Adına, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dediğimiz bu yönetimin son geldiği nokta “Dezenformasyon yasası”.

Dezenformasyon, Fransızca kökenli, yerli ve milli olmayan bir kelime. Türk Dil Kurumu’na göre “Yanlış veya doğruluğu bulunmayan ve kasıtlı olarak yayılan bilgi; bilgi çarpıtma. Hasmı rencide etmeyi, aşağılayıp küçük düşürmeyi amaçlayan karşı propaganda ile benzerlik taşır” diyor. TDK’nın bu şekilde tanımlamasına karşın, çıkarılan dezenformasyon yasasının içeriği çok daha kapsamlı ve muğlak ifadeler içeriyor. O muğlak ifadelerle muhalif kesim kolaylıkla cezalandırılabilecek.

Çıkarılan bu yasa bir tür ”SANSÜR”.

Yönetenler; Demokrasi denilen bir yönetim biçimiyle iktidara gelinip, iktidarda kalabilmek için, Demokratik olmayan yöntemlere baş vuruluyorsa, bu yönetim şeklinin adı, Demokrasi olamaz.

Demokrasi ile yönetilen ülkelerde, bireylerin hak ve özgürlükleri Anayasalar ile tanımlanır. Türkiye Demokratik bir ülke. Siz de bu kurallarla yönetime geldiniz. Sizler, iktidar olmadan nelerden yakındıysanız, yakındıklarınızın daha fazlasını yapmakla kalmayıp, üstüne üstlük çıkardığınız bu yasa ile de üstüne gül diktiniz.

2023 seçimlerine giderken özgürlükler adına daha nasıl kısıtlar gelecek doğrusu merak konusu.

Bu yasa, muhalefet için bir gözdağı yasası. Sizler her türlü yalan yanlış ifadeler kullanıp siyaset yapacaksınız ama muhalefetin kullanacağı basit bir eleştiri için yakasına yapışacaksınız. Bu yasa ile halkın doğru bilgiye ulaşmasını tümüyle engelleyeceksiniz.

Adına Dezenformasyon dediniz, yerli ve milli bir isim olmadığından, büyük bir kesim bunun ne anlama geldiğini bile anlayamayacak. Sizler meydanlarda bu fiyakalı Dezenformasyon lafını, öyle allayıp pullayıp anlatacaksınız ki, kalabalıklar sizi alkış yağmuruna tutacak. Bu dinleyicilerden biri yanındakine, gardaş, bu söylenen laf neyin nesi, ne demek diye sorsa , karşısındaki duymamış gibi yüzüne bakacak, çünkü o da anlamını bilemeyecek.

Hikâye şu ya… Adam hastaneye muayene olmaya gider. Poliklinikte sırasını beklerken yanındaki hasta ‘’Bebebeeyefendi seeeniiiin neeee şişiiiikayeeeetin var’’ diye sorar. Hasta ‘Prostat’ diye cevap verir. ‘Beeey oooo neeeee deeemeek’ diye sorunca, hasta, ‘senin konuştuğun gibi ben çiş yapıyorum’ der.

Merak ediyorum, böyle bir yasaya ne gerek vardı. Çıkarılan yasanın içeriğini okuyunca orada sözü edilenler, var olan yasalara göre değerlendirilebilirdi. Ancak yeni çıkarılan bu yasadaki kullanılan muğlak ifadelerden, özellikle kişiye göre gereği yapılacağı anlamı çıkıyor.

AKP, 2023 seçimlerine giderken bu yasayı özel olarak çıkardı. Konuşmayacaksın ve konuşursan da eleştirmeyeceksin. Bu yasa ile vatandaşa sus derken, medyanın da sesi kısılacak ve halkın doğru bilgiye ulaşması engellenecek.

Yasa parlamentodan çıktı. Sayın Cumhurbaşkanı tarafından onaylandı. Yasanın henüz mürekkebi kurumamıştı ki Tele1 televizyonuna 3 gün karartma cezası verildi.

Gerekçe neydi? Tele1 deki bir programa konuşmacı olarak davet edilen bir milletvekilinin Diyanet ile ilgili kullandığı bir ifadeydi.
TV programına davet edilen bir konuşmacının sorulan sorulara ne ve nasıl bir cevap vereceğini nereden bilebilirsiniz? Medyanın % 90-95’i zaten kontrolde, geri kalan bir kaç gazete, Halk TV, Tele1, KRT gibi kanallar var. Bu verilen ceza ile bunlara da gözdağı veriliyor.

Bundan sonra TV programlarına davet edilen konuşmacılara sorular önceden verilecek ve cevaplarını da konuşmacı oturduğu yerden duvardaki prompter’dan okuyacak.

Her mikrofon karşısına geçtiğinizde, iktidarınızda Demokrasiden, özgürlükten, refahtan başlayıp, ülkenin adeta uçtuğunu, nereden nerelere gelindiğini, uygar ülkelerin bizi kıskandığını anlatırken, diğer yandan yasa çıkarıyor ve sesinizi kesin diyorsunuz. Peki sormazlar mı? Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?

SON SÖZ; Demokrasi çok sesliliktir. En aykırı ses bile dinlenmelidir. MONTESKİYO (Montesquieu)