Tarihi bir hatırlatma: Amerikan ordusuna ait bir Apaçi helikopteri Irak vatandaşı gazetecileri vurup sivil katliamı gerçekleştirmişti. (2007) Görüntüleri ortaya çıkaran WikiLeaks kurucusu Julian Assange tutuklandı. WikiLeaks belgeleriyle Irak’ta yaşanan katliamlar ortaya çıkmıştı ama kimse bunu konuşmak istemedi. Yayımlayan da İngiltere’de tutuklu ve özgürlükçü ABD kellesini istiyor!

Devam edelim...

Batı medyası ve analistlerinin yanıt aradığı soru şu: Uluslararası yaptırımlar Rusya’yı Ukrayna’da durduracak mı?

Örneğin...

ABD’nin dış politikasını belirleyen ve Biden’ın iktidara gelmesinde önemli rolü olan The Council on Foreign Relations (CFR)/Dış İlişkiler Konseyi de bu sorunun yanıtını arayanlardan.

Irak’ta sivillerin vurulma anı/2007


CFR’nin ekonomi uzmanlarından Anshu Siripurapu önceki gün şu tespiti yaptı:

“... Araştırmalar, Kırım’ın ilhakının ardından ABD yaptırımlarının Rusya’nın ekonomik büyümesini yavaşlattığını, ancak çok fazla yavaşlatmadığını gösteriyor. Ancak, Moskova’yı vuran yaptırımlar artık çok daha ciddi sonuçlar doğurma potansiyeline sahip.”

Peki Rusya’nın yaptırımlara karşı hamleleri ne olabilir? Siripurapu’dan okuyalım:

“... Koordineli ABD ve Avrupa yaptırımları, Rusya’nın dünyanın en popüler rezerv para birimlerine erişimini kaybettiği anlamına geliyor. Rusya yardım için Çin’e başvurabilir -iki ülke dolarsız ticaret yapmak için yıllarca birlikte çalıştı- ama yuan Çin dışında yaygın olarak kullanılmıyor.”

Ancak...

Diğer analistler, yaptırımların tek başına tarihsel olarak İran ve Kuzey Kore gibi devletlerin rotasını değiştirmeye zorlamadığını savunuyor. ABD politikalarını belirleyen isimlerden CFR Başkanı Richard Haass, “Yaptırımlar önemli bir araçtır, ancak her derde deva değildir” diye yazıyor. Richard Haass deyince şahinler” gelmeli akla? Neden mi?

Çünkü... Türkiye’de bugün ABD yayılmacılığını ya da NATO’nun örtülü operasyonlarını anlatanlara “Rusçu” diyenler şu ikiyüzlülüğe ne diyecek bakalım?

ABD’nin beyni açıkça yazdı


24 Şubat’ta, New York Times’ta çıkan makalesinde Haass, Rusya’nın saldırısının üzerinden Vietnam, Irak, Afganistan müdahalelerini haklı çıkarmaya çalıştı:

“... İki tür savaş vardır: 2. Dünya Savaşı ve 1991 Basra Körfezi savaşı gibi hayati ulusal çıkarları korumak için ve son çare olarak askeri güç kullanımını içeren zorunluluk savaşları... Ve seçim savaşları- ya hayati ulusal çıkarların yokluğunda ya da askeri gücü içermeyen seçeneklerin mevcudiyetine rağmen yapılan silahlı müdahaleler. Vietnam, Irak ve sınırlı bir başlangıç aşamasından sonra Afganistan’daki savaşlar bu kategoriye girer.”

Haass’ın “Vietnam”ı savunmasına bizim “aydın” ne der acaba? Hatırlatalım:

ABD’nin dört başkanı...  Dwight D. Eisenhower (1953-1961), John F. Kennedy (1961-1963), Lyndon B. Johnson (1963-1969) ve Richard Nixon (1969-1974)... 1 Kasım 1965’te başlayan Kuzey Vietnam ile Güney Vietnam arasındaki savaşta ABD, anti-komünist Güney’in yanındaydı... 5 milyona yakın sivil yurttaş hayatını kaybetti. ABD’nin, 66 bin askeri öldü “Vietnam bataklığından” çıkamadı. ABD’de, Vietnam Savaşı döneminin Savunma Bakanı Robert McNamara başkanlığında özel bir komisyon, 1945- 1967 yılları arasındaki ABD -Vietnam ilişkileri üzerine bütün belgeleri içeren kapsamlı bir gizli rapor hazırladı. Askeri analist Daniel Ellsberg, bu raporda Amerikan devlet görevlilerinin ve yöneticilerinin sürekli halka yalan söylediğini gördü. Belgeler, Başkan Lyndon Johnson’un sadece kamuoyuna değil, Kongre’ye bile mütemadiyen yalan söylediğini ispatlıyordu. 1.5 yıl boyunca belgeler Ellsberg’in elinde kaldı, kimse yayımlayamıyordu. Ve bir gazeteci ortaya çıkardı...

Başını kuma sokma artık


20 Mart 2003... İşgalin başlamasından kısa süre sonra Irak ordusu yenildi, Saddam Hüseyin idam edildi. ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri Irak’ta sözde demokrasi inşa etme denemelerine başladı. 2007 yılında yapılan araştırmalara göre Irak’ta tahmini 1 milyon yurttaş hayatını kaybetti. 4.7 milyon Iraklı yer değiştirdi...

ABD’nin hâlâ arkasında durduğu Irak işgali öncesini de unutmayın: Savaş öncesinde, ABD ve İngiliz hükümetlerinin Irak’ın kitle imha silahlarına sahip olduğu ve bu silahların koalisyon ülkeleri başta olmak üzere birçok ülkenin güvenliğini ciddi şekilde tehdit ettiği “aydınlar” tarafından kamuoyuna anlatıldı! Saddam Hüseyin’in El-Kaide’yi desteklediği yazıldı, çizildi! Ancak... Bunların “yalan” olduğu ortaya çıktı. Operasyonu yapanlar tarafından da itiraf edildi. Ne oldu? “Aydın” ne yaptı? Başını kuma soktu ve “Batı medeniyettir” demeye devam etti.

Peki ya bugün?

Kim savaşı kabul edebilir? 

Kim diplomasinin çözüm olmasını istemez?

Richard Haass diyor ki:

“... Rusya cumhurbaşkanının gerekçeleri geçerli değil: Ukrayna’yı önümüzdeki on yıl veya daha sonra NATO’ya dahil etme konusunda bir fikir birliği yoktu ve yok. Ukrayna’daki Ruslar için bir tehdit yoktu...”

Kimse de sormuyor:

ABD, İngiltere ve İsrail’in işgal, operasyon ve savaşlarında gerekçeleri geçerli miydi? Soranlara da “Rusçu” deniyor? Çünkü... Ankara’dan bakmayı unutturdular!

Savaşa hayır ama önce emperyalist savaşa hayır!