Türkiye'de futbolun birinci sorunu teknik direktörlerimiz. Hakemlerimiz ile futbolcularımız, Avrupa’nın ve dünyanın zirvesinde kendisine yer bulup yarışmacı olarak yer alırken, büyük başarılar elde ederken teknik direktörlerimizin yüzüne bakan yok. Nasıl olsun?

Fatih Terim geçmişin mirasını yemekle meşgul. Galatasaray’ı izlemek ağır bir eziyet. Terim’in demode anlayışı takıma yansımış. Rakibe baskı yok, tempolu oyun yok, yardımlaşma yok, şut yok, duran top organizasyonu yok... Bu kadar yokların içinde var olan tek şey Galatasaray adına yine bir şans golü.

42-45 arasında 6 korner kullandı Galatasaray. 5’i üst üste. Hepsi aynı yere, umutsuzca, umarsızca. Büyük takımların en büyük silahlarından biri duran toplardır. Fenerbahçe yarışın içinde duran toplarla kaldı mesela. Beşiktaş, Trabzonspor kaç maç kurtardı. Ama Galatasaray için duran top organizasyonu yok hükmünde.

Sahaya çıkan, sahada duran, uyuşuk uyuşuk takılan bir 11 var. Çift forvetin uyumsuzluğu ortada ama oyundan çıkan Mostafa. Terim, Halil’e takıldı sonuçta bir kere. Oyun tempo ve defans arkasına top atacak adam arıyor, Etebo 11’de Taylan yedek. Galatasaray’ın oynadığı oyunun tek kelimeyle bir karşılığı var o da EZİYET!

İzleyene de oynayana da. Allah’tan maçlar seyircisiz. Şu futbolu para verip izlemek de var. Galatasaray’ın karşısında yine basmakalıp bir hoca İlhan Palut! Şöyle bir Galatasaray karşısında bir puanı başarı gören bir zihniyet çünkü. Türkiye’de futbol adına elle tutulur bir oyun ışıltısı hiçbirinde yok. Ve bu vasatlığın içinde boğulan Türk futbolu.

Trabzon maçındaki gibi bir kaleci hatası sonrasında yine Emre’nin golü. Kurtarılan bir maç ve hafta. Ama kaybedilen çok şey var.