“Ya Rabbi! Bu ana gelinceye kadar benim elimden, dilimden, gözümden, kulağımdan, ayağımdan bilerek ya da bilmeyerek meydana gelen bütün günah ve hatalarıma tövbe ettim, pişman oldum. Bir daha yapmamaya azm ü cezm ü kast ettim. Sen bu tövbemi kabul eyle. Nefsime uyup, şeytana tabi olup da aynı günah ve kusurları bir daha tekrar etmeme imkan verme, ya Rabbi...”

Yaptıklarından, hatalarından ötürü özür dileyenler için Tövbe Duası’dır... Her namazın ardından üç kez okuyanın özrünün kabul edileceği umulur.

***

Her şey Çok Güzel Olacak filminde ilk izlediğim andan itibaren dilimden düşürmediğim özürle ilgili bir diyalog var. Ne zaman olan bitenden ötürü mideme ‘öö’ gelse, aklıma hemen ‘özür’ ve bu filmdeki meşhur sahne gelir.

Altan, yani Cem Yılmaz filmdeki ağabeyi Nuri’ye yani Mazhar Alanson bir sürü yamuk yapmış, kazık atmış, onun iyi niyetinden yararlanıp kendi çıkarı için yaşamını altüst etmiştir ve bütün bunların üzerine de “Özür dilerim, artık uzatmayalım” demektedir. Nuri, dalgın dalgın boşluğa bakarken ona şu yanıtı verir: “Yapıyosun yapıyosun özür diliyosun... Yapıyosun yapıyosun özür diliyosun...”

***

Özür dilemek güzel bir şeydir. Fakat kupkurudur! İş işten geçtikten sonra gelmiştir! Kırılan kırıldığı ile kıranın bırakıp gittiği yerde kalmıştır! Kırılanlar da öyle cam kırıkları değil, can kırıklarıdır! 

Allah affeder belki ama ya kırıkları, kaybolup giden en değerli parçaları yüzünden asla bütün olamayacak, birleşemeyecek insanlar?

Başka ülkede olsa yer yerinden oynar ama bugüne kadar neler neler görüp yaşayan memleketimiz için ‘gayet sıradan’ sayılabilecek basit bir örnek var aklımda!

Devlet kurumlarının tabelalarından kimin neresine battıysa Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘TC’leri kaldırıldığında Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanı olan ‘duayen’ siyasetçi Cemil Çiçek ve onun izinden gidecek diğer ‘yetkili’ siyaset esnafı, çıkıp o günler için özür dilese milletten ya da yatsı namazının ardından ‘Tövbe Duası’nı etse üç kez!

Sonuç ne olur öğrenemeyiz! 

Öğrendiğimiz şey ise, bugünlerde Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi olan Cemil Çiçek’in iktidarın sesi Sabah gazetesinden meslek büyüğümüz Yavuz Donat’a söylediği sözler!

“Ben ortaya korum, kim alırsa alsın” türünden konuşmasında şöyle buyurmuş: “Her akşam muhasebe yapmak gerekir. Biz siyasetçiler kendimize şunu sormalıyız, bugün bu ülke için ne yaptık, ne söyledik, hangi olumlu çabayı sergiledik... Siyasetçilerin tövbeye ihtiyacı var! Yaptıklarımızdan pişman olduğumuzu... Üslup hatalarımızı... Bir araya gelmemiz gerektiğini... Samimiyetle itiraf edebilmeliyiz.”

Sizi bilmem ama, sözlerin ardından kendimi Her Şey Çok Güzel Olacak filminin o sahnesinde buluverdim... Nuri, bu ülkenin bir yurttaşı oldu. Karşısındaki de Altan! Onca olan bitenden, geçen kim bilir kaç yılın ardından ve kırık parçalar çoktan atmosfere karıştıktan sonra Altan, yurttaş Nuri’ye diyor ki, özür dilerim!

1998’de ANAP’tan Fazilet Partisi’ne geçip milletvekili seçilen, 2001’de AKP’ye geçip milletvekili seçilen, 58. ve 59. hükümetlerde adalet bakanlığı, hükümet sözcülüğü, başbakan yardımcılığı, devlet bakanlığı yapan, 2011’de TBMM başkanı seçilen, 2013’te bir daha seçilen, son olarak Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi seçilen, yıllar ve yıllar boyunca önemli görevlerde bulunan Cemil Çiçek ve diğer siyasetçilere yurttaş Nuri’nin vereceğini umduğunuz yanıt sizinkine çok benziyor değil mi?