Söylemekten dilimde tüy bitti. Türk ekonomisinde kırılganlığın “kök sebebi” cari işlem açığıdır. Cari işlemler açığı “döviz açığı” değildir. Çünkü, “dış borç stoku büyütülerek, döviz akım açığı” kapatılabilir. Hatta “sözde” net rezerv biriktirilebilir. Sonra da nereye gitti bu rezervler diye sorulabilir.

Görüntüye göre ekonomimiz, harcadığı kadar döviz kazanmadığı için sürekli cari açık veriyor. “Görüntüye” sözcüğünü eklemekten kastım, resmi rakamlara göre hesaplanan cari açığın,  gerekli  muhasebe düzeltmeleri yapılırsa, gerçekte olmayabileceğini  vurgulamaktır.

Bu kanaatımı da iki veriye dayandırıyorum: Birincisi, Türkiye’nin “altın stoku” (altın ithalatı eksi kuyum dahil altın ihracatı) birikimli olarak büyüyor. Altın ithalatı ve ihracatı (kuyum sektörü hariç) “Ödemeler Dengesi” hesabının “cari işlemler” bölümünde değil “sermaye hareketleri” başlığı altında yer almalıdır.

Zaten, altın giriş çıkışları, bilanço analizi yapılırken “parasal olan ve olmayan” diye ikiye ayrılır. Çünkü “parasal altın” hammade değildir, tüketilemez. Yatırım malı değildir, eskiletilemez, aşındırılamaz.

İkinci argümanım, zenginlerimizin yurtdışındaki “kayıt dışı” varlıklarıdır. Bu da birikimli olarak artmaktadır. Bu birikimlerin kaynağı da “cari işlemler” içinde yer alan ithalat-ihracat rakamlarının fiyat farklarıdır. Bu farkların da tahmin edilerek bilanço revizyonu sırasında “cari işlemler”den çıkartılıp “sermaye hareketleri”ne aktarılması gerekir.

Bu düzeltmelerden sonra birikimli cari açığımız sıfıra inmez. Ama küçülür. Nitekim MB’ye göre, 2020 sonunda eksi 413 milyar dolar olan “net uluslararası yatırım pozisyonumuz” Mayıs 2021’de eksi 327 milyar dolara düşmüş. (Bu inanılmaz düşüş de, kayıtların ne hatalı olduğunu gösteriyor.)

DÜNYADA CARİ İŞLEMLER DENGESİ

IMF’nin derlediği rakamlara göre “Dünya Cari İşlem Dengesi/Dünya GSYH” oranı 2019’da %2,8 iken pandemi yüzünden büyüyerek 2020’de %3,2’ye yükselmiş. Bu oran “cari fazlalar artı cari açıklar” bölü “dünya milli geliri”ni ifade etmektedir. Yani fazlalar, açıkları götürdü, bakiye “sıfır” denmiyor. Bu oranın artması, dünya ekonomisinde “dengesizlik” (imbalance) artıyor bu da kötü bir şeydir deniyor.

Cari açık veren (kendi parasıyla açık veren ABD ve benzerleri hariç) ekonomilerin kırılganlığını artırır şeklinde değerlendiriliyor.

Hatta ABD’nin dev cari açığı da, dünya ekonomisinin yoluna yerleştirilmiş kocaman bir mayındır diye düşünülüyor. Patlamasından çok korkuluyor. IMF raporunda da yer aldığı üzere, pandemi döneminde dünya genelinde cari açıklar artarken, Türkiye’nin cari açığı azalmıştır. Hatta 2019’da fazlaya dönmüştür. Bu da ekonomimizin kırılganlığının azaldığını gösteriyor.

NEREDE DOĞRU YAPTIK

Aslında biz hiçbir şeyi “bilerek” doğru yapmadık. Ama “eşyanın (şeylerin)  zoruyla” (with the force of the things) ekonomimiz ciddi bir dönüşüm geçirdi. Bu dönüşümü yaratan “şey” TL’nin değer kaybıdır. Bunun sebebi de “dışarıdan sıcak para gelmemesidir”.

Esasen 2008-9 krizinden önce “dünya cari işlemler dengesi” dünya GSYH’nın %2’si kadarken 2008’de %6’ya kadar çıkmış. Yani Türkiye benzeri ülkelere bol sıcak döviz akmış. Onlar da hızlı bir büyüme göstermiş. Sonra inmeye başlamış. Pandemide tekrar yükselmiş. IMF, önümüzdeki yıllarda dünya cari işlemler dengesi küçülecek diyor. İnşallah bizim “dış-borç-kolik” huyumuz hortlamaz. Cari açığı patlatmayız.

Son söz: Sıcak para, ekonomi yakar.