Maşallah, devletimizin her türlü imkânı var...

Yazlık sarayları, kışlık sarayları var...

Süper uçakları, helikopterleri, lüks makam otomobilleri var...

Tomaları, tankları, cezaevleri var... Fakat...

Her yanı ormanlarla kaplı olan ülkede, bir tane bile yangın söndürme uçağı yok!

Bu nedenle ormanlarımız günlerdir cayır cayır yanıyor!

On binlerce kilometrelik bölge dumanlarla kaplı... Bodrum, Milas, Marmaris ve civarında gökyüzünün rengi değişti, mavilik kayboldu, her yan gri kül rengine büründü!

★★★

İktidarda “İtibardan tasarruf olmaz” zihniyeti var.  Bu nedenle yönetim kadrolarında her türlü israf var. Olmayan tek şey ne? Yangın söndürme uçağı!

Her yıl yaz aylarında çıkan orman yangınları kiralık uçaklarla söndürülmeye çalışılıyor.

Bir devletin itibarı, lüks ve şatafatla değil, ormanlarını, insanlarını, hayvanlarını ve tüm canlıları korumakla sağlanır ve büyür...

Sen insanlarını, ormanlarını koruyamama, sonra da, akıl almaz savurganlıklar için “İtibardan tasarruf olmaz!” de...

Nasıl bir itibar bu?

Bırakın yangın filosunu, bir yangın uçağı bile almak lüzumunu hissetmeyen,  insanlarını çaresizlik içinde kıvrandıran bir ülkenin itibarı ne kadar olur, bilemiyorum!

★★★

Anayasa’mızın 169. maddesi:

“Devlet ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır... Bütün ormanların gözetimi devlete aittir!” diyor.

Ülkeyi yönetenler bunu bilmiyor mu? Ya da bilmiyor olabilirler mi?

Gerçeklerden kopan iktidar “Yangınlarda sorumlu olan belediyelerdir!” diyor.

Nasıl bir mantıktır bu?

Yangın bölgelerindeki belediye başkanları günlerdir “Bu yangınlar havadan müdahale ile söndürülür. Uçak gönderin, uçak...” diye haykırıyor. Bazıları haykırmaktan da öte âdeta yalvarıyor.

Devletin itibarı belediye başkanlarını çaresiz bırakmakla sağlanamaz!

★★★

Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gibi, yangın ülkesi olduğu da biliniyor.

Fakat, ne plan yapılmış, ne de program... Düzenin, sistemin olmadığı bir devlet yapısı var... Deprem de dahil, hiç bir şeye hazırlıklı olmayan bir ülkede yaşıyoruz... Klasik tabiriyle “Saldım çayıra, Mevlâm kayıra...”

Bu hayat, bu canlılar, bu ormanlar bizim... Bu kadar ihmal, bu kadar savrukluk, insanı isyan ettiriyor!

Ülkenin sorunları, çaresiz insanların kafasına çay paketleri atmakla çözülmez!

Ormanlarla birlikte insanlığımız da yanıyor!


Ormanlarla birlikte, hukukumuz da, insanlığımız da yanıyor!

Marmaris’in İçmeler Beldesi’ndeki yangın bölgesinde yapılan canlı yayın sırasında Halk TV ekibine yapılan saldırı, basın özgürlüğüne indirilen yeni bir darbe oldu!

Medyaya yönelik bu kaçıncı saldırıdır, hesabını unuttum! Saldırganlar gerçekten insan mı, onu da bilmiyorum!

Hukuk nerede? Adalete ne oldu? Bunu hiç sormayın... Ülkemizde bunların hepsi kayıplara karıştı!

Siyasiler tarafından korunan kiralık saldırganlara gereken ceza verilmediği için demokratik (!) ülkemizde bu tür olaylar bitmiyor!

Basını hür olmayan bir ülkede halk da özgür olamaz!

Vatandaşı bilgilendirmek için canlı yayın yapan Gökmen Karadağ, Murat Ağırel, İsmail Saymaz ve Avukat Salim Şen’e yapılan saldırı, ülkemizin hazin halinin bir örneğidir!

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti bir açıklama yaparak “Gazetecilere yönelik saldırıların insanlık suçu olduğunu” belirtip, sanıkların cezalandırılması için tüm yetkilileri uyardı. Faydası olur mu? Sanmıyorum!

GÜNÜN SÖZÜ

Adaletin küçüldüğü ülkelerde büyük olan artık suçlulardır!