Sevgili okurlarım, bunların dönemine kadar Türkiye’de ülkeyi yöneten ve en önemli kararların alındığı bir kurul vardı...

Başbakanın başkanlığında oluşan Bakanlar Kurulu.

Geçmiş yıllarda Bakanlar Kurulunun tamamı milletvekillerinden, başka bir deyişle halk tarafından seçilmiş kimselerden oluşurdu.

Sonra bu iktidar, Bakanlar Kurulu adını Cumhurbaşkanlığı Kabinesi olarak değiştirdi.

Mutlaka bir bildikleri vardı!

Eski düzen, eski kavramlar ve tanımlar unutulsun diye...

★★★

Şimdi bu kabine üyelerinin (bakanların) tamamı cumhurbaşkanı tarafından seçiliyor. Yeni kabine düzenine göre bakanların hiçbiri milletvekili değil.

Sadece bir tek şahıs, cumhurbaşkanı tarafından bakanlık görevine atanan kişiler.

Dolayısıyla bunların halkla fazla bir temasları yok.

Artık başbakan da olmadığı için tek amirleri cumhurbaşkanı...

Hatta bunların kendi partili milletvekilleri ile de ilişkileri yok.

AKP’li milletvekilleri bile bunlardan (hem de açıkça) yakınıyor “Telefonlarımıza çıkmıyorlar, seçmenlerin sorunlarını duymak ve bilmek istemiyorlar. Bunların karşısında tek muhatap saray” diyorlar!..

Bu bakanlar bir anlamda arkasında milletin desteği olmayan, ama bakanlık görevine  atanmış masa başı bürokratlar.

Emir ve talimatları sadece cumhurbaşkanından alıyorlar, hesabı da ona veriyorlar.

★★★

Eskiden geçerli olan Bakanlar Kurulu döneminde ülkenin her sorunu ciddi bir biçimde masaya yatırılır, özgürce tartışılır, bakanlar tarafından halkın sesine ve eğilimlerine kulak verilir, kendi hükümetlerine karşı eleştiriler getirilirdi.

Hatta bakanlar arasında bazen sert tartışmalar bile olurdu zira o yıllarda bakanlar için de özgürlük vardı!

İşine gelmeyen istifasını verip giderdi.

Üstelik o dönemde Bakanlar Kurulu toplantılarında tutanak tutulurdu.

Günümüzdeki gizlilik döneminde tutanak tutulup tutulmadığı bilinmiyor.

★★★

Bugünkü cumhurbaşkanlığı kabinesi, getirilen yeni sistem doğrultusunda 2018 yılında kuruldu...

Yani yaklaşık dört yıl önce.

Kabine 16 bakandan oluşuyor.

Bu dört yıl içerisinde çeşitli nedenlerle sekizi gitti, yerlerine yenileri atandı.

Demek ki bugüne kadar yarı yarıya fire vermiş.

★★★

Şu veya bu nedenle ‘başarısız’ olanlar, isimleri görevi kötüye kullanan, ihmalciliği ortaya çıkan, hatta kirli işlere bulaşanlar hakkında hiçbir işlem yapılmadı.

Hiçbiri hakkında soruşturma başlatılmadı.

Oysa öyle konular vardı ki...

Örneğin Ticaret Bakanı, bakan olduğu dönemde kendi bakanlığına kendi firmasından mal satıyordu.

Bu olanları hepimiz unuttuk gitti.

★★★

Ancak dikkat ediniz, gidenlerin hepsinin tavrı aynı!..

Her biri Recep Tayyip’e teşekkür ediyor, saygılarını sunup bundan sonrası için başarılar diliyor.  

İçlerinde kendiliğinden istifa eden pek kimse yok!

Zaten giden ortadan kayboluyor, korkusundan bir daha ses veremiyor.

Aynen Berat Albayrak olayında olduğu gibi.

Oysa her biri neler biliyordu neler!

Üzerlerinde ne gibi baskılar kurulmuştu...

Hangi olmayacak istekler getirilmişti...

★★★

Evet, her biri görevden affını (!) istiyor, teşekkür görevini ifa ettikten sonra gidiyordu.

Ancak her ayrılış sonrasında ilginç durumlar da ortaya çıkmıyor değildi.

Örneğin Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve Maliye Bakanı Lütfü Elvan bakan olmadan önce Meclis’te AKP
milletvekili idilerBakan seçilince (zorunlu olarak) milletvekilliğinden istifa ettiler.

Bakanlıktan alınınca bu kez milletvekilliğini de ellerinden kaçırdılar ve bir anlamda boşta kalmış oldular!  

★★★

En son ‘affolunan’ kişi Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli oldu.

Bundan sonra bir yerlerde “Ülkemizi tarım alanında mahveden, ormanlarımızı yok eden biri vardı’ diye duyarsanız, bilin ki onun adı Bekir Pakdemirli’dir.

Hem Türk tarımını ve hem de ormanlarımızı katletti.

Çiftçiyi, üreticiyi ve tarım kesimini bitirdi.

Geçen yaz meydana gelen orman yangınlarını uzun süre seyretmekle yetindi, binlerce hektar ormanımız kül oldu bitti.

Türk Hava Kurumu yangın söndürme uçaklarını kullanmadı, onun yerine Rusya’dan kiralık uçaklar ve yabancı pilotlar getirdi ama artık çok geç kalmış, iş işten geçmişti.

Peki sonra ne oldu da iki gün önce sözüm ona görevden affını istedi?

O görevde uzun süre kalmasına nasıl ve hangi gerekçelerle göz yumuldu?

“Cumhurbaşkanlığı kabinesiyle istikrar gelecek” diyorlardı.

İstikrarın nasıl geldiğini bu vesileyle görmüş olduk!