Türkiye Taş Kömürü (TTK) 2021 Faaliyet Raporu’ndan okuyalım:

“... Denetimler kapsamında bu faaliyet raporunda yer vermeyi gerektirecek ‘kritik’ düzeyde bulguya rastlanılmamıştır.”

“Kritik” düzeyde bulguya rastlanılmayan yer neresi? Cevabı Türkiye Taş Kömürü 2021 Faaliyet Raporu’nun “İç Denetim” başlıklı bölümünden okuyalım:

“... Genel Müdürlük makamının 15 Aralık 2020 tarih 141645 sayılı Makam Oluru ile yürürlüğe giren 2021-2023 İç Denetim Planı ve 2021 yılı İç Denetim Programı kapsamında... Amasra TİM Ana süreci altındaki alt süreçlerden  ‘İş Sağlığı ve Güvenliği Süreci’ denetim konusu yapılmış... Hazırlanan ‘İç Denetim Raporları’ üst yönetici olarak Genel Müdürümüz onayına sunularak onayları alınmış ve alınan onay sonrası raporlarda yer alan bulgu ve önerilerin gereğinin yapılması amacıyla denetlenen birimlerle paylaşılmıştır. Denetimler kapsamında bu faaliyet raporunda yer vermeyi gerektirecek ‘kritik’ düzeyde bulguya rastlanılmamıştır.”

Faaliyet raporu 2021 yılında yayımlandı ve “kritik” bulgu bulunamadı. Dün yazdım: Sayıştay’ın Ekim 2021’de Meclis’e sunduğu “2020 Amasra TİM Raporu’nda müesseseyle ilgili çarpıcı tespitler vardı ve “kritik” bulgulara rastlanılmıştı. Sayıştay’ın sayfa 45 ile 49 arasındaki önerilerini dikkate almayan TTK en azından şu tespiti görmeliydi:

“... Emeklilikler nedeniyle giderek azalan, kritik sayılara düşen, işlerin sürekliliği ve devamlılığını etkileyerek iş güvenliğini tehdit edecek boyutlara gelen, üretimde ciddi anlamda aksamalara yol açan, kazı, hazırlık, elektro-mekanik, vb. ana üretim ve üretime yardımcı işçi sayılarında yaşanan sıkıntıların giderilmesini teminen, kurumun norm kadro değerlendirme çalışmaları tamamlanıncaya kadar bu sanatlara belirlenecek optimum sayı ve nitelikte işçi temin edilmesi hususunda Genel Müdürlük nezdinde girişimde bulunulması önerilir.” (Sayfa 45-49)

Boğaziçi’nin Soma raporu


Dün MHP lideri Devlet Bahçeli, 13 Mayıs 2014’te yaşanan ve 301 madencinin ölümüyle sonuçlanan Soma katliamının gündeme getirilmesini eleştirdi. Bahçeli, Soma ile Amasra arasında bağ kurulmamasını istedi.

Ancak...

2014’te yaşanan büyük acıdan sonra Boğaziçi Üniversitesi Soma Araştırma Grubu’nun hazırladığı “Geliyorum diyen facia” başlıklı raporunu yazmamızda bir sakınca bulunmaz diye düşünüyorum. “Yeraltı maden ocaklarında alınması gereken önlemler” başlıklı bölümü hazırlayan Prof. Günay Kocasoy şu sonuca ulaşmış:

“... Ülkemiz maden kazalarında dünyada en ön sıralarda yer almaktadır. Mevzuatın yetersizliği, aşırı üretim hırsı, uluslararası kabul edilen normlara göre önlemlerin alınmaması, tahkimat, havalandırma, gaz ölçümlerinin sürekli ve doğru yapılmaması, denetimlerin ciddiyetle gerçekleştirilmemesi, cezaların caydırıcı olmaması, gerekli mekanik aksamın ve gelişmiş teknolojilerin kullanılmaması, iş güvenliği gereksinimleri ve yönetmelik şartlarının uygulanmaması ve çalışanlara gerekli eğitimin verilmemesi sonucu sık sık katliam şeklinde ölümlerle sonuçlanan su basmaları, göçükler ve grizu patlamaları olmaktadır. Uluslararası standartların uygulanması, mevzuatta yapılacak değişiklikler ve sağlıklı denetimler sonucu bir çok gelişmiş ülkede olduğu gibi ülkemizde de ölümlü kazalar olmayacaktır...”

Soru şu: Kader mi, kısmet mi, alın yazısı mı? 

İktidarın seyretmesi gereken bir filmden alıntıyla bitirelim! Sahne, bugünkü dramı 1978’de anlatan Maden filminde İlyas’ın (Cünet Arkın):

“... Bu dünya bizim ulan hıyar. Şöyle bak bir etrafına bak bir. Gördüğün ne varsa bizim eserimiz. Ama sonuç ne? Biz kuralım sonra kendi ellerimizle kurduklarımızın altında ezim ezim ezilelim. Daha sandık başına gidip bir işçi gibi oy kullanmayı bile öğrenemedik be. Sözüm ona aklımız var ama neye yetiyor? ‘Kader’ demeye, ‘kısmet’ demeye, ‘alın yazısı’ demeye...”