Bundan 99 yıl önce, 17 Şubat 1923’te İzmir’de “Misak-ı İktisadi”nin yazıldığı bir kongre -daha çok bilinen adıyla İzmir İktisat Kongresi- toplanmıştı. Misak denince akla ilk gelen tamlama “Misak-ı Milli”dir. Bu belge Atatürk’ün talebi üzerine 17 Şubat 1920’de işgal altındaki İstanbul’da Osmanlı Meclis-i Mebusan’ı tarafından kabul edilmiştir. “Misak” yazılı vesika haline getirilmiş bir ahit veya ant demektir. Batı dillerindeki en yakın karşılığı “manifesto” dur. Bir kişinin veya birlikte hareket eden bir grubun inançlarını, değerlerini, niyetini ve yapmaya kararlı olduğu eylemleri ilgili taraflara açıklamasıdır. Misak-ı iktisadi, misak-ı milliyi tamamlayan bir belgedir. İzmir İktisat Kongresi, bir iktisatçılar kongresi değildi. Adı iktisat olmakla birlikte daha ziyade siyasi bir kongreydi.  Üç tarafa mesaj olsun diye tertiplenmiştir. Birinci taraf Ankara’daki meclistir. Çünkü Ekim 2022’de, meclisin Şeriye Encümeni, saltanat ve hilafetin ayrılmasını isteyen Atatürk’e karşı çıkmış ayırma kararı Atatürk’ün zoruyla alınmıştı. Atatürk, 23 Nisan 1920’de açılan bu meclisin görevini tamamladığını söylüyor ve yenilenmesini istiyordu. Nitekim bu “birinci” meclis, 1 Nisan 2023te kendini feshetti.

RUSYA VE İNGİLTERE’YE VERİLEN MESAJLAR

1917’nin Ekim’inde Rusya’da Bolşevikler ihtilâl yaparak Çarlık yönetimine son vermişti. Kurulan yeni devlet İstiklâl Savaşı sırasında Atatürk’e çok yardım etmişti. Ankara ile yeni Rusya 1917’den sonra dost olmuşlar ve hatta aralarında bir barış ve işbirliği antlaşması imzalamışlardı. Rusya, Ankara hükümetine yaptığı yardımlardan dolayı yeni Türkiye’yi yandaşı olarak görmek istiyordu. Atatürk ise her ne kadar Rusya’ya minnet duyuyorduysa da onun bir uydusu olmak istemiyordu. Üstelik komünizmin Türk milletinin fıtratına uygun olmadığı görüşündeydi. Rusya’ya iktisaden yakın ama ideolojik olarak uzak durmak istiyordu. 1922’nin Kasım ayında başlayan Lozan Barış müzakerelerine birçok konuda mutabakat sağlanamadığı için 4 Şubat 1923’te ara verildi. Atatürk, Batılı bir toplum yaratmak istiyordu. Bu gayeyle, 1. Dünya Harbi’nde en büyük düşmanı olan İngiltere ile şimdi dost olmak istiyordu. İngiltere de Türkiye’yi Rusya’ya kaptırmak istemiyordu. İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararlarla Rusya’ya net bir dille Türkiye’nin Bolşevik olmayacağı mesajı verildi. Bu mesaj İngiltere tarafından da memnuniyetle karşılandı. Lozan görüşmeleri tekrar başladı. Üzerinde anlaşılamayan maddelerin çoğu, İngiltere’nin verdiği tavizlerle çözüme kavuştu. Bozuk çalan Lort Curzon İsmet Paşa’ya “sonunda kapımıza gelip para isteyeceksiniz biz de bu tavizleri geri alacağız” dedi. İsmet Paşa da asla kapılarına gitmedi.

MİSAK-I İKTİSADİ

İzmir İktisat Kongresi’nde dile getirilen niyetler ve kabul edilen kararlar iki kısımda toplanabilir. Birinci bölümde, özgüven tesisi için Türklerin yani Türkiye’de yaşayan halkın çok üstün niteliklere (çalışkan, marifetli, dürüst, çevreci, barışçı, yardımsever, fedakâr vs.) sâhip olduğu uzun uzadıya anlatılır. İkinci yani “misak” bölümünde ise “hür teşebbüse dayalı” bir iktisadi kalkınma politikası izleneceği vurgulanır. Amaç “kendine yeterli” bir ekonomi için “milli ve yerli” bir sanayi kurmaktır. Fertler yapamazsa bunu devlet yapacaktır. TOGG bunun son örneğidir. Bu bir “içe dönük bir kalkınma modelidir”. O gün için doğru olsa bile bugün için yanlış tercihtir. Bu tercih yüzünden sürekli “döviz bitti” krizleri yaşıyor ve “orta gelir kapanından” kurtulamıyoruz. Ancak şunu söylemeye mecburum. 99 yıllık cumhuriyetin sadece ilk 15 yılında o dönemin şartlarına göre ülkeyi yönetmiş bir dâhi öndere, ondan sonra işlediğimiz günahları fatura edemeyiz. Atatürk bize bir iktisadi bir dogma bırakmadı. Onun manevi mirası bilim ve akıldır.

Son söz: Dikkat et! Seni Atatürk’le aldatmasınlar.