Amerikalılar, deniz kuvvetleri askerlerine “Marine” diyor. Acayip fiyakalı tiplerdir, kendilerini Amerikan ordusu içinde ayrıcalıklı görürler.

Türkiye’de en meşhur olan Amerikan Deniz Filosu, Altıncı Filo’dur.

Meşhur olma nedeni, 15 Temmuz 1968’e bir uçak gemisi ve 5 destroyerle Dolmabahçe açıklarına demir atmasından sonra başına gelenlerdir.

Deniz Gezmiş gibi o dönemin anti emperyalist solcu gençleri, namı diğer 68 Kuşağı, o günlerde Dolmabahçe kıyılarına çıkmaya çalışan, çıkmayı başaran ABD askerlerine kan kusturmuştur.

★★★

6. Filonun meşhur olmasını sağlayan bir de “Marine seviciler” var.

Amerikan askerleri İstanbul’a çıkabilsin, genelevlere uğrayabilsin, barlarda içip dağıtabilsin diye kendilerini solcu gençlere karşı siper eden, hatta kalleşçe saldıran bir grubun mensubudur Marine Seviciler.

Türkiye’deki Marine Sevicilerin en meşhuru da İsmail Kahraman’dır.

Nereden mi biliyorum.

“Kanlı Pazar”dan.

Kanlı Pazar’da neler yaşandığını anımsamak için 16 Şubat 1969 Pazar sabahına, Taksim’e gidelim:

Tam 76 gençlik örgütü, o sabah Amerikan 6. Filo’yu protesto etmek, emperyalizme ve sömürüye karşı seslerini duyurmak için Taksim’de miting yapacaktı. İki gün önce, yani 14 Şubat 1969 günü Cuma namazı sonrasında Komünizmle Mücadele Derneği ve Milli Türk Talebe Birliği’nin öncülüğünde “Bayrağa Saygı” mitingi düzenlendi.

Mitingi düzenleyenler, katılımcılara 16 Şubat Pazar sabahı Taksim’i 6. Filo’nun gelişini protesto edecek solcu gençlere dar etme çağrısı yapıyordu. Yani, mitingin adı Bayrağa Saygı’ydı ama aslında “6. Filoyu koruma kollama” mitingine dönüşmüştü.

16 Şubat sabahı, KMD ve MTTB yöneticilerinin çağrısına uyanlar Taksim’de toplandı.

6. Filo’yu protesto eden gençler ise Beyazıt’ta toplanıp Taksim’e yürüdü.

Taksim’in girişinde MTTB’yle iş birliği yapan polis, solcu öğrencileri alana küçük gruplar halinde almaya başladı.

Alana giren küçük gruplar, karşılarında 6. Filo’yu korumaya gelen Marine Sevicileri buluyordu. Solcu gençlere saldıran grup, taş, bıçak, sopa kullanıyor, toplum polisi önceden emir almış gibi sadece izliyordu.

Çok sayıda 6. Filo karşıtı, MTTB çağrısıyla toplanan grupça gafil avlanıp dövülürken, Ali Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan toplum polislerinin gözleri önünde bıçaklanarak öldürülmüştü.



Ertesi gün gazetede yayınlanan fotoğrafta polisin Ali Turgut Aytaç’ın katledilişini sadece izlediği görülüyordu

★★★

İşte o Kanlı Pazar’ın talimatını veren MTTB’nin başında o gün İsmail Kahraman bulunuyordu.

Sonradan inkâr etmeye çalışsa da TBMM arşivindeki özgeçmişi dahi bunu kanıtlamaya yetiyordu.

Şimdi o İsmail Kahraman, yani 1968’in baş Marine Sevicisi, çıkmış kurtuluş savaşının aslında olmadığını iddia ediyor ve şöyle diyor:

“Şehirlerin düşman işgalinden kurtulmasında kutlama yapılmaz. ‘Ben esirdim, köleydim, esirlikten kurtuldum’ diye kutlama yapılmaz. Küçüklük kompleksidir bu. Fetihler kutlanır.

İstanbul’un kurtuluşu 6 Ekim. Kim demiş? İzmir’in kurtuluşu 9 Eylül kim demiş? Ne münasebet. Cihan harbi bitti kazananlar alacaklarının birkaç katını alıp gittiler, çekildiler. Kurşun sıkmadık ki. Çarpışmadık, dövüşmedik, vuruşmadık. Tarihi doğru dürüst niye bilmiyoruz.”

Hadi ordan!

Öncelikle bu ülkenin bir gram toprağı için vücudundaki 20 kilo kanı döken, can veren kahraman Mehmetçiğin ahı tutar insanı!

Peşi sıra o Mehmetlerin torunlarını karşınızda bulursunuz.

Çıkar bir Mehmetçik torunu, karşınıza dikilir “Eh yetti be!” deyiverir ve “Ülkenin kurtuluşu için can verenlere saygı duyun artık!” diye bağırıverir.

Utanır mısınız?

Sanmıyorum.

Büyük ihtimalle o saçma fikirlerinizi tekrar etmeye devam edersiniz.

Keşke atalarınıza seçme şansı verilseydi.

Siz nasıl 1969’da Altıncı Filoyu seçtiyseniz, onlar da Yunanistan’a esirliği/köleliği seçseydi.

Böylece fikir kardeşliği yaptığınız Fesli Kadir’le arzu ettiğiniz gibi Yunan esiri olarak yaşasaydınız ve kutlayacak bir “kurtuluş gününüz” olmasaydı!