Sevgili okurlarım, İstanbul’da işlenen vahşi bir cinayet Türkiye’nin adeta kanını dondurdu.

Hepimiz aylarca bu konuyu tartıştık zira sonuç bizim açımızdan tam bir skandala dönüşmüştü.

Tartışmakta, adına Suudi Arabistan denilen hırsızlar ülkesine tepki göstermekte sonuna kadar haklıydık.

Bilineni bir kez daha tekrar edeyim. Suudi vatandaşı, muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın konsoloslukta yapılması gereken evlenme işlemleri vardı.

İkinci kez (Türk uyruklu Hatice Hanımla) yeni bir evlilik yapacaktı.

2018 yılında bir gün Kaşıkçı’ya İstanbul Başkonsolosluğunda randevu verildi.

★★★

Ancak Kaşıkçı herhalde bir şeylerden kuşkulanıyordu ki, nişanlısından dışarıda beklemesini istedi.

Kaşıkçı konsolosluğa girdi ama çıkışı olmadı.

Aradan saatler geçmişti.

Evlilik işlemlerinin bu kadar gecikmesi mümkün değildi.

Hatice Hanım durumu polise bildirdi ve aradan yine saatler geçti.

Cemal Kaşıkçı buharlaşmıştı!

Aranmasına başlandı ama Suudiler polisin binaya girmesine izin vermiyordu.

Gerçekler günler sonra ortaya çıktığında iş işten geçmişti.

★★★

Cinayetten iki gün önce Suudi Arabistan’dan İstanbul’a kesip biçme, asit kullanma uzmanlarından oluşan profesyonel bir cinayet ekibi gönderilmişti.

Ekip 18 kişiden oluşuyordu.

Özel uçaklarla gönderilen cinayet ekibi binada pusuya yatmış olarak bekliyordu...

Kaşıkçı konsolosluk binasında öldürüldü.

Nasıl öldürüldüğü hiçbir zaman ortaya çıkmadı çünkü ceset hiçbir zaman bulunamadı.

Boğdular mı, bahçedeki büyük fırında yaktılar mı, asitte mi erittiler, yanlarında getirdikleri özel aletlerle kesip biçtiler ve gizli bir yere mi gömdüler?..

Ceset adeta buharlaşmıştı ama ortada kesin bir gerçek vardı:

Cemal Kaşıkçı Suudi devleti tarafından resmen öldürülmüştü.

Kendi vatandaşını kendisine ait başkonsolosluk binasında öldüren bir aşiret devleti...

Ve katiller ekibinin başında, sonradan tüyen karanlık suratlı başkonsolos vardı.

Bu, dünya üzerinde eşi benzeri olmayan korkunç bir cinayet olayı idi.

★★★

Peki sonra neler oldu?..

Katiller gözlerimizin içine baka baka özel uçaklarına atlayıp İstanbul’dan tüydüler. Cinayet aletlerini de özel metal bavullar içerisine koyup yine gözlerimizin önünde kaçırdılar.

Kim oldukları belliydi.

Haklarında İstanbul’da dava açıldı ama sonuçta hiçbir şey çıkmadı.

Bu aşamada Suudiler bizimkileri yumuşattı!..

“Siz merak etmeyin, bunları biz yargılayıp cezalarını vereceğiz!”

★★★

Tezgah işte bu aşamadan sonra başladı. Suudi Arabistan palavra atmaya başlamıştı. Suudi kaynaklı düzmece haberler ortaya çıktı:

“Cinayet işleyenler tutuklandı, yargılandı. Bazılarına ömür boyu hapis verildi, bazıları ise idam cezasına çarptırıldı!”

Şeriat mahkemesi gereğini yapmıştı ama ortada bir skandal daha vardı.

Uygulanan herhangi bir ceza yoktu. Katiller ellerini kollarını sallayarak ortalıkta geziniyordu.

Hatta Suud hükümeti bazılarına ev vermişti.

★★★

Elime önceki gün Suudi Arabistan’dan ulaşan bir okur mektubu (belgeleriyle birlikte) şöyle idi:

“Yazılarınıza katkı sağlamak amacıyla Kaşıkçı olayının Suudi Arabistan olayı ile ilgili bölümünü size gönderiyorum. Yorum size kalmıştır.

Kaşıkçı davası burada 2020 yılında sonuçlanmıştır. Şeriat mahkemesinde yargılanan elebaşılar idam cezasına çarptırılmıştır.

22 Mayıs 2020 günü ise Cemal Kaşıkçı’nın çocukları Yüksek Mahkemeye başvurarak şeriatın kendilerine tanıdığı af hakkı çerçevesinde ve özgür iradeleri ile baba katillerini affettiklerini beyan etmişlerdir.

Bu durumda şeriat kanunlarına göre dava kapanmıştır.”

İyi mi!

Cemal Kaşıkçı’nın oğlu Salah, 22 Mayıs 2020’de babasının katillerini affettiklerini açıklamış ve bu karardan sonra Veliaht Prens Muhammed bin Selman tarafından kabul edilmişti.


★★★

Mesaj devam ediyor:

“Kaşıkçı’nın büyük oğlu Salah bu konuda bir tweet atmış ve babasının katillerini affettiklerini bildirmiştir.

Ayrıca aftan sonra Salah, bu cinayetin başrol oyuncusu ve düzenleyicisi olan Veliaht Prens tarafından kabul edilmiştir.”

Okurum, Salah’la yapılan o görüşmenin (iki taraf el sıkışırken) çekilen fotoğraflarını da göndermiş...

Ve orada da aynı şeyi söylemiş:

“Biz babamın katillerini affettik.”

(Bilgi olsun diye söylüyorum, oğlunun adı belgelerde Arapça olarak şöyle geçiyor:

Salah Khashoggi.)

★★★

Sevgili okurlarım rezaletin son perdesi işte böyle...

Bizim devlet bunları görmemiş mi, çıkan haberleri kullanıp bir değerlendirme yapmamış mı?

Son olayları hepimiz biliyoruz.

■ Birincisi, İstanbul’da Ağır Ceza Mahkemesinde açılmış olan ceza davasının dosyasını, içindeki bütün bilgi ve belgelerle birlikte Suudi Arabistan’a devrettik.

■ İkincisi ve çok daha önemlisi, yargıdaki egemenlik haklarımızı da bu heriflere devretmiş olduk.

■ Üçüncüsü, durduk yerde dünyaya rezil olduk, küçük düştük.

★★★

Bizimkiler bilmiyor muydu o göstermelik davanın Suudi Arabistan’da beraatla sonuçlanıp rafa kaldırıldığını!..

Biz ayakta uyurken petrol şımarığı Suud’lar işi çoktaan bitirmiş, farkında bile değiliz.

Bu iki paralık heriflerin karşısında nasıl böyle uysal bir kedi yavrusu gibi durmuşuz!

Geleceği umulan kredilerin ve petrolün hatırına mı?

Yazıklar olsun, yerin dibine batsın kredileriniz de, petrolünüz de...

Amin!