Bu yazıyı yazıldığım saatlerde 189 noktadaki yangından 174’ü kontrol altına alınmıştı. 15 noktada orman yanmaya devam ediyordu.

10 gün doldu.

İnsanlar öldü.

Ağaçlar yandı.

Hayvanlar kavruldu.

Evler kül oldu.

Tüpler patladı.

Elektrikler gitti.

TV ve gazeteler; “51 helikopter ve 20 uçakla sahadayız” diye haber yapıyordu ama gerçek bu değildi. Cumhurbaşkanı yangını seyretti. Orman Bakanı şov yaptı. Diğer Bakanlar şova figüran oldu. Başının çaresine bakan orman içinde yaşayan köylülerin kendisiydi. Ellerinde kazma, kürek,

tırmık, su bidonu, kova, hortum ne buldularsa ve traktörlerinin arkasına “su tankeri” takarak alevleri geriletmeye çalıştılar. Yangın söndürme ekiplerine su taşırken motosikleti ile alevler içinde kalan Şahin Akdemir adlı 25 yaşında genç yaşamını yitirdi. Cumhurbaşkanı, hayatının baharında yaşamını yitiren gencin babasını ayağına çağırtıp başsağlığı diledi ve evi, barkı, ocağı yananlara otobüsten çay paketi attı.

Uçak diye bağırdılar.

Uçaklar gelmedi.

Helikopter istediler.

Helikopter yetişmedi.

Devlet geç uyandı.

Alevler ağaçların tepesine ulaşmıştı. Artık uçaktan atılan, helikopterden fırlatılan su “devletimiz çalışıyor...” gösterisiydi.

★★★

Cumhurbaşkanı ile Bakanları yangını yönetemedi. Orman yangınlarının bağıra bağıra, haber vere vere, uyara uyara geldiğine uyanmamışlardı. Atatürk döneminde kurulduğu ve kurban derilerini, tarikatlara bırakmayıp topladığı için Türk Hava Kurumu’nu bitirmeye harcadıkları dikkati, bu yıl, geçmiş yıllara oranla daha yakıcı çıkması muhtemel orman yangını için önlem almaya göstermemişlerdi.

Önlemi OGM almalıydı.

Orman Genel Müdürlüğü.

Orman Bakanı’na bağlıydı.

Ormanlar yanarken gazeteler OGM’nin bütçesi ile orman yangınını söndürmek için ayırdığı paranın (2021 yılı bütçesi) hedef dökümünü yazdılar.

Yazılan şuydu:

26 helikopter alınacak.

Ayrılan para: 1000 TL.

Sıfır helikopter alımı.

Orman Genel Müdürlüğü helikopter alamamış, envanterine yangın uçağı koyamamış fakat 60 milyon TL ayırarak 28 adet 4x4 lüks makam aracının sahibi olmuştu.

Envanter:

Varlık demek.

Envanterde helikopter yoktu ama 28 lüks makam aracı vardı, ormanlar ise yanıyor, halk “helikopter... uçak... su... su... su...” diye yalvarıyordu. Devlet ise 28 lüks makam aracından yanan ormanı seyrediyordu.

★★★

Ormanlar, yangına karşı sahipsiz, önlemsiz bırakılmıştı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Orman Bakanı dahil 4 yardımcısını “orman üzerine bilgisi, deneyimi, eğitimi olmayan kişilerden” seçmişti.

Orman Bakanı.

İşletme okumuştu.

Zevkine pilottu.

Bakan yardımcıları:

Çift koltuk maaşlıydılar.

Orman eğitimleri yoktu.

Muğla’da yangının alevleri termik santrale sıçramıştı ama her yangında imdada koşan Ordu (TSK) bu kez gelmemişti. Oysa bugüne kadar eğitimli erler her yangında yetişip, büyümeden söndürmüşlerdi. Nitekim yangının ancak dokuzuncu gününde Jandarma’nın helikopteri Marmaris’te Turgut Köyü ile güneyindeki tepelik alan ile Selimiye arasındaki ormana “bambi basket takarak” 18 sorti yaptı ve yangını söndürdü.

9 gündür ne oldu?

Her kışlada bulunan yangın söndürme birlikleri niçin yanan ormanın imdadına gelmediler?
Bilen yoktu.

Tahminler dumanlıydı.

10 günün sonunda yanan orman bölgelerinde toprağın üstü her yer kül rengine dönmüştü.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Ne yapılmadı? Ne yapılmalıydı? Şimdi ne yapılmalı? (2)


Bu köşeyi, bir süre orman yangınları ve ormanın korunması üzerine uzmanlık bilgisi olan profesör, doçent, akademisyen, uzman insanlarımızın görüşlerine ayırabilirim. Çözüm konuşmalıyız. Ne yapılmadı? Ne yapılmalıydı? Bundan sonra ne yapılabilir? Kısa öz yazılarınızı beklerim. İşte ikinci yazı Ali Akurgaldan: “Orman yangını ‘ot yangını’ olarak başlar. Bu aşamada, üzerine su püskürtseniz söner. Süpürge ile vurarak söndürmek en kolay yöntemdir. Orman köylüsü, bir ağaçtan bol yapraklı bir dal koparır ve onunla vurarak söndürür. Ot yangını söndürülmezse, makiliklere sıçrar. Karaçalı olarak bilinen makiler çok yağlıdır. Tutuştuğunda yanma derecesinin (igniition point) altına indirecek kadar su ile soğutmadınız mı, arkanızı döndüğünüzde gene yanar. Kazma kürekle müdahale edilir, yanan maki yerinden sökülür, başka yere ateş bulaştırmayacak bir yerde yanıp bitmesi gözlenir. En azından orman köylüsü böyle yapar(dı). ‘Dı’ diyorum, çünkü orman köylüsü kalmadı. Maki söndürülmedi mi, ağaçları yakar. Ağaçlar alev aldı mı, bunu havadan su boşaltarak söndürmekten başka yol yoktur. Seneler önce, Boğaziçi Üniversiteli hocalarımızla birlikte orman tabanında sıcaklık artışlarını anında raporlayacak, helikopterden ‘mesir macunu’ atar gibi araziye yayılacak küçük, ucuz, içindeki pille bir sezon çalışacak elektronik cihaz yapmayı düşündük. Böylece, daha otlar tutuşma sıcaklığına ulaşmadan koordinatıyla bilgi sâhibi olmak mümkün olacaktı. Anlattık, kimse ilgilenmedi.”