Uygar bir toplum olabilmenin ilk koşulu hukukun herkes için eşit ve kuvvetler ayrılığı ilkesinin tam anlamıyla uygulanmasından geçer. Bu ilkeler yani yasama, yürütme ve yargının birbirlerinden ayrılması, demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur. Tepeden inme bir yönetimle bu yapıyı oluşturan temel taşlarını bir arada tutamazsınız. Her bir kamu kuruluşu, bir temel taşı olarak düşünülürse, bu kurumların yönetimleri kadar geleneklerinin de önemli olduğu göz ardı edilemez…

Boğaziçi Üniversitesi ve Anayasa Mahkemesi’ne yapılan atamalar bu kurumların geleneklerinin dikkate alınmamasına örnek olarak gösterilebilir.

Geçmiş yazılarımda da dile getirmiştim, AKP’nin daha yeni kurulduğu dönemlerde en çok dile getirdiği konulardan biri YÖK’ün kaldırılması idi. Ama günümüze baktığımızda, bırakın YÖK’ü kaldırmayı düşünmeyi, tam anlamıyla sarmaş dolaş bir haldeler.

Öyle ki, iktidar önderi sık sık “neden saygın ilk beş yüz üniversite içinde biz yokuz” diye halka sorarken bu konunun esas muhatabının halk değil, YÖK Başkanı olduğunu unutuyor.

Sayın Cumhurbaşkanı, bu sorunun cevabını öğrenmek sizin tek bir işaretinize bakar. YÖK Başkanı’na, üniversitelerin yaptığı araştırmaları, yayınları, yazılan makaleleri, yurtdışında hangi saygın dergilerde yer alındığını ve yapılan atıf rakamlarının sadece sayılarını istiyorum derseniz, o da size halihazırda 10 yıla yakın süredir de bu görevde olduğu için huzurunuza çıkar ve başarılarını arz eder. O zaman da neyin ne olduğunu öğrenir, bizlere de anlatırsınız.

İşin ilginci, bu soru sorulmadan önce 18 yılı aşkın zamandır iktidarda AKP’nin olduğunun unutulmasıdır. Ve iktidar sahibinin, kendi döneminden başlayarak, son 10 yılda ilk 500 üniversite içinde neden yer alınmadığını sorgulaması gerekir. Zira tüm rektörleri siz atıyorsunuz. Ama sanki muhalefetteymiş gibi bu soruyu halka soruyorsunuz! Bu ve buna benzer soruların muhatabı sorun yaşanan kurumlara atadığınız liyakat ehli kişiler olsa gerek!

Üniversiteler, ülkelerin aydınlığı, uygarlığı, çağdaşlığı ve özgürlüğüdür. Kendini özgür hissetmeyen hiçbir eğitim kurumu üretemez. Halbuki üniversiteler yetiştirdiği gençlerle geleceğin Türkiye’sini inşa ederler. Bu yüzden de özgür olmaları çok önemlidir.

Boğaziçi Üniversitesi, ülkenin en saygın üniversitesidir. Barındırdığı değerli akademisyenler ile uluslararası akademik arenada büyük bir yeri vardır. Öğrencileri ise ülkenin en seçkin ve başarılı öğrencileridir ve yapılan rektör ataması tümüyle yasaldır. Demokrasiye inanan kimse, bu yasalara aykırı bir atamadır, diyemez.

ANCAK, bir şeyi de gözardı edemeyiz. O da 100 yıllık bir kurumun GELENEKLERİ’dir. Atanan rektör, kurum içindeki yüzlerce değerli bilim adamından biri değildir. Bu nedenle de bu atama kurum gelenekleriyle örtüşmemektedir.

Ve sizin o göz ardı ettiğiniz bu gelenekleri sayesinde Boğaziçi Üniversitesi, ülkenin gözbebeği olmuş ve dünyadaki saygınlığına sahip olmuştur.

Bu gelenek dışı atamayı ilk olarak öğrenciler, daha sonra öğretim üyeleri her gün üniversitenin merkez binasına sırtlarını dönerek protesto ediyorlar. Göreve başlayalı bir ay oldu hala rektör yardımcılığı görevini kabul eden hiçbir öğretim üyesi çıkmadı. İnanın bana, bu bir rektör için çok acı!..

Şimdi denilebilir ki niye diğer kamu üniversitelerine atanan rektörlere itiraz yok? Bu sorunun muhatabı geleneklerinin çiğnendiğini görmeyen o üniversitelerdir. Daha da acı olan, çoğu kamu Üniversitelerine atanan rektörlerin, uluslararası saygın dergilerde yayınlanmış herhangi bir akademik çalışmalarının olmamasıdır.

O yüzden Boğaziçi Üniversitesi’nin eğitim görevlilerini ve öğrencilerini, okullarının geleneklerine sahip çıktıkları için tebrik ediyorum.

Unutmadan, bir de medyada çıkan rektörün tezinin “intihal”( bilimsel aşırma) iddiaları var ki, bunun gereği YÖK yasasına göre meslekten çıkarılmadır. İntihal, bilimsel dünyada çok ağır bir suçtur.

Diğer konuya yani Yargıtay’a oradan da Anayasa Mahkemesi’ne yapılan atamaya gelelim.

Bir başsavcı Yargıtay’a atanıyor. Süratle Anayasa üyeliği için Yargıtay’da seçim yapılıyor. 107 üyenin oyu ile en çok oyu alıp Sayın Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa Mahkemesi’ne atanıyor. Tamamen yasal bir süreç gibi görünüyor.

Ancak bu kurumdan emekli olan birçok hakim, ‘Bu atama Yargıtay geleneklerine aykırı’ diyor. Çünkü bir gün bile Yargıtay’da görev yapmayan biri nasıl en yüksek oyu alarak seçilebiliyor, anlaşılamıyor. Ama dönüp bakıyorsunuz, bu seçime katılan 107 üyeden hiçbiri bir şey demiyor, diyemiyor!

Gençliğimizde bir radyo reklamı vardı, hala aklımda ‘yok aslında birbirimizden farkımız ama biz Osmanlı Bankasıyız”! Bundan sonrasını düşünmek benim sorunum değil!

Değerli Okurlar; kamu kurumları, ülkenin değerleridir. Cumhuriyet ile kurulan bu kurumlar sonsuza kadar özgür olmalı, gelenekleri ile korunmalıdır.

SON SÖZ: DÜNYANIN NASIL DÖNDÜĞÜNÜ ÖĞRETTİN DE ÖĞRETMENİM, İÇİNDE NE DOLAPLAR DÖNDÜĞÜNÜ ÖĞRETMEDİN!.. ANONİM