Meclis başkanlığı yapmış, adalet bakanlığı da yapmış, parti sözcülüğü ve hükümet sözcülüğü de yapmış, özetle ”fikir danışılan akil adam” kıvamına gelmiş şu anda Cumhurbaşkanı Yüksek İstişare Kurulu’nun üyesi “bunların binde biri doğru olsa bile felaket...” demişti.

Daha ne olsun?

Milyonlarca insan o kasetleri izledi, yüzlerce insan o kasetler üzerinde yorumlar, analizler, açıklamalar, okumalar yaptı. Milyonlarca insan, “gizleneni kasetlerden öğrenip kitap gibi susan” oldu. Türkiye, “kasetten öğrenen insanlar ülkesi” haline geldiği için İçişleri Bakanı; “soru sormak var fakat cevap vermek zorunlu değil programı ayarlamak” zorunda kaldı.

Gerçekten!

Daha ne olsun?

Neyi arıyorsan o’sun!

Belli ki, bir bölüşüm kavgası çıkmıştı. Taraflar, eteklerindeki taşları döktüler. Etek dolusu taşlar yerlere saçılınca görüldü ki; “suç örgütleriyle parti yönetiminin birbirinin içinde erimesi... Mafya ile devlet yönetiminin iç içe geçmesi...” parti genel başkanının 19 yıllık görevi içinde olmuştu.

Parti başkanı sustu.

Bekledi.

Ve dün “Daha neler olacak neler... Bunlar güzel günler...” dedi.

Pes artık.

★★★

İddiaları video yayınla ortaya atan, kendi deyimiyle bütün insanlar kirlidir, ben de insanım ben de kirliyim...” diyerek açıklamalar yapan Sedat Peker;  ülkenin iktidardaki yönetici siyasi kadrolarının mafyalaştığını anlatıyordu.

İsimler veriyor.

Örnekler sergiliyor.

Yerlere işaret ediyor.

Tarihleri hatırlatıyor.

Deliller sunuyor.

Adresler gösteriyor.

“Tayyip Abi...” diyordu.

Milyonlar dinledi.

“Parti ile Mafya- Polis ile Mafya... Savcı ile Mafya... Hakim ile Mafya... Bürokrat ile Mafya... Medya ile Mafya...” bir araya gelmişler, ülkeyi ele geçirmiş, yönetiyorlarmış. Peker’in video kasetlerinin özü buydu.

Pasta kavgası çıktı.

“Ben de hepiniz gibi kirliyim ulan...” diyen adam da kasetleriyle ortaya çıktı. Parti başkanı ise bir hafta sustuktan sonra; “Daha neler olacak neler, bunlar iyi günler...” diyor.

Daha ne olsun?

Türkiye, iktidar yönetimi içinde “çıkar ilişkilerini çıkardığın zaman geriye hiçbir şey kalmayan” dünyanın en geri ülkelerinden biri haline dönüştü.

Dönüşüm kaset oldu.

Halk kasetten öğrendi.

Tekrar edeyim:

Pes artık!

Daha ne olsun?

★★★

Ne kadar çok çeşit sabun varsa onun kalıbına girip gelseler. Biri elde kayan reçineli sabun olsun, diğeri uzun kalıplı katı tutkal sabun... Öbürü tuvalet sabunu ve hepsi çok köpürten cinsten olsalar bile temizleyemezler. En mahrem yerlerde gizlenen, saklanan kiri, pası, lekeyi, çamuru, çürümeyi temizlemek için durmadan sabunluyor, sabunluyor, sabunluyorlar olsalar bile temizleyemezler.

Beden, beyin, ruh!

İlke, ahlak, iman!

Tamamı kire kesmiş.

Daha ne olsun?

Parti başkanı, “Adalet harekete geçsin, Yüce Divan kurulsun, kim zehirli yılanla çuvala girmiş ortaya çıksın...” diyemedi; “Onun da arkasındayım... Öbürünün de yanındayım” resti çekti.

Gülecekler.

Gülüşecekler.

Dış güçler!

Diyecekler.

Dış güçler saldırıyor!

Ezber tekrarlayacaklar.

Ezber tekrarlayarak hayran gözlerle birbirlerine bakışacaklar; sabunlayacaklar, sabunlayacaklar, sabunlayacaklar fakat zerre köpürmeyecek.

★★★

Bundan sonra ne olur?

Machiavelli’nin dediği olur: “Gözünü ihtiras bürüyenler, tırmanırlar, tırmanırlar ama tepeye ulaştıklarında tepetaklak aşağı çakılırlar.”

Çakılış başladı!