Sevgili okurlarım, yaşadığımız koronalı yıllar kim olursak olalım hepimizi olumsuz yönde etkiledi.

Üstelik bu meret salgın bütün dünyada yüz binlerce insanın canını aldı.

Bizde ise durum bir miktar farklıydı!

Türkiye’yi yöneten uyanık iktidar baktı ki vaziyet kötüye gidiyor, ölüm nedenlerini gizlemeye kalkıştı.

Bu, salgın sürecinde tanık olduğumuz en büyük skandallardan biri idi.

Vatandaş korona kapmış, hastanelerde tedavi altına alınıyor ama vefat ediyor.

Ölüm raporlarının çoğunda yer alan ifade şöyle:

Çoklu organ yetmezliği!

‘Korona’ demeye, bu gerçeği kabul etmeye elleri bir türlü varmıyordu.

Günün birinde bu salgının kitapları da mutlaka yazılacak ve işte o zaman bilmediğimiz nice gerçekler ortaya çıkacak.

★★★

Kitaplar deyince, birkaç gün önce bu konuda yazılmış olan ilginç bir kitabı okudum.

Hem de bir solukta...

“Koronalı Yılların Çalakalem Yazılmış Günlüğü”

Yazan gazeteci arkadaşımız, RTÜK eski üyesi Nuri Kayış.

Kitabın yayınevi yok. Kendisi bastırmış...

Böylesine tatsız bir konuda kara mizah yapmayı başarmış, pek çoğumuzun bilmediği, ya da aklına getirmediği ilginç gerçeklere yer vermiş.

★★★

Örnekleri kitaptan alıyorum.

Bu bölümün başlığı ‘Virüs Türkçemize de bulaştı.’

-Korona salgını hakkında konuşmak için televizyona çıkan kimileri ve bazı profesörler daha bilgili görünmek için olsa gerek, Türkçemizin kullanımına pek özen göstermiyorlar.

Ağırlıklı olarak Latince ve diğer Batı dillerindeki bilimsel sözcükleri kullanıyorlar.

Örneğin küresel salgın yerine pandemi, bölgesel salgın yerine endemi diyorlar.

(Bu pandemi sözcüğü Türkiye’de nedense çok tuttu. Okur yazar olmayanlar dahil milyonlarca vatandaşımız artık bunu kullanıyor!)

Öteki bazı örnekler şöyle:

-Zirve noktası yerine pik noktası.

-Bağışıklık yerine immün sistem.

-Solunum cihazı yerine ventilatör.

-Solunum desteği verilen ağır hasta yerine entübe hasta.

-Hastalık belirtisi yerine semptom.

-Hasta olup belirti göstermeyen kişi yerine asemptomatik vaka.

-Hastalık bulaşan yerine enfekte olan.

-Yalıtım yerine izolasyon.

-Değişim yerine mutasyon. (Virüs mutasyona uğradı gibi...)

-Temizlik önlemi yerine hijyen,

-Mikroptan arındırma yerine dezenfekte.

-Ölüm oranı yerine mortalite.

★★★

Nuri Kayış hepimizin medyada binlerce kez izlediği ve belki de öğrendiği bu yabancı sözcükler konusunda biraz kara mizah yapmış ama söyledikleri çok doğru.

Diyor ki “Değerli hocalarımız hepinizi seviyor ve saygı duyuyoruz. Ama Türkçemizi Türkçe gibi konuşun lütfen. Korona virüsü birgün gider ama yabancı dil virüsü dilimize yerleşirse bunun tedavisi yoktur. Kalıcı olur!..”

Hocalarımızın kendi aralarında bizden olmayan bilimsel sözcükleri kullanmaları çok doğal...

Ancak medyada toplumun karşısına çıktıklarında, bence de Türkçemize biraz daha fazla özen göstermeleri gerekir.

★★★

Bu hükümet korona salgını Türkiye’de de hızla yayılırken bir önlem almıştı.

Konunun uzmanı değerli hocalarımızdan oluşan bir bilim kurulu oluşturdu...

Çok ciddi boyutlara ulaşan salgın konusunda bu hocalarımıza sözüm ona danışacaktı. Yani Bilim Kurulu bilimsel açıdan hükümete yol gösterecekti.

Fakat bunu bir türlü yapamadılar.

Kurul işlevsiz kaldı.

İşlevsiz kalmasının bir nedeni de hocalar medyatik olmaktan hoşlandı! Medyada her gün boy göstermeyi, isimlerinin geçmesini çok sevdiler, bireysel açıklamalar yapmaya başladılar.

Hatta bu konuda aralarına rekabet bile girdi!

Aynı süreci galiba şimdi de yaşamaya başlıyoruz.

★★★

Salgın şu anda Türkiye’de yine hızlanma sürecinde...

Kendi yakın çevremden biliyorum, virüs hızla bulaşıyor.

Testi pozitif çıkan eşim Tansel Çölaşan da birkaç günden bu yana yatıyor.

Kamuoyuna pek yansımıyor olsa bile nice siyasetçilergazeteciler ve her kesimden insanımız bu salgının pençesine yakalanmış durumda.

Hastanelerde yoğun bakım bölümleri doldu.

Hasta ve ölüm sayıları giderek artıyor.

Bizi yönetenler ise şu anda bu konuda hiçbir önlem almıyor ya da alamıyor.

Onların tek derdi salgını ve özellikle de yakın gelecekte ciddi bir biçimde artması beklenen ölüm sayılarını gizlemek.

Sanki her şey normalmiş, iyi gidiyormuş gibi davranıyorlar.

★★★

Toplumun çok büyük bir kesimini soracak olursanız, zaten maskelerimizi çoktan attık!

Sadece hastanelerde ve sağlık kuruluşlarında halen uygulanan sıkı bir kural var, içeriye maskesiz girmek yasak.

Aşılanmayı unuttuk.

Gevşedik ve rehavete kapıldık.

Evet, Sağlık Bakanlığı bu gidişi ciddiye almıyor.

Biz ise uzmanların uyarılarını dikkate almaz olduk.

Korona yeniden sadece kapımızda değil, içimizde.