Sevgili okurlarım, size önce bir anımı anlatayım...

Yıl 1973.

Kuraklık bugün olduğu gibi o zaman da etkisini bütün şiddetiyle hissettiriyor.

Barajlar boşalmış, göller ve nehirler kurumuş.

Kentlere su verilemiyor.

Çiftçi ektiğinden verim alamıyor, tarlalar kuruyor.

Türkiye olarak çok zordayız.

★★★

O sırada Milli Selamet Partisi Yozgat senatörü olan Süleyman Ergin isimli biri çıkıp ortalığı velveleye veriyor...

“Efendim bu kuraklığın tek çaresi yağmur bombası atmaktır. Atarız bombaları, hem yağmur yağdırırız hem de kar. Barajlarımız ve göllerimiz dolar, çiftçimiz rahat bir nefes alır, büyük kentlerimiz yeniden suya kavuşur.”

Adam çıkıyor, bu ince buluşunu Meclis kürsüsünden bile ifade etmeye başlıyor.

Merak edenler bakabilir.

Cumhuriyet Senatosu’nun 20 Kasım 1973 günkü tutanaklarında sözleri yer alıyor. Özetle aktarıyorum...

“Biz bu yağmur bombalarını yurt dışından getirttik. Ancak Meteoroloji Genel Müdürü karşı çıkıyor. 50 bombamız Esenboğa gümrüğünde altı aydan beri bekliyor. Bombacı firmanın sahibi olan Mr. Colin Campbell de bekleyenler arasında...”

Anlattıkça anlatıyor, mealen şöyle diyor:

“Ben, firmanın sahibi ve kardeşim, genel müdüre gidip kuraklığa karşı tek çarenin yağmur bombası olduğunu anlattık ama bir türlü anlamıyor. Bu işin maliyetinin çok büyük olduğunu, hiçbir sonuç alınamayacağını, sonunda Türkiye’nin kazıklanacağını savunuyor.”

★★★

Rahmetli babam, meteoroloji profesörü Umran Emin Çölaşan o sırada Meteoroloji genel müdürü. (1960-1974 yılları arasında tam 14 yıl bu görevde idi.)

Babam bu yağmur bombacılarına karşı büyük bir mücadele başlattı.

Bu işin maliyetinin çok büyük olduğunu savunuyor, Cumhuriyet gazetesinde yazdığı yazılarında bu vurgun girişimlerini eleştiriyordu.

Bu bomba acep neyin nesi idi!..

Sadece İran kullanıyordu.

O yıllarda iş başında olan hırsız Şah’ı ayarlamışlar, büyük paralar karşılığında yağmur bombalarını İran’a kakalamışlar ama hiçbir olumlu sonuç almaları mümkün olmamıştı.

★★★

Tartışma giderek kızışıyordu...

Yağmur bombacısı yabancı şirketin temsilcisi olan senatör Süleyman Ergin günün birinde Meclis’te bu konuda basın toplantısı yapacağını duyurdu.

Çok sayıda gazeteci bu toplantıyı izlemeye gitti.

Cüneyt Arcayürek, İsmet Solak, Teoman Erel, Örsan Öymen, Erdal Çetin ve diğerleri...

Tablo ilginçti...

Ellerindeki şemsiyeleri açtılar, MSP’li senatörü kapalı salonda o şekilde, açık şemsiyelerin altında izlediler!

Kahkahalar dışarıdan duyuluyordu.

Firma temsilcisi Süleyman Ergin bozulmuştu.

Sorulara yanıt veremedi.

Bu fotoğraflı haber ertesi gün gazetelerin birinci sayfalarında yer aldı.

Tam bir kara mizah olmuştu!

Sonunda senatör bey pes etti. Zor durumda kalmış ve mücadeleden vazgeçmişti.

Böylece yağmur bombası masalları da kaldı bir başka bahara!

★★★

Sevgili okurlarım, adına kuraklık denilen canavar şimdi yeniden hortladı ve işte karşımızda duruyor.

Barajlar, akarsular ve göller kurudu, çiftçi zor durumda. Bazı büyük kentlerde su kesintileri ister istemez başlatıldı...

Ve şimdi, bazı çevreler hemen bağırmaya başladı:

“Yağmur bombası atalım, yağmur yağdırıp kuraklığı önleyelim!”

Herhalde zannediyorlar ki, gökyüzündeki bulutların arasına uçakla yağmur bombası atıldığında kar ve yağmur yağacak, her yere bereket saçılacak!

★★★

Atmasına atalım da, önce şu sorulara bilimsel yanıt verelim:

-Kuraklık dünyanın her yerinde oluyor. Acaba bu nesneyi (eğer varsa) hangi gelişmiş ülkeler kullanıyor ya da niçin kullanan yok?

-Bir bombalamanın ücreti kaç dolar? (Milyonlarca doları buluyor.)

-Garantisi var mı? (Yok!)

-Eğer Türkiye kullanacaksa hangi firmaya kaça sipariş edilecek, komisyoncusu kimler olacak?

★★★

Bunları yazar ve sorarken rahmetli babamın taa 1970’li yıllarda sergilediği yurtsever mücadeleyi anımsıyorum.

O mücadelenin sonucu ne oldu diye soracak olursanız, seçimler yapıldı ve 1974 yılında Ecevit-Erbakan koalisyonu kuruldu. Meteoroloji Genel Müdürlüğü Tarım Bakanlığı’na bağlı idi. Bu bakanlık MSP’nin payına düştü ve babam derhal görevden alındı.

Ama hiçbir babayiğit daha sonra bu yağmur bombası yutturmacasını gündeme getiremedi!

Zira bu nesnenin gerçek anlamda bir umut tacirliği, vurgun ve kazanç kapısına dönüştüğü ortaya çıkmıştı.

Yağmur bombası değil yalan bombası idi!

Günümüzdeki kuraklık nedeniyle şimdi bu nesneyi ısıtıp önümüze yeniden getirmeye kalkışanlar yakın geçmişteki gerçekleri iyi bilmelidir.