Güzel ve yalnız ülkemizin mektepli ve alaylı iktisatçıların büyük çoğunluğu  enflasyonu yükselmiş bir ülkede, o ülkenin merkez bankası faizi artırmadan, enflasyon düşmez demekteler. Ben ise bu “yüksek faizle enflasyon düşürme” yöntemini, Türkiye’de “cari açık/dış borç” artışına sebep olduğundan yanlış ve sürdürülemez buluyorum. Aynı iktisatçılara göre, enflasyon gerçekten düşürülmek isteniyorsa, merkez bankası faizi, enflasyonun üstünde olmalıdır. Şimdi gelelim indirilmesi gereken güncel iki enflasyona: 1. ABD’de enflasyon %7, faiz % 0-0.25. İktisatçılarımıza göre FED, derhal faizi 775 baz puan artırıp %8’e çıkarmalıdır. Lakin FED, faizi 25 baz puan  artırmakta bile  kararsız. 2. Bizim enflasyon, helâlinden %55’i geçmişken Merkez Bankası faizi %14. Aynı mantıkla bunun da asgari 4200 baz puan artırımla %56’ya çıkarılması gerek. Soru: Bu kadar yüksek artış gerekli mi? O kadar artış gerekmez deniyorsa, Merkez Bankası faizi kaç baz puan artırmalıdır? Bu artış da kesmezse yüzde kaça yani nereye kadar artırmayı göze almalıdır?

TAKOZU ÇEKİNCE KAMYON YOKUŞ AŞAĞI GİTTİ

2021’in sonbaharında ekonomide deprem yaratacak kadar kuvvetli bir “devalüasyon enerjisi” birikmişti. Enkazın altında kalmak istemeyen Bakan Albayrak da “Allah sonumuzu hayretsin” diyerek istifa etmişti. Sanki böyle enerji birikimi yokmuş gibi AKP, “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” gibi garip bir slogan tutturdu. Kuran’daki faiz hükümlerinin ruhunu kavramadan “nass var efendim” diyerek, faiz indirme kampanyası başlattı. Bu, yokuşta parketmiş freni patlak bir kamyonun tekerleği önündeki takozu çekmek gibi oldu. Halk, bunu devlet döviz fiyatı artsın istiyor diye anladı. TL’den kaçıp dolara sarıldı. Artan dolar fiyatı da enflasyonu azdırdı. Nerede duracağı bilinmeyen bir sarmal oluştu. Enflasyonu düşürme beklentileri, cari fazla verip, dolar arzını artırmanın arkasına atıldı. Derken Rusya Ukrayna’yı işgale başladı. NATO (ABD) da Rusya’ya karşı iktisadi savaş başlattı.

EKONOMİ EĞRİDİR

Teorik ve pratik bankacı Ömer Aras (Ph.D. Syracuse) “Deneyimler” isimli bir kitap yazmış. Oksijen Gazetesi’nde onunla yapılmış söyleşiyi okudum. Aras, deneyimlerinden hayatın bir eğri olduğu sonucunu çıkarmış. “İnsanlar kolaya kaçarak, her şeyi düz yapıyor. Halbuki hiçbir şey düz değildir. Düz çizgilerle anlatılamaz” diyor. Ukrayna savaşından sonra Türk ekonomisinin geleceğini kestirmeye çalışanları haklı olarak karalar bağlıyor. Her şeyden önce “enflasyon-devalüasyon” sarmalının nasıl duracağı meçhul. Küçülmesi beklenen cari açık yeniden büyüdü. Enerji fiyatları aldı başını gitti. Turizm gelirleri azaldı ve azalacak. Halk gerçekten fakirleşti. Ancak Aras’ın bahsettiği “hayatın eğriliği ilkesi”, her şeyden çok ekonomiler için geçerlidir. Ekonomiler düz bir çizgi üzerinde gitmez. Bugün çıkan yarın inebilir. Öncelikle şu bilinmelidir ki; 70 yıldır uygulanan “cari açıkla/dış borçla” yaşama modeline devam edebiliyor olunsaydı, ekonomimiz bugünkünden kötü durumda olurdu. Yaşanan olağanüstü sıkıntılar hem ulusal hem de küresel olayların sonucudur. Bu hal böyle sürüp gitmeyecektir. Oluşacak yeni dünya düzeni, ülkemize yeni fırsat pencereleri açacaktır. Stratejik düşünmeli ve “cari açıksız büyüme” ülküsünden vazgeçmemeliyiz.

Son söz: Strateji belirlenmeden, taktik geliştirilemez.