Gece vakti koltuğundan çekilen hanım Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan da göreve ilk geldiği gün; “Ticaret ile ihracatın artması ve refah düzeyinin yükselmesi için elimden geleni yapacağım” demişti. Kendi ticaretini artırdı. Kocasıyla birlikte kurduğu şirketi, koltuğunda oturduğu Ticaret Bakanlığı ile çok hızlı bir ticarete girişti ve bakanlığa dezenfektan sattı. Devletin altyapı bakanlığına da boru sattı.

Ne kâr etti?

Değer miydi?

Raf ömrünü tamamladı.

Bakanlıktan gitti.

Onun yerine yine partili fakat bu kez erkek bir Ticaret Bakanı getirildi. Yeni gelen Ticaret Bakanı Mehmet Muş da tıpkı eski bakan gibi ilk açıklamasında; “ihracatın artması ve refah düzeyinin yükselmesi için elimizden geleni yapacağız” dedi. Yeni bakanın söylemi, niyeti ve hedefi eski bakan ile aynı.

Şirketleri de var mı?

Varsa açıklasın.

Gidinceye kadar saklı tutuyorlar, raf ömrünü tamamlayıp tam gönderilecekleri zaman şirketleri de olduğu ortaya çıkıyor. Vatandaşın kafası karışıyor.

★★★

Giden ya da “teşekkür edilerek”  gönderilen (Cumhurbaşkanı, hanım bakanın hem görevine son verdi hem görevinden ötürü teşekkür etti) bakanın şirketinin Çin ile de ticaret yaptığı ve hatta Çin şirketlerinden birinin de Türkiye temsilcisi olduğu ortaya çıktı.

Çok ilginç bilgiler!

Çin şirketi borucu.

Boru üretiyor.

Bakanın şirketine satıyor.

Türkiye ile Çin ticareti büyüyor, dağ oluyor. Bakanın şirketi Çin şirketinden aldığı boruları, Türkiye’de devletin yaptığı içme suyu projelerinde kullanılmak üzere devlete satıyor. Bakanın şirketi ile Çin şirketi birlikte ülkemize boru döşemiş oluyorlar. Bu boru döşeme işinde “alım- satım kolaylığı olsun boru döşeme hızlansın; Türkiye’ye Çin daha çok boru satsın” diye boruda gümrük vergisi oranları kaç defa indirildi?

Bilen vardır.

Ben bilmiyorum.

Öğrenirsem yazarım.

★★★

Ama şu gerçeği biliyorum.

Size o gerçeği yazayım:

Bu iktidarın (AKP) göreve başladığı günden bu yana geçen 19 yılda gümrük ve ticaret bakanları; Kürşat Tüzmen (2002-2007), Hayati Yazıcı (2007-2011), Nurettin Canikli (2014-2015), Cenap Aşçı (2015 ağustos-eylül arası), Bülent Tüfenkci (2015-2018), Ruhsar Pekcan (2018-2021) oldular. Bu 19 yılın ilk 18 yılında Türkiye’nin dış ticaretinden kaybı 860.7 milyar dolara ulaştı. Yani dışarıdan aldığı (ithalat) ile dışarıya sattığı (ihracat) arasındaki fark ülkemizin aleyhine tam ve kesin olarak 860.7 milyar doları buldu. 18 yıldır dış ticarette Türkiye kaybetti, ütüldü, fakirleşti. 18 yılda Türkiye ile ticaret yapıp açık verdiğimiz ülkelerin şirketleri, mal satıcıları ve giden bakanın şirketi gibi yerli ithalatçılar zenginleşti.

Ve gerçeğin gerçeği:

18 yılda Türkiye’nin dış ticaretinde en yüksek açığı verdiği ülke Çin oldu. Bizim şirketlerimiz, tüccarlarımız, ihracatçılarımız her yıl Çin’e ancak 2 milyar dolar tutarında mal satabildiler. Fakat Çin’in tüccarları, şirketleri Türkiye’ye her yıl 22 milyar dolar; ıvır-zıvır neredeyse tamamı Türkiye’nin her kentinde, her kasabasında, her köyünde üretilebilecek; sentetik iplikler, aydınlanma cihazları, panolar, bisiklet, deri ve kösele bavul, elektrikli su ısıtıcıları, boru, musluk, ayakkabı, plastik eşya, mobilya aksesuarı, kazak, hırka, kıbleyi gösteren namazlık, ezan okuyan tespih, ağlayan ve gülen bebekler, her tür oyuncak, gemi, mavna, feribot, bavula konulup getirilen incik boncuk sattılar.

Ve işte acı gerçek:

Her yıl Çin:

2 milyar dolar mal alıyor.

22 milyar dolar mal satıyor.

Yılda 20 milyar dolar açık.

18 yılda toplam 860.7 milyar dolar açığın 300 milyar dolarını Çin’e verdik. Giden Ticaret Bakanı’nın Türkiye’ye Çin borusu döşeyen şirketi ortaya çıktı. Gelen Ticaret Bakanı da giden bakanın söylemini aynen tekrarladı.

Raf ömrü biten gidici.

Acı gerçek kalıcı.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



128 milyar el değiştirirken başına ne geldi?


İktidar sözcüleri özetle şu savunmayı yapıyorlar: Kayıp olan yoktur, yiten eriyen yoktur, olan 128 milyar doların yer değiştirmesidir. Yer değiştirdi yani el değiştirdi. Zaten “128 milyar dolar nerede?” diye soranlar da bu yerlerin, ellerin açıklanmasını istiyor. 128 milyar dolar “el değiştirirken” bu değiştirmenin yöneticisi olan Hazine, değişimi kiminle ve nasıl yaptı, yönetti? Araya danışman firmalar da girdi mi? Kime, ne zaman 50 bin doların üzerinde, hangi kurdan satış yapıldı? Bu yer değiştirmenin yapıldığı zaman süresince Hazine’den sorumlu olan Bakan, görev ve yetkilerini yasaya, kurala aykırı kullandı mı? Yer değiştirme sonunda rezervlerin erimesi Türkiye’yi yüksek maliyetli borçlanmanın içine ne kadar soktu? 128 milyar doları yeniden yerine koymanın maliyeti ve ekonomiye yükü ne olacak? Asıl cevap bekleyen sorular bunlar. Şafak vakti görevinden alınan Naci Ağbal, bu soruların hepsinin cevabını biliyordur, konuşsun.