Vay canına! Bu nasıl iş? Nijerya bile Türkiye’ye kapılarını kapattı!

Sebep, korona vakalarının artması!

Nijerya, bir Batı Afrika ülkesi... 71 yıl öncesine kadar bir İngiliz sömürgesiydi. 100 yıldan fazla İngiltere’nin yönetiminde yaşadı. 1960 yılında bağımsızlığa kavuştu... İnsani gelişmişlikte 180 ülke arasında 152’nci sırada yer alıyor.

Bu eski sömürge ülkesi bile bize yasak koyuyor!

Türkiye’den Nijerya’ya kaç kişi gider ki? Herhalde çok az!

Buna rağmen Nijerya hükümeti “Türkler gelmesin” diye vatandaşlarımızın Nijerya’ya girişini yasakladı.

Bizimle beraber Hindistan ve Brezilya’ya da yasak getirildi!

★★★

Korona salgınında dünyada vaka sayıları açısından ne yazık ki, ilk üç ülke arasındayız.

Uluslararası medyada Hindistan, Brezilya ve Türkiye hakkındaki yorumlar özetle şöyle:

- Bilime ters düşen uygulamalar yapıldı.

- Önlemler zamanında alınmadı.

- Şeffaflıktan kaçıldı.

- Vaka sayıları kamuoyundan gizlendi.

- Uzman uyarıları dikkate alınmadı.

★★★

Nijerya gibi, insani gelişmişlikte geri sıralarda yer alan bir ülkenin bile kapılarını bizlere kapatması, doğrusu çok ağrıma gitti, canım sıkıldı ama bu kararı alan Nijerya hükümetine kızamadım!

Çünkü ülkemizde salgın karşısında akıl dışı uygulamalar yapıldığı kesin.

Lebalep kongreler düzenlendi. 65 yaş üstüne getirilen akıl ve mantık dışı yasaklarla salgının önleneceğini sanmak gibi bir gaflete düşüldü. Yeterli aşı bulunamadığı gibi bilimden de uzaklaşıldı!

★★★

Melun salgında en güçlü silah aşıdır. Fakat, o da bizde yeteri kadar yok!

Sağlık Bakanlığı aşı temininde yaya kaldı!

84 milyonluk ülkede çift doz aşı yapılanların sayısı 10 milyonu geçmiyor.

Yeterli aşı sağlayacakları yerde ne yaptılar?

En temel özgürlükleri kısıtladılar.

Alkollü içki satışlarına yasak getirdiler.

Demokratik dünyada eşi benzeri olmayan bir uygulama daha başlattılar: Toplumsal olaylarda vatandaşı hırpalayan polislerin sesli ve görüntülü kayıtlarını almak, fotoğraf çekmek yasaklandı.

Bir ülkede böyle ilkel uygulamalar olursa, o ülkenin uygar dünyada itibarı kalır mı?

Yalnız Avrupa Birliği ülkeleri değil, Nijerya gibi kıçı kırık ülkeler bile bize yasak koyar!

Hazin olan gerçek şu:

Bu yönetim kadroları ile artan yozlaşma devam ettiği sürece ülkemiz uluslararası arenada, bir değil, beş küme birden düşer!

Dilerim bugünleri arar hale gelmeyiz!

“Parsel Parsel”


Hafızalarda yer eden ünlü bir sözdür bu:

“Ankara’yı parsel parsel sattı!”

Kim sattı? İddiaya göre Melih Gökçek!

Melih Gökçek’i suçlayan bu söz bilindiği gibi AKP’nin kurucularından olan eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a ait.

Araştırmacı gazeteci arkadaşımız Murat Ağırel’in, “Parsel parsel sattı” sözünün üzerine gidip, bir yığın delil ve belge toplayarak yazdığı “Parsel Parsel” adlı kitabı yeni okudum.

İlgiyle okunan bu kitap, Melih Gökçek’in renkli yaşam öyküsüyle birlikte, 23 yıl süren Ankara hükümranlığını anlatıyor.

Neler olmuş neler? Okudukça şaşkına dönüyor insan... Başkent Ankara’daki imar rantları, cemaat yakınlarına verilen parseller, 23 yıllık çeşitli ilişkiler...

Bu kitabın Melih Gökçek’i çok kızdırdığı muhakkak... Kitap piyasaya çıktıktan sonra, ağır tehditlerle karşılaşan Murat Ağırel:

“Benim ya da ailemin başına bir şey gelirse bunun sorumlusu Osman Gökçek ve Melih Gökçek’tir” diye açıklama yapmak zorunda kaldı.

Gazetecilere saldırıların arttığını düşünürsek, Murat Ağırel kardeşimize hak vermemek mümkün değil!

İşte böyle tehditlerle dolu bir ülkede yaşıyoruz!

GÜNÜN SÖZÜ


Kralların soytarıları ve efendilerin kuklaları her şeye “Evet” der!