Ülkeyi yönetenler; yerinizde olsam artık nurlu ufuklar, batı bizi kıskanıyor, ülke uçuyor gibi lafları bırakır, ülkenin içine düştüğü çıkmazdan  bir an önce sıyrılmanın çözümlerini ararım. Ülke her açıdan bir çıkmazda.Toplumun büyük bir kesimi de sizin artık ülkeyi bu durumdan çıkaracak kadrolarınızın olmadığı kanatinde. Sebep mi? Vatandaş,hem 20 yıllık iktidarınızda din eğitimi diyerek bilimin önünü tıkadınız, hem de Cumhuriyet’in yetiştirdiği kadroları ‘bizden değil’ diyerek saf dışı ettiniz. Şöyle geriye dönüp bir baksanız. 2002’de aldığımız ülkeyi 2022’de nereye getirdik? İktidarda kaldığınız 20 yıllık süreçte, her başarısızlığınızda “halkım bize hakkını helal etsin” deyip işin içinden çıkmaya çalıştınız ama bu yanlışlara yine devam ettiniz...

Topluma yaşattığınız eğitimdeki dibe vuruş, yokluklar, yoksulluklar, komşu ülke ilişkilerindeki gerginliklerin sorumlusu kim? Sizsiniz! Ülkenin içine düştüğü bu durumun sorumlusu sizin beceriksiz yönetiminiz. Neden beceriksiz? Çünkü, sizin için gelecek sadece iktidarda kalmaktı. Geleceğe dönük, güçlü eğitim almış, donanımlı nesillerin yetişmesine olanak tanımadınız.

Batı neden tüm sorunlarını çözmüş hiç düşündünüz mü? Çünkü batı insanına çok iyi bir eğitim veriyor. Bu eğitimi veren kadrolar son derece iyi yetişmiş ve donanımlı insanlar. Biz bu kadroları yetiştirmediğiniz için bu durumdayız. Ortadoğu’nun o ilkel durumuna doğru gidiyoruz. Dünyanın en zenginleri Ortadoğu’ya bir bakın, hangi konuda insanlığa yararlı olabilecek bir icat, bir buluş, yetiştirdiği bir Filozof ve bilim insanı var mı?

İçim yanarak söylemeliyim ki, son on yılda giderek bizimde Ortadoğu’dan farkımız kalmadı. Onların zengin petrol yatakları var, bizim oda yok.

Zaman daralıyor efendiler. Ortak akla başvurun, son yirmi yılı kaybettik, bari tez elden yeni bir atılımla aydınlık ve uygarlık için hep birlikte haykıralım,

EĞİTMEDEN BAŞARAMAYIZ

Orta eğitimdeki başarı oranının çok düştüğü, özellikle İHL’den yetişen gençlerin önünü açmak için, üniversite giriş sınavları notunu neredeyse sıfıra çektiniz.

Sıfıra çektiniz, üniversite kontenjanları dolacak ve bu çocuklar işssiz gurubunda sayılmayacak.
Mantar gibi açtığınız bu üniversiteler de kimler ders verecek?
Bu açılan kurumlarda binlerce Doçent, Profesör nasıl ve ne kadar sürede yetişirin hesaplarını yapmadınız?.
Bu kadrolar olmadan nasıl eğitim verilecek düşünmediniz. Sorun değil diye düşündünüz ve ‘kolay çözeriz’ dediniz.

Doçenlik sınavlarının aşamalarını kuşa çevirdiniz.

Yöneten efendiler; bir uzmanlıkta sayısal çoğunluğun kaliteyi yok edeceğini bir türlü kavrayamadınız. Cumhuriyetin kurduğu ve bu yıllara taşıdığı “kupon” üniversiteleri koruyup, bu kurumları daha ileriye taşımayı düşünmediniz.

Muhalefette iken ‘YÖK’ü kaldıracağız’ dediler ama geldiler o kuruma daha da çok sarıldılar. Bu ülkenin en güvenilen üniversite giriş sınavlarını bile soruları çaldırarak bu kurumu güvenilmez hale getirdiniz.

Geçmişte; tıp dalında bir aday Doçent olabilmek için,

Dil sınavı 70 puan.

Uluslararası bir konuda tez.

Sözlü sınav cerrahi branşta ameliyet ve en az 1.5 saat süreli sözlü sınav.

Deneme dersi. Jüri ve öğrencilerin olduğu dershanede sınavlar sonunda en az 3 jüri üyesinin onayı gerekli.

Son dönemde;

Dil sınavı 55

YÖK’ün belirlediği puanı tamamlayan aday, bilimsel yayınlar ve katıldığı bilimsel toplantıları içeren dosyasını Üniversiteler arası kurula gönderiyor. Kurul adayın dosyasını belirlediği 5 kişilik jüri üyelerine gönderiyor.Bu 5 üyeden 3’ü ‘evet’ derse aday Doçent oluyor.

Değerli Okurlar; bu durumda jüri üyesi adayın yüzünü bile görmüyor. İşte böylece mantar gibi açılan kamu ve özel üniversiteler de akademik kadrolar dolduruluyor.

Hayırlara vesile olsun.

Konusunda  iyi yetişmiş ulusal ve uluslararası yayınları değerli, bizzat katıldığı bilimsel toplantılalarla topladığı puanlarla hak ederek Doçent olan tüm meslektaşlarımı yürekten kutluyor ve başarılar diliyorum.

Hiçbir hazırlık yapmadan, yeterli akademik kadroları yetiştirmeden,Her şehire bir üniversite kurarsanız olacağı budur.

Yöneten beyler efendiler; Hepinizde gerçek metal yorgunluğu var. Yerinizde olsam “halkım beni bağışlasın der” sandık gelsin derim.

SON SÖZ: Birisi kütükse değişmesini beklemeyin. “Kütük” tersten okununca da “Kütük”tür. MURAT PURÇ