Ruh yara aldıktan sonra beden ne yapsın. Güven yitip gitmişse yollar, köprüler, tüneller, hastaneler, üniversiteler, saraylar, büyük camiler neye yarar. Kurumları tek tek yıkmışsan onlar bir gün mutlaka öcünü alır.

Bilinen fıkra:

Yüksek Mahkeme’nin başhekimlerinden birinin, evinde raflar dolusu özel kitaplığı vardı. Üst raflardaki kitapları almak için merdiven bile yaptırmıştı.

Bir kitap hatırladı.

Yeniden okuyacaktı.

Başhakim, o yıllarda epey yaşlı ve oldukça da halsizdi. Aradığı kitap da en üst rafta ve diğerleri arasına sıkışmıştı.

Merdivene tırmandı.

Aradığı kitabı çekti.

Çekmesiyle birlikte raftaki bütün kitaplar başına düştü ve başhakim, kendini yerde buldu. Gürültüyü duyan eşi, telaş içinde koştu ve başhakim kocasını yerde, odanın her yanına dağılmış kitaplar arasında, ağrıyan başını ovalarken buldu.

Kadın şaştı kaldı.

Başhakim, hayret ve şaşkınlık içinde kendisine bakan eşine; “sonunda böyle olacağı belliydi...” dedi ve “Ben yıllarca kanunları çiğnedim. Şimdi de kanunlar beni çiğnedi, benden öcünü aldı.”

★★★

Tayyip Erdoğan, 20 yıl boyunca kurumları çiğnedi, içini boşalttı, değiştirdi, kendi siyasi geleceğini garantileme amacına uydurdu. Bütün kurumları ezdi. Sadece kendine ışık verecek mumlara çevirdi.

Anayasa...

Anayasa olmaktan...

Meclis, Meclis olmaktan...

Hükümet...

Hükümet olmaktan...

Bakanlık....

Bakanlık olmaktan...

Adalet, adalet olmaktan...

Merkez Bankası...

Merkez Bankası olmaktan...

Maliye, Maliye olmaktan...

Devlet Bankaları....

Devlet Bankası olmaktan....

Hazine, Hazine olmaktan...

İşçi sendikaları...

Sendika olmaktan...

Hakim, hakim olmaktan...

Savcı, savcı olmaktan...

Parti, parti olmaktan...

Yüksek Seçim Kurulu...

YSK olmaktan...

TÜİK, TÜİK olmaktan...

Yargıtay, Yargıtay olmaktan...

Danıştay, Danıştay olmaktan...

Sayıştay, Sayıştay olmaktan...

Üniversiteler....

Üniversite olmaktan...

Polis, polis olmaktan...

Diyanet, diyanet olmaktan...

Cumhurbaşkanlığı....

Cumhurbaşkanlığı olmaktan...

Meclis Başkanlığı....

Meclis Başkanlığı olmaktan...

Dışişleri...

Dışişleri olmaktan...

İçişleri...

İçişleri olmaktan...

Çıkarıldı...

En küçük kurumundan en büyüğüne yasaları, kuralları, ilkeleri, ahlakı, etik değerleri yıkıldı, “tek kişinin emrine ve siyasi geleceğini garantilemeye dönüştürmek için” bütün kurumlar topluca çiğnendi.

★★★

Bugünlere böyle geldik.

Tayyip Erdoğan, 20 yılın sonunda yarattığı ekonomik krizin altında kaldı. Kurumlar öcünü Tayyip Erdoğan’dan alır oldu. Cumhurbaşkanı, genç, yaşlı, sağduyu sahibi insanlara; “Türkiye’nin neden bu derin krize sürüklendiğini” izah edemiyor.

Faiz sebeptir diyor.

Paranın faizini kısıyor.

Miktarını çoğaltıyor.

Kriz daha da derinleşiyor.

Çünkü “güveni” yitirdi. Kurumları ezdiği için Tayyip Erdoğan’ın sözüne içeride dışarıda idrak, dikkat sahibi hiçbir kimse inanmaz, güvenmez oldu. Saray’ın özel himayesine alınmış hanım milletvekili Meclis kürsüsünden; “Milletimizi bölemeyeceksiniz... Devletimizi yıkamayacaksınız... Ezanlarımızı susturamayacaksınız... Bu ülkeye diz çöktüremeyeceksiniz...” diyerek “krizin sebebini bayrak, ezan, Kur’an ile” açıklayan elindeki yazılı kağıdı okuyor.

Nafile kurnazlık!

Kurumları yıkarsan!

Onlar öcünü alır!

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Dolar “reşit” olursa!


Ülkemizde yasaya göre 18 yaşını doldurup 19 yaşından gün almaya başladığında her vatandaş “reşit” yani “ergin” sayılıyor. Erginlik yaşı, özgürlük, sorumluk alma. Birçok insan bugünlerde “reşit olma” yaşından güncel mizah üretti; telefondan telefona “Dolar 18’i bulmasın, reşit olursa onu hiç tutamayız” diye yazıp birbirine gönderiyor. Dolar Türkiye’de 18’i bulursa; enflasyon artmaya devam eder, yıllık devalüasyon yüzde 100’ü buldu, enflasyon da üç haneliye (yüzde 100’e) dayanır. Üretim daralır. Büyüme düşer. İşsizlik alev olur. İflaslar zirve yapar. Ülkenin iflas riski artar.