Kov başkan, ata yeni başkan. 10 ay geçti geçmedi yine kov başkan, bul yeni başkan. Ardından 4.5 ay geçti yine kov başkan, yap yeni başkan. Sadece 20 ay içinde Merkez Bankası’na 4 başkan.

Bu kadar hızlı!

Aç kapa.

Aç kapa.

Musluk bile dayanmaz.

Yalama olur.

İndir faiz.

Yükselt faiz.

Düşür faiz.

Bindir faiz.

Faiz de yalama olur.

Hem Merkez Bankası Başkanlığı  “yalama” oldu, hem “faiz yalama” yapıldı. Allah, ülkenin sonunu hayır etsin. Zaten 4.5 ay önce Merkez Bankası’nın başına kendi adamını koymuş ve hem de kendisi hazine ile maliyenin başında bulunan Cumhurbaşkanı’nın damadı, bir gecede istifası kabul edilince; “At izi it izine karıştı... Allah sonumuzu hayretsin... Hak ile batılı ayırt etmek zorlaştı...” diyen bir ayrılış mektubu yayınlamıştı.

Mektup!

Beğeni rekoru kırmıştı!

★★★

Bir cuma gecesiydi.

Naci Ağbal getirilmişti.

Gidenler de gelenler de aynı partinin adamlarıydı. Aslında Cumhurbaşkanı, “ekonomist olduğunu” ilan etmiş; “yüksek faiz çare değil... Faiz sebep, enflasyon sonuçtur...” altı boş teorisini geliştirmiş; Merkez Bankası’nı alet olarak kullanıp bu görüşünü dayatmaya uğraşıyordu.

4.5 ay sürdü.

Naci Ağbal yine bir cuma günü gecesi şafak sökmeden önce saat 04.30’da görevinden alındı.

Sabaha karşı!

Otelden alır gibi...

Hani haberler çıkıyor; filan kişi sabaha karşı polis tarafından kaldığı otelden alındı, emniyete götürüldü diye yazıyorlar ya onun gibi... Bile bile Merkez Bankası Başkanlığı’na getirilen ve “Görelim hünerini... Vur faiz silahını doların alnının ortasına... Türkiye’ye sıcak dış para aksın... Türk vatandaşları da bankalarda döviz hesabı tutmaktan vazgeçsin... Türk Lirası’na haysiyet gelsin... Eriyen döviz rezervi yeniden yerine konulsun...” diye sırtı sıvazlanan Merkez Bankası Başkanı, “Faizleri yüzde 19’a sıçratma operasyonunu kimin için yaptın” diye suçlanarak ve adeta dış para babalarının adamı, gizli işbirlikçi yerine konularak gönderildi.

Kibar insanmış.

Şafak sökerken attılar.

“Şükran borçluyum” dedi.

★★★

Dövizleri satarsan.

Dövizsiz kalırsın.

Damat Bakan döneminde 128 milyar dolar eritilmiş fakat 1 dolar 8 lira 53 kuruşa kadar çıkmıştı. Muhalefet 4.5 aydır, haklı olarak; “nerede 128 milyar dolar... Kime sattınız... Kimler zengin oldu açıklayın...” diye sorup duruyor, tek inandırıcı cevap alamıyor. Dövizsiz kalınca yükselen doları geriletmenin güçlü aracı elde “yüksek faiz aleti” kalmıştı. Cumhurbaşkanı, damadı Bakan’a yaptıramadığı “Faiz artışını” Naci Ağbal’a yaptırdı. Böylece hem dış para babalarının istediğinden daha yüksek oranda faiz artırıldı ve hem de Merkez Bankaları söyleminde “beklentileri yönetmek” faslında yer alan “Gerekirse daha da artırırız” sözleri verildi.

Sonra!

Sıcak dış para gelmedi.

Döviz çözülmedi.

Vatandaş dolarda kaldı.

Yani faiz de yalama oldu.

“Sen bu kadar yüksek faiz operasyonunu kimin için yapıyorsun...” diye suçlanarak Merkez Bankası Başkanı, şafak vakti görevinden atıldı.

Başkan da yalama oldu.

Pazartesi sabahına “çifte yalamalı fiyat istikrarı, çifte yalamalı TL’nin değerini koruma, çifte yalamalı enflasyonu indirme, çifte yalamalı dış parayı çekebilme, çifte yalamalı yerli döviz hesaplarını çözdürüp liraya geçme hedefleriyle” uyanacağız.

Allah Türkiye’yi korusun!

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)


İstanbul, İstanbul’dan ayrıldı aile yapımız kurtuldu;


Meclis’te oylanarak yürürlük kazanan İstanbul Sözleşmesi Cumhurbaşkanı kararnamesiyle iptal edildi. Türkiye’de hukukun zerresi bile kalmadı. Bir sevinç, bir gurur, bir övünme; “aile yapımız kurtuldu” zafer naraları ortalığı kapladı. Kadınlara şiddet uygulamayalım. Kadınları öldürmeyelim. Kızları çocuk yaşta evlendirmeyelim. Yılda öldürülen kadın sayısı 365’i geçti. Neredeyse her güne bir kadın cinayeti düşer oldu. Aile içi şiddeti de önleyelim. Her erkeği de doğuran ve büyüten bir kadındır. İstanbul Sözleşmesi bu amaçlara ulaşmak içindi ve altına ilk imzayı atıp üye olan ülke Türkiye idi. Meclis’ten geçirilerek kabul edilirken o dönem bunu “yüksek insanlık ve hukuk erdemi” diye alkışlayan aynı kişiler şimdi kararname çıkarıp iptal ettiler. Yetki gaspı yaptılar. Meclis’i devre dışı bıraktılar. İstanbul’da imzalandı, İstanbul adını aldı. Türkiye İstanbul’dan ayrıldı, aile yapımız kurtuldu!