Büyük ekonomik çöküşün yaşandığı günlere rast getirilen “helalleşme niyeti” en çok saray ve çevresinde panik yarattı.

Çok kızdılar.

Sen kim...

Helallik kim...

Yerden yere vurmaktalar.

Anlamaya çalışıyorum.

Neden bu öfke!

Son belediye seçimleri yapılıp bitmişti. İstanbul Belediyesi’nde atı alan Üsküdar’ı geçti hilesi” sökmemiş, İmamoğlu, oy farkını artırarak ikinci kez kazanmıştı. İktidar partisi AKP’nin 18 yıllık (başka bir hesaba göre 25 yıllık) kaleleri (Bursa hariç) muhalefete geçmişti. Oysa seçimler sırasında AKP sözcüleri ve cumhurbaşkanı, büyük şehirlerin seçmenine seslenerek; muhalefete oy verirseniz sular akmaz... metrolar çalışmaz... çöpler alınmaz... elektrikler kesilir... Trafolar patlar... Çünkü seçilseler bile topal ördek olurlar...” korkutması yaratmaya çalışmıştı.

Hatırlayınız.

Korkutma tutmadı.

Halk kararını vermişti.

Değiştirecekti.

Değiştirdi.

★★★

Yeni belediye başkanları, beklenmedik bir enerjiyle ve özellikle fakir fukarayı ön sıraya koyup çalışmaya başladılar. Sular aktı. Çöpler toplandı. Metrolar çalıştı. Trafolar çalıştı. Yıl bitmeden bir de Covid-19 salgını belası patladı. Büyük şehirlerin muhalefet partili belediyeleri, yeni dayanışma ve yardımlaşma yolları bulup; “alan el, veren eli görmeyecek modeller” geliştirip kentlerin yoksul kesimlerine yardıma koştular. Gerçekten muhtaç olana, işsize, fakire, salgından işini kaybedene; nakit yardımı, erzak ve koli desteği, öğlen ve akşam yemeği, yoksul aile öğrencisine bedava internet bağlantısı, ücretsiz maske dağıtımı (ilk günlerde iktidar maske sıkıntısı yaratmıştı) yoksul semtlere çalışan özel halk otobüsleri ile minibüslere 15 litreden 40 litreye kadar mazot desteği sundular.

Unuttunuz.

Hatırlayın.

Yeni seçilmiş belediye başkanları “fakir- fukarayı ve garip- gurebayı” öylesine gözetir oldular ki; sel oldu evleri su bastı, deprem oldu binalar yıkıldı, ormanlar yandı, binalar kavuruldu, belediyeler yoksulun yardımına koştu. Kimsenin baş örtüsüne, sakalına, namazına, inancına, partisine bakıp ayrım yapmadılar. İktidar şok geçirdi, geçirmeye devam ediyor. Bunu beklemiyordu. Belediye başkanlarını suçlamaya, karalamaya, toplanan yardım paralarına el koymaya, başkanları tehdit etmeye başladı. Çünkü, belediye başkanları 18 yıldır Tayyip Erdoğan’ın yoksul kitleleri alıştırdığıel kokusunu” onun tekelinden almışlardı.

★★★

El kokusu nedir?

Biliyorsunuz.

Atçılık deyimidir.

Seyisler, arpayı avuçlarına doldurur; avuçlarından yedirerek atları beslerler. Atlar el kokusunu tanır. Bakıcısı seyise bağlanırlar. Tayyip Erdoğan, 18 yıl boyunca yoksul kitleleri kendi el kokusuna alıştırmış; fakir fukaranın yanında duran tek liderin kendisi olduğu algısını yerleştirmişti. CHP’li belediye başkanları, kentlerde ve kent çeperlerinde yoksulların yardımına koşarak “el kokusu alışkanlığını Tayyip Erdoğan’ın imtiyazından” kopardılar. Büyük şehirlerde kitleler, eski eli unutup ve yeni ele sarılır oldu. CHP’nin yerel yönetimlerden sorumlu Başbakan Yardımcısı Seyit Torun’nun geçen haftalarda yaptığı açıklamaya göre CHP belediyelerinin kentlerde yoksul ve muhtaçlara verdiği destek ikiye- üçe katlandı.

★★★

Sıragarip dokusuna gelmiş olmalı ki, Kemal Kılıçdaroğlu, helalleşme niyetini” açıkladı. Seçmenlerin siyasi lider ve partilere
“bağlanması” üzerine araştırma yapanların bulduğu gerçeklere göre Türkiye’de yüzde 35’lik bir seçmen grubu işsiz, yoksul, sahipsiz kelimenin tam anlamıyla garip insanlar. Bu yüzde 35’in yüzde 65’i çeşitli kültürel simgeler üzerinden kendilerine değer kazandırdığını düşünerek bir lidere, onun partisine yürekten bağlanıyor. İster derin ekonomik kriz, ister çok kötü yönetim bu seçmen dilimi liderden kopmuyor. Bunlar siyasi düşünce yapıları (ideolojik olarak) sağda ve aşırı sağda görünüyorlar. Bu insanlar; kendilerine bir mevki, bir değer kazandırdığını düşünerek 18 yıldır Tayyip Erdoğan’a ve partisine kesintisiz oy verdiler. CHP’ye ise 1950 yılından bu yana yapılan bütün seçimlerde hiç oy vermediler. CHP’nin kendilerini aşağıda gördüğünü düşündüler. Geçmişte yaşanan yol vergisi, jandarma dipçiği, yapılmayan toprak reformu, Atatürk sonrası toprak ağalarının ve mütegalibenin CHP’yi tamamen ele geçirmesi; seçmen yelpazesindeki gariban dokuya yapılan CHP nefreti propagandasının tuzu biberi oldu.

★★★

Kılıçdaroğlu bunu gördü.

Garip dokuya yöneldi.

Helalleşme niyeti!

Geçmiş 70 yılda çelikleşmiş CHP karşıtı siyasi tercihe” dokunuş, el uzatış, tebessüm, fiske, silkeleme... 19- 20 yıldır Tayyip Erdoğan, her fırsatta “Benim türbanlı kız kardeşim, başı örtülü bacım” diye göndermelerde bulundu. Kemal Kılıçdaroğlu, helalleşmenin ne olduğunu” açıklarken; “iktidarımızda başı örtülü olacak” diyor. Kılıçdaroğlu, Tayyip Erdoğan’ın tekelinden “el kokusunu” belediye seçimlerinde aldı. Yeni seçim yaklaşırken 70 yıldır CHP’ye oy vermeyen seçmen dilimi “garip dokuya da seslenmeye” yöneldi. Helalleşme; karşı devrimin, karşı devriminin strateji ve taktik adımı olmalı... Helalleşme; otoriter karşı devrimi bitirecek demokratik yeni devrimin enerjisini artırma adımı sayılmalı...

OKURDAN ÖZÜR:
Cumartesi yazımda şöyle bir cümle vardı: “Dün (17 Aralık Çarşamba) kalemi arayıp sorduğumda duruşma olacak denmişti ama bugün (18 Aralık Perşembe doların 11 TL’yi geçtiği gün) duruşmaya katılmaya geldiğimde hakim izinli” imiş...” Bu cümledeki “Aralık” diye yazılan tarihler “Kasım” olacak. Okurdan özür dilerim. Bağışlayın.