İstanbul seçimlerinin üstünden üç yıl geçmesine rağmen hem AKP Genel Başkanı Sayın Erdoğan’ın hem de yandaş medyanın İmamoğlu’na veryansınları devam ediyor.

60 yıldır bu kentte yaşayan bir yurttaşım. Çok yerel seçimler yaşadık ama İmamoğlu kadar iktidar tarafından sıkboğaz edilen, engellenen bir başkan görmedik. 24 saat boyunca nasıl ve nereden canını yakarızın hesapları yapılıyor.

Bir ülkenin Cumhurbaşkanı, nasıl olur da bir belediye başkanını muhatap alıp onun başarısız olması için tüm devlet imkanlarını kullanır? Siz, İBB Başkanı’nı cezalandıralım derken 16 milyon yurttaşı cezalandırıyorsunuz. İlginç olan da, bu cezaya uğrayan AKP’ye oy veren milyonlar var. Ülke kavruluyor ama sizler CHP’li Belediye Başkanları ve özellikle de İstanbul’la uğraşıyorsunuz.

Ülkeyi yönetenler, bir büyük şehir belediye başkanı ile iktidarın yetki ağırlıklarının aynı olabileceğini söyleyebilir misiniz?

Güreş sporunda bile rakiplerde ‘sıklet’ eşitliği aranır.

Geçen hafta kar yağdı. Bakanlığa bağlı Karayolları ve paralı yollar günlerce kapalı kaldı. Kar, İstanbul’u da esir aldı. İBB buna hazırlıklı idi. Bazı aksamalara rağmen Sayın İmamoğlu başarılı oldu. Aksamalar için de İstanbul halkından özür diledi. İBB halkın gözünde sınıfı geçti. Peki Beyler, belediye sınırları dışında ne oldu? Tüm Türk halkı İstanbul dışındaki kardan kapanan ve uzun süre açılamayan bu yollarda halkın yaşadıklarını içleri sızlayarak ekranlardan izledi. Milyar dolarlara mal olan, sözde cebimizden bir kuruş çıkmayan İstanbul Havalimanı ve paralı yollarda durum neydi? TAM HÜSRAN…

İBB Başkanı ve ekipleri karla mücadelede başarılı olup, belediye dışında karayolları ve paralı yollardaki durum da ortaya çıkınca, iki bakana talimat verildi ve hemen atlayıp İstanbul’a gidin ve İmamoğlu’nun bu başarılarını gölgeleyin, dendi. Bakanlar baktılar, eyvah ki eyvah, iki havaalanı da kapalı nasıl gideceğiz derken hemen akıllarına Atatürk Havalimanı geldi oraya indiler ve kameralar karşısına geçtiler. Dakika dakika bu yaşanan komediyi  izleyen seyirciler bir anda ayağa kalkarak GOOOOOOL diye bağırdılar. Hava karlı, görüş mesafesi de çok azaldığı için golü kimin yediğini ben fark edemedim!…

Yöneten devlet büyüklerimize diyorum ki, bırakın İmamoğlu’nu da öve öve bitiremediğniz İstanbul Havalimanı ve paralı yollarınızın  içine düştüğü içler acısı durumu bahaneler arkasına saklanmadan açıklayın ve halktan özür dileyin. Bilim adamları aylarca bu alanın havalimanı için çok sakıncalar taşıdığını, gelecekte de daha büyük sorunlar yaşanacağını söylemesine rağmen yapıldı. Hatta yapmayın etmeyin denmesine rağmen Atatürk Havalimanı’na yapılacak 2-2.5 milyar dolar yatırımla, havalimanı yılda 70-80 milyon kişilik kapasiteye ulaşabileceği söylendi ama kabul etmediniz.

Hatta konu “Ben pistin üzerine baraka hastane kurayım da siz görün havaalanını” demeye kadar geldi ve yaptınız da, peki ne oldu? Kar nedeniyle iki havaalanı kapanınca zorunlu oraya indiniz. Kar nedeniyle kapanan İstanbul Havalimanı’nın içine düştüğü acıklı durum bir örnek olarak hava yolları tarihine geçecek ve tüm havacılara ders olarak okutulacaktır. Dilerim  “Guinness Rekorlar Kitabı’na geçmez...

Yönetenler; ülkenin içinde bulunduğu yönetilememe nedeniyle ekonominin dibe vurduğu bir dönem yaşanırken, bir de üstüne kar yağması bana Türk Halk Müziği sanatçısı Kahtalı Mıçı’nın “Damımıza damımıza kar yağdı” türküsünü hatırlattı.

Değerli Okurlar; ne yazarsak yazalım ne anlatırsak anlatalım, ülkemin içinde bulunduğu içler acısı duruma neden ve nasıl gelindiğinin tanımını Büyük Üstad SABAHATTİN ALİ’nin KAR şiiri kadar anlatamayız.

“Eskiden kar yağardı
Kar sendin…
Kar bendim... Kar bizdik.
Eskiden,
Kar yağardı...
Henüz ayrılmamıştık.
Henüz bölünmemiştik.
Aynı mahalledeydik.
Zengini… Fakiri… Esnafı...
Yoksulu bir arada... Birliktik...
Omuz omuza sımsıcak yaşardık ve kar yağardı bembeyaz…
Lapa lapa...
Henüz bölünmemiştik…
Henüz ayrılmamıştık…
Henüz icat olmamıştı Kooperatifler…Siteler…Dubleksler..  Tripleksler...
Olmaz olası kartonpiyerler…
Gariban sıkışınca kime gidebileceğini bilirdi.
Zengin kimi gözeteceğini bilirdi.
Esnafla memur gül gibi geçinip giderdi.
Ve kar yağardı bembeyaz lapa lapa.
Henüz ayrılmamıştık…
Henüz bölünmemiştik…
Fakir zengini hırsızlıkla,
Zengin fakiri tembellikle suçlamazdı.
Çünkü kar yağardı lapa lapa.
Çünkü kar yağardı bembeyaz.
Çünkü Kar'ın temizliği yüreklerimize vurmuştu.
Kar Rahmetti… Çünkü kar bereketti.
Adam boyu adamlar da adamdı o zamanlar.
Ne onun bunun namusuna kötü gözle bakılırdı. Ne de laf atılırdı.
Çünkü senin namusun benim,
Benim namusum senindi..
Bir idik. Biz idik.
Ve kar yağardı.
Adam boyu.
Ve adamlar ADAMDILAR o zamanlar.
Kar sendin...Kar bendim...
Kar bizdik…
Şimdi…
Eridik…Eridik…Eridik…Eridik...”
SABAHATTİN ALİ

SON SÖZ: TENCERE DİBİN KARA SENİNKİ BENDEN KARA. ANONİM