Cumhuriyet’in 100’üncü yılına yaklaşıyoruz. Bizler halk olarak daha özgür, daha mutlu, tüm sorunlarını çözmüş bir Türkiye hayal ederken, yönetenlerin tek derdi bırakın ileri gitmeyi, sadece ve sadece Cumhuriyet’le hesaplaşmak. Tüm demokratik ülkeler daha iyiyi, daha refah dolu bir geleceğin hesaplarını yaparken AKP’nin aklı hep geride, Osmanlı’da. Osmanlı aşağı, Osmanlı yukarı.

Efendiler, sizin Osmanlı hayaliniz artık tarihin yapraklarında kaldı. Ne çabuk unuttunuz  bugün  oturduğunuz koltuğu bile Cumhuriyet’e borçlu olduğunuzu. Yıkık, dökük, enkaz haline dönüşmüş bir imparatorluğun yerine pırıl pırıl genç bir Cumhuriyet kurulmuştu. Hem de kısa sürede eğitimde, sağlıkta ve sanayide başardıklarıyla tüm dünyaya örnekti.

İktidarda olduğunuz 19 yıl boyunca ülkeyi nereden alıp nereye getirdiğiniz de ortada. Hele hele son dönemlerde artık gündem yaratacak konularınız da bitti, reformlar, paketler diye hayal satmaya başladınız.

Cumhuriyet’in tüm kazanımlarını satmakla kalmadınız, şimdi de kurucularını ve temel değerlerini ortadan kaldırmak istiyorsunuz. Bunun sebebi nedir?

Genç Cumhuriyet o koşullarda neleri başardı, biz neden başaramadık, deyip hayıflanıyor musunuz?

Öyleyse alıntı bir hikaye paylaşmak isterim sizlerle.

“Öğretmeni öğrenciye;
-Neden arkadaşlarını kıskanıyor ve onların yaptıklarını bozuyorsun, diye sorunca

Çocuk;
-En iyi ben olmalıyım, en başarılı ben görünmeliyim, diye cevap verir.

Bunun üzerine öğretmen tahtaya bir çizgi çizer ve;
-Bu çizgiyi nasıl kısaltabilirsin, der.

Kıskanç çocuk hemen atılıp bir kısmını siliverir.

-Olmadı, der öğretmen, "silmek yok".

Bu sefer çocuk eliyle bir kısmının üzerini kapatır.

Öğretmen;
-Yine olmadı, kapatmak yok, der.

-Başka nasıl yaparsın, diye soran öğretmen, bakar ki cevap yok, daha uzun bir çizgi çizer diğerinin yanına ve; "Bak öteki kısaldı" der.

-Başkalarının çizgisiyle uğraşacağına, sen daha büyük bir çizgi çiz, der yaramaz öğrencisine.

Eski Roma'da, ''Damnatio Memorai = Hatıraların Lanetlenmesi" denilen bir terim ve uygulama vardır.

Bu uygulama; Sulla, Nero, Commodus gibi birkaç imparatora ölümlerinden sonra uygulanmıştır.

Yaptıkları eserleri, koydukları kanunları, evleri-barkları, mezarları, heykelleri ve yazıtları günlük yaşamdan, usulca ve sinsice sistematik olarak silinmiştir.

Bu uygulamalar sonunda, sanki onlar hiç yaşamamış gibi olmuşlar!..”

Bugün de bunların benzerlerini görüyor ve yaşıyoruz.

21. Yüzyılın elverişli koşulları ve gelişmiş imkanlarına rağmen, bu iktidar, ülkeyi sürekli 1930'ların Türkiye’si ile karşılaştırmaya çalışıyor.

O yılların zor şartları ile 90 yıl sonrasının koşulları mukayese kabul edebilir mi?

Onuncu Yıl Marşı’nı duyunca sinirlenenlerin,
İzmir Marşı’nı duyunca salonu terk edenlerin,
İstiklal Marşı’nda ayağa kalkmayanların,
TC'leri silenlerin,
Andımızı kaldıranların,
Üniversitelerin, hava limanlarının, caddelerin, stadyumların adlarını değiştirenlerin, bitmeyen hesaplarının nedeni ne olabilir?

Yönetenler, Atatürk’ü anlayabilip özümseseydiniz, 21. yüzyılın olanaklarıyla ülkeyi o günlerden daha ileriye taşıyabilirdiniz.

SON SÖZ: ANDIMIZ

TÜRKÜM, DOĞRUYUM, ÇALIŞKANIM.
YASAM, KÜÇÜKLERİMİ KORUMAK, BÜYÜKLERİMİ SAYMAK,
YURDUMU, BUDUNUMU ÖZÜMDEN ÇOK SEVMEKTİR.
ÜLKÜM, YÜKSELMEK, İLERİ GİTMEKTİR.
VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN.

REŞİT GALİP