürütmüş?

★★★

Ben kendi kendime bu sorunun yanıtını ararken aklıma nedense Yugoslavya geldi.

Ben doğduğumda Mareşal Tito’nun Yugoslavya’sı tek bir ülkeydi. Şimdi ise aynı topraklarda tam yedi ülke var. Selanik doğumlu Mustafa Kemal’in 1920’de temellerini attığı 1923’te ilan ettiği Cumhuriyet bugün dünyanın ilk 20’sinde ama ondan 11 yıl sonra aynı coğrafyada (Kumrovec - Hırvatistan) doğan Josip Broz’un (Tito) 1945’te (monarşiyi kaldırarak) kurduğu ülkesi yediye bölünmüş.

Sadece Yugoslavya mı?

Ben doğduğumda, Hafız Esad’ın kansız bir darbeyle iktidara gelişinin ikinci yılıydı. Bugün Hafız Esad’dan adeta oğlu Beşşar’a kalan Suriye de fiilen üçe bölünmüş durumda. Bir tarafta rejim destekçileri, bir tarafta Kürtler, bir tarafta rejim muhalifi Araplar. Tam on yıldır büyük bir iç savaş yaşanıyor ve bitecek gibi de görünmüyor.

★★★

Eminim dünya haritasını açıp baksak bu iki ülke gibi onlarca ülke bulabiliriz.

Dikkatli baktığınızda, iki ülkenin ve benzerlerinin temel sorununun bir “ulus” bilincinin oluşmadığını ve egemenliğin halkta değil liderlikte olduğunu, otoriter liderlerin baskıladığı toplumsal fay hatlarının da hep canlı kaldığını görürsünüz.

Oysa Atatürk ve silah arkadaşları, yola çıkarken hem mücadeleyi hem zaferi, kişilerin ve liderlerin değil, ulusun üzerine inşa etmiş. Bu sayede Cumhuriyet kurulduktan bir süre sonra, uygulamaları eleştiri konusu olan tek parti dönemi dahi sona ermiş, çok partili sisteme geçilmiş, farklı siyasi partilerin yarıştığı serbest seçimler sayesinde milli irade her zaman siyasi tıkanıklıkların aşılmasını sağlamış.

Gerçekten de Atatürk’ün söylev ve demeçlerini inceler ve NUTUK’u okursanız, göreceksiniz ki bağımsızlık mücadelesinin ilk gününden, gözlerini yumana dek tek bir hedef ortaya koymuş:

MİLLİ EGEMENLİK!

★★★

Meclisimizin 101. yaş gününde yazılması, hatırlanması gereken en kıymetli sözler, elbette Atatürk’ün (üzerinde en çok kafa yorduğu) “Milli Egemenlik” kavramıyla ilgili sözleridir. Sizin için kısa bir seçki yaptım:

“Gerek askerlik, gerekse siyaset hayatımın bütün devir ve safhalarını dolduran mücadelelerimde daima hareket düsturum milli iradeye dayanarak milletin, vatanın muhtaç olduğu gayelere yürümek olmuştur.” (1920)

“Egemenlik, hiçbir mana, hiçbir şekil ve hiçbir renkte ve işarette ortaklık kabul etmez.” (1922)

“(Toplumda) hürriyetin de eşitliğin de adaletin de dayanak noktası milli egemenliktir.” (1923)

“Hiç şüphe yok, devletimizin ebedi müddet yaşaması için, memleketimizin kuvvetlenmesi için, milletimizin refah ve mutluluğu için hayatımız, namusumuz, şerefimiz, geleceğimiz için ve bütün kutsal kavramlarımız ve nihayet her şeyimiz için mutlaka en kıskanç hislerimizle, bütün uyanıklığımızla ve bütün kuvvetimizle milli egemenliğimizi muhafaza ve müdafaa edeceğiz.” (1923)

“Milli emeller, millî irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil bütün millet fertlerinin arzularının, emellerinin bileşkesinden ibarettir.” (1923)

“Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.” (1923)

“Arkadaşlar! Türkiye devletinde ve Türkiye devletini kuran Türkiye halkında tacidar yoktur, diktatör yoktur ve olmayacaktır. Çünkü olamaz. Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da milli egemenliktir. (1923)

“Milli egemenlik uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun.” (1923)

“Büyük Millet Meclisi, Türk Milleti’nin asırlar süren aramalarının özeti ve onun bizzat kendisini idare etmek şuurunun canlı bir timsalidir. Türk Milleti mukadderatını Büyük Millet Meclisi’nin kifayetli ve vatanperver eline tevdi ettiği günden itibaren karanlıkları sıyırıp kaldırmış ve ümitle istikbale yönelmiştir. Yeni Türkiye Hükümeti’nin öz cevheri milli hakimiyettir.” (1923)

“Milli egemenlik öyle bir nurdur ki onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur.” (1929)

“Kuvvet birdir ve o milletindir.” (1937)

Cumhuriyet ve Meclis karşıtlarının aksi yöndeki bütün çabalarına inat, her durum ve şartta milletin iradesine, egemenliğine ve bunların temsilcisi TBMM’ye dört elle sarılmalıyız.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun!