İstanbul’da 1882’de doğdu. Okuma yazmayı 7’sinde evde öğrendi. Üsküdar Amerikan Koleji’ne yaşı büyütülerek yazdırıldı. Müslümanların o yıllarda orada okuması yasaktı. Sınıf arkadaşları, ‘Hristiyan’ olmadığını ihbar edince II. Abdülhamit’in emriyle okuldan atıldı. Babası Mehmet Efendi’nin Ceyb-i Hümayun yani sarayın hazine katibi olması da işe yaramadı. Tırnaklarıyla kazıyarak evde lisan öğrenecekti. Annesi Berifem Hanım’ı daha çocukken veremden kaybedince bu acıyla Amerikalı Yazar Jacob Abbott’un ‘Ana’ eserini çevirdi. II. Abdülhamit bu çeviri için ona ‘Şefkat Nişanı’ verse de eğitimsiz kalmasına öfkesi dinmedi. Diploma yoksulu (!) olmayacaktı. Atıldığı okula azimle dönüp diploma alan ilk Müslüman kız çocuğu oldu.

GERÇEĞİN PEŞİNDE

II.Meşrutiyet yıllarında artık İngilizce-Fransızca biliyor, çeviri yapıyordu. Okudukça okuyup diplomalarına diploma kattı. Edebiyat fakültesinde kürsüsü olan bir profesör, yazardı. Teali-i Nisvan yani Kadınları Yükseltme Cemiyeti’ni kurup feminist gömleği de giydi. Çocuklar okuyup-yazsın, düşünüp-sorgulasın, hakkını arayıp gerçekleri görsün istiyordu. Halkına ettiği ihanete biat bekleyen saraya, inandığı tüm değerler adına itiraz etti. Yurdun göz bebeği İzmir’e, 102 yıl önce Yunan ayak bastığında İstanbul’da Fatih, Üsküdar, Kadıköy ve Sultanahmet’te efsane halk mitingleri yapıp emperyalizme karşı savaş açtı. İngilizler, 10 ay sonra 16 Mart 1920’de İstanbul’u işgal etti.

ONURLU ONBAŞI

Milli Mücadele’yi hukuk fermanları (!) ile çökertmekte kararlı iç ve dış düşmanların artık ortak hedefiydi. Padişah Vahdettin’in imzaladığı idam fermanında 6 kişinin başı isteniyordu. Kimler mi? Mustafa Kemal Paşa, 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa, 27. Fırka Komutanı Kara Vasıf Bey, Büyükelçi Rüstem Bey, İstanbul Sağlık Müdürü Dr. Adnan Bey ve profesör, öğretmen, yazar gibi tüm unvanlarından sıyrılarak Kuva-yi Milliye’ye katılan Onbaşı Halide. Ateşten Gömlek kitabında o yılları, “Milletler dostumuz, hükumetler düşmanımız olmuştu” diye anlatır. Atatürk’ün, ‘En büyük savaş, cahilliğe karşı yapılan savaştır” sözündeki haklılığını çocukken yaşayarak öğrenmişti.

CEHALET SAVAŞÇISI

Düşman postalından kurtarılan memlekette şimdi zihinlerdeki gerici işgale karşı savaşılacaktı. Cehalete karşı eli kalem tutan bir Cumhuriyet aydını olarak Halide Edip, Kurtuluş Savaşı yıllarını 21 romanda tasvir eder. İstanbul’dan Anadolu’ya bir köye cehaletle savaşmaya giden Öğretmen Aliye’nin hikâyesini 98 yıl önce ‘Vurun Kahpeye’ romanında yazdı. İstanbullu Aliye Öğretmen atandığı köyün imamı Fettah’ın bedenine sahip olma isteğine karşı çıkışının bedelini, atılan iftiralara inanan köylünün attığı cehalet taşlarıyla can vererek ödeyecekti. Aliye Öğretmen gibi eğitim neferlerinin cehalete kurban edilişini anlatan ‘Vurun Kahpeye’ romanı günümüzde ‘Vurun diplomalıya (!)’ olgusuna döndü.

SARAYLILAR MAKBUL

Öğretmeni bırakın, artık eğitimde Eğitim Bakanı’nın bile sözü geçmiyor. Üniversiteler rektörünü seçemediği gibi rektör atanırken YÖK’e fikri de sorulmuyor. YÖK artık alfabetik sırayla rektör adaylarının adını saraya sunan bir evrak katipliğine dönüştü. Başkan Yekta Saraç’ın bile bir üniversiteye atanan rektörü Resmi Gazete’den öğrendiğini duyuyoruz. Araştırmaları tartışmalı, liyakatsiz kayyum rektörler saat 17.00’de kampüs kapısını öğrenci ve akademisyenlere kapatıp mangalı yakıyor. Olup bitenlere itirazı olan talebelerin kredisi kesilip akademisyenler sürülüyor. Gençler bu şartlarda cehalete karşı savaş açmadığı gibi üniversiteleri de çıkış yolu olarak görmüyor.

DOKTORALILAR İŞSİZ

Türkiye’de 2.6 milyon genç hafta sonu YKS’ye girecek. İlk basamakta 120 sorudan 14’ünü cevaplayan 150 puan barajını geçecek. Yarım yani 0.5 net yapanın bile puanı hesaplanmasına rağmen 2018’de 41 bin, 2019’da 15 bin ve 2020’de 38 bin öğrenci sıfır çekmişti. 2020’de 512 bin yani yarım milyon aday ilk basamakta elendi. Son 10 yılda 22 milyon aday sınava girse de 13.8 milyonu işsiz güçsüz ortada kaldı. Türkiye, ne okulda ne işte olan yüzde 29’luk genç nüfusuyla OECD ülkeleri içinde birinci oldu. 2021 TÜİK verilerine göre 418 bini lisans,18 bini yüksek lisans hatta 766’sı doktoralı 2 milyonu aşkın üniversiteli işsiz var. Diplomalı işsizlik fabrikasına dönen eğitim sistemi artık bir beka sorunu oldu. Ülkenin geleceği gençler, niteliksiz diplomalar rastgele dağıtılarak diplomalarıyla dövülmekten vazgeçilmeli!..