"Başkale ve Hakkari bölgelerinde uyuşturucu, silah ve hayvan kaçakçılığı yapan kişilerden, PKK adına, Ferhat kod isimli Osman Öcalan para tahsilatı yapardı. Ayrıca sınır boylarında örgüte ait gümrük birimleri kurulmuştu ve bunlardan da gelir sağlanıyordu. PKK, doğrudan uyuşturucu kaçakçılığı yapmaz, onlardan pay alırdı. Toplanan paralar, Nusaybinli Sinan adındaki elemanımız tarafından, yurt dışındaki bankalarda değerlendiriliyordu. Bahsettiğim kişi, halen MED TV’de çalışır...”

★★★

Bunları PKK terör örgütünün başı, yani baş terörist Abdullah Öcalan,  İmralı’da ifadesini alan Devlet Güvenlik Mahkemesi savcılarına söylüyor.

Onun mutemet kişi olarak tanımladığı Nusaybinli Sinan, hem PKK’nın paralarını çalıştırıyor, hem de MED TV’de çalışıyor! Bu bağlantılardan, MED TV’nin vergi adı altında toplanan haraçların yanı sıra, uyuşturucu madde kaçakçılarından sağlanan paralarla finanse edildiği anlaşılıyor. Ayrıca PKK, Avrupa ülkelerinde düzenlediği kampanyalarla da önemli miktarda para toplayabiliyor.

★★★

Televizyon programımıza konuk olan dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Daire Başkanı Emin Arslan, dünyanın en ünlü uyuşturucu kaçakçılarından Hüseyin Baybaşin’in MED TV’ye yüzde 40 oranında finansman sağladığını öne sürüyor.

Arslan açıklamalarını, Hollanda resmi makamlarınca verilen bilgilere dayandırıyor.

★★★

Hatırlanacağı gibi 1993 yılında Hüseyin Baybaşin’e ait 3 ton 100 kiloluk baz morfini taşıyan Kısmetim-1 gemisi Amerikan ajanlarıyla İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün düzenlediği operasyon sırasında, Akdeniz’in derin sularına gömülmüştü.

Geminin çarkçıbaşısı Kazım Dağkuş polis sorgusu sırasında, taşınan malın PKK bağlantılı olduğunu itiraf etmişti.

★★★

Şimdi de Emniyet Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı “PKK Terör Örgütü ve Uyuşturucu Madde Kaçakçılığı” ile “PKK ve Uyuşturucu Bağlantılı Olaylarla İlgili Çarpıcı İfadeler” isimli iki kitaptan bazı belgeleri aktarıyorum:

İlk ifade, 1998 yılında Van’ın Başkale İlçesi’nde eroin üretimi yaptığı sırada yakalanan Naci Yılmaz’a ait. Naci Yılmaz, net konuşuyor:

“Biz bu işleri yaparken, PKK’ya mutlaka belirli oranda pay veririz!..”

Bir başka eroin kaçakçılığı operasyonunda yakalanan Hurşit Han’a, sorguyu yapan polis şefi soruyor:

“PKK terör örgütüyle olan ilişkinizi anlatınız?”

Hurşit Han yanıt veriyor:

“Ben uzun yıllar memleketim Yüksekova’da yaşadığım için, PKK terör örgütüyle dolaylı bağlantılarım oldu. İstanbul’a gelip yerleştikten bir süre sonra ve yanılmıyorsam Körfez Krizi sırasında, terör örgütü adına Osman Tim adlı kişi, yanında 4 şahıs olduğu halde gelip benden örgüt adına para talebinde bulundular. Ben de Yüksekova’da kalan diğer aile bireylerimin başına bir şey gelmemesi için 1 milyar liralık yardımda bulundum. Musa Sitoçi adındaki kişiyle yaptığım eroin ticaretinden alacağım olan 1 milyon 300 bin markın tahsilatına uğraşırken Musa beni PKK’ya şikayet etmiş. Bu nedenle Rusya’dan arayan bir kişi, adının Mahir olduğunu ve terör örgütü adına konuştuğunu söyleyerek, ihtilafta örgütün aracı olacağını bildirdi. Güya örgüt parayı Musa Sitoçi’den alacak ve bana verecekti. İtiraz edince Mahir tehdide başlayarak, Rusya’da kurulan PKK kampına yardımda bulunmamı istedi. Ancak o sırada maddi olanaklarım elvermediğinden bu teklifi geri çevirdim...”

★★★

Mehmet Yılmaz adlı kişi de 3 Eylül 1998 günü alınan ifadesinde bakın neler anlatıyor:

“... Lice İlçesi’nin Bakırlı Köyü’nde Mehmet Doğan’ın temin ettiği hintkeneviri tohumlarını tarlalarımıza ektik. Dişi hintkenevirleri, 3 buçuk ay içinde büyüyüp hasat edilecek hale geldi. Bunun üzerine biçip kuruttuk ve toz haline getirdik. Ancak, hintkenevirleri henüz yeşil durumda iken PKK terör örgütüne mensup iki kişi gelerek, makbuz karşılığında para istediler...”

★★★

Okuyacağınız son ifade Hasan Çağala adlı sanığa ait.

“Ben Almanya’da meyve bahçelerinde çalışırken, boş zamanlarımda bir kahvehaneye çıkıyordum. Burada adının Sadık olduğunu söyleyen bir PKK’lıyla tanıştım. Bir süre sonra Sadık bana, örgüt adına uyuşturucu madde satmamı teklif etti. Uyuşturucu ticaretinden elde edeceğim gelirin bir bölümünü PKK terör örgütüne vermem gerektiğini söyledi. Bunun üzerine uyuşturucu satmaya başladım. Pazarladığım uyuşturucuyu Sadık getiriyordu. Ben de hasılatın yüzde 70’ini ona veriyordum. Bu sırada bir örgüt mensubu, Alman polisince uyuşturucu satarken yakalandı.

Bu arkadaşın, adımı verebileceği korkusuyla Hollanda’ya kaçıp, uyuşturucu işine orada da devam ettim...”

★★★

Değerli okurlarım,

Buraya kadar olan satırlar Hürriyet Gazetesi’ndeki köşemde 14 Mart 1999 tarihli yazımda yer aldı.

Aradan geçen yıllarda ve özellikle “açılım” sürecinde PKK, mali yönden daha da palazlandı. Efsanevi İçişleri Bakanlarından Sadettin Tantan’a göre; uyuşturucu, sigara, insan ve hayvan kaçakçılığının yanı sıra, vergi adı altında alınan haraçlarla mali varlığı 70 milyar doları buldu.

★★★

Bu yazıyı, açılım başladığında “Eli silahlı teröristle masaya oturulmaz. Önce silahını bırakmalı ve 70 milyar dolarlık mali yapısına el konulmalı” dediğimiz için bizi hainlikle suçlayanlara ithaf ediyorum.