Sevgili okurlarım, son 20 yıldan bu yana Türkiye’de çok üzücü bir olaya tanık oluyoruz.

Yolsuzluk, israf ve usulsüzlük...

Türkiye ne yazık ki soyuluyor. Halkın sırtından vergilerle elde edilen paralar keyfi bir biçimde israf ediliyor.

Bu acı gerçeğe hepimiz her gün tanık oluyoruz.

Ülkeyi yönetmekte olan iktidar ise bu olanlara karşı tümüyle duyarsız.

Hatta genelde “Benim hırsızım iyidir” anlayışına sahip.

Kendi adamlarına hiçbir biçimde hesap sormuyor.

O yüzden pek çok hırsızlığı, soygun ve vurgunu Sedat Peker’den öğrendik.

Adamın hiçbir açıklaması bugüne kadar yalanlanmadı, sözleri çürütülmedi!

★★★

Birkaç hafta önce yazdığım bir yazıda “İyi ki Sayıştay var, iyi ki Sedat Peker var. Bir sürü gerçeği onlardan öğrendik” demiştim.

Anayasal bir kurum olan Sayıştay’ı elbette Sedat Peker’le aynı kefeye koymak mümkün değil...

Ama gerçek bu idi.

Bu gibi olayların üzerine gitmekle yükümlü olan, doğrudan cumhurbaşkanına bağlı olan Devlet Denetleme Kurulu var ama onlar hep sessiz!

★★★

Evet, Sayıştay anayasal bir kurum...

Temel görevi devletin ve yerel yönetimlerin harcamalarını denetlemek, gerçekleşen usulsüzlükleri ortaya çıkarmak.

İşi kitabına uydurmak, üzerlerini örtmek bizimkilerin hep yaptığı şey...

Oysa o raporların gereğini yapmak için izlenecek yollar var...

Sayıştay’ın uzman denetçileri tarafından uzun çalışmalar sonrasında belgelenen hususları savcılıklara intikal ettirmek.

Şimdi haklı olarak sorabilirsiniz...

“Bu dediğin yapılsa ne olur, ne değişir?”

Çok şey olur...

Dosyalar yargı tarafından incelenir, suç varsa ortaya çıkarılır, suçlular mahkemelerde yargılanır.

★★★

Ancak (belki tek tük olmuştur ama) ben Sayıştay raporları sonrasında bırakın ceza almayı, yargılanan bir kişiyi bile şimdiye kadar duymadım.

O halde ne oluyor?

Sayıştay uzmanları suyun üzerine yazı yazıyor!

Devletin, belediyelerin ve kurumların bütün parasal hesaplarını inceliyor, belgeliyor ve kendi üst makamlarına sunuyorlar.

Orada Sayıştay’ın ilgili daireleri, son kararı veren başkan ve üyeleri var.

Dosyalar gidiyor...

Ama gelin görün ki particilik oraya da el atmış durumda.

Denetçiler tarafından hazırlanan raporlar üst makamlar tarafından bazen sansür ediliyor, değiştiriliyor.

Yani devlet parasını yiyen ya da boşa harcayan şahıslar ve kurumlar o raporlar doğrultusunda yargılanmıyor.

Bu yapılsa hiç değilse toplumun gazı biraz olsun alınmış olur.

Biz de deriz ki “Helal olsun bu Sayıştay’a, yiyicileri ve aymazları yargı önüne çıkardı...”

★★★

Sayıştay raporları uzun bir süreden bu yana bizim medyada yer almıyordu...

Bu raporlardan bir bölümü önceki gece (Çarşamba gecesi) Sayıştay sitesine yüklendi ve herkesin okumasına açıldı...

Bunlarda yine neler var neler...

Saray’ın harcamalarından tutun şehir hastanelerindeki büyük usulsüzlüklere, imar vurgunlarına, el altından yapılan gizli ödemelere kadar nice gerçekler...

★★★

Bu raporların çok önemli bir özelliği daha var!

Her şey belgeli olduğu için adı geçenler dahil hiç kimse itiraz edemiyor.

Yalanlamak da mümkün olmuyor.

O halde bizim yandaş medya ne yapacak?

Bu rezillikleri görmezden gelecek!

Nitekim dün yandaş internet sitelerinde, hatta ‘tarafsız’ geçinen yandaş televizyon kanallarında bu yüz kızartıcı memleket gerçekleri yer bulmadı.

Bugün gazetelerinde de bulmayacak.

★★★

Dün bu raporlara göz atarken özellikle Saray bölümü dikkatimi çekti.

Maşallah, Saray günde 10 milyon lira harcıyormuş.

Ne içiyorlarsa afiyet olsun ama sadece içecek harcaması 2 milyon...

Saray’daki hayvanların bakımı için harcanan para 300 bin lira.

Devletin milletin parası bunlar, helal olsun!