Dünya sefalet endeksi diye bir gösterge var. Çok atla deve, önemli bir şey değil ama yeterli geliyor meramı anlatmaya...

Nasıl yapıyorlar? Enflasyon ve işsizlik oranlarının topluyorlar, sonra sıraya koyuyorlar.

Yıllardır ilk iki sıranın gediklisi Venezuela ve Zimbabwe ülkeleriydi... Değişeceği de yoktu ama bir anda Türkiye zirveyi Arjantin ile paylaşmaya başladı... Ve sonunda Arjantin’i geçip “ekonomisi en sefil ülke” unvanını aldı.



★★★

Türkiye ekim ayı itibarıyla puanını 95.1’e çıkardı. TÜFE’nin yüzde 85.5 ve işsizliğin yüzde 9.6 puanlarının toplamıyla bu seviyeye ulaştı. Arjantin 89.9 sefalet puanı ile ikinci sırada...

Karşılaştırma olmadan pek bir anlam taşımıyor derseniz size yine dünyadaki en kırılgan ülkeler arasında sayılan Güney Afrika’nın 41.4 puanda olduğunu söyleyeyim. Durum o kadar fena...

Erdoğan, Nebati, Kavcıoğlu yeni ekonomi modelini anlatırken biraz da bu yeni sefil modelimizden bahsetseler ya... Kim bilir nasıl kıskanıyordur bizi Almanya?

Fahrettin susar doktor kaçar!


Pandemi bitti, Fahrettin Bey unutuldu. Oysa nasıl da alışmıştık kendisine... Belli ki kendisi de gündemde olmayı pek sevmiyor. Nitekim sorulan sorulara cevap vermeye tenezzül bile etmiyor!

Tam bir ay oldu. Sağlık Bakanlığı 6 Ekim tarihinde yayınlamış olduğu yönetmelikle serbest çalışan hekimlerin özel hastanelerde ve tıp merkezlerinde hastalarını yatırıp ameliyatlarını yapmalarını yasakladı.



★★★

Serbest hekimler “Peki biz nerede ameliyat yapalım?” diye kapıları aşındırıyorlar ama kimsenin cevap vermeye niyeti yok bu soruya... Ben yaptım, oldu tarzında...

Çık bir cevap ver, bir açıklama yap. Ne amaçlanıyor? Hangi açığı kapatıyor bu düzenleme?

Tahmini söyleyeyim; liyakat bitti, demografi değişti, ekonomi ve alım gücü yerin dibine geçti. Özel hastanelerde daha iyi şartlar, yurt dışından alınan kabuller sonrası devlet kadrolarında hızlı bir azalma yaşandı.

★★★

Bunu anlatacak pek yüzü yok, belki de ondandır sessizliği... Hele dönen yolsuzluklar... Esas, biri çıkar da “Senin yönettiğin sağlık sisteminden doktorlar niye diğer ülkelere kaçıyorlar?” diye soruverir... Al başına bela...

Bu yılın ilk 10 ayında yurt dışına gitmek isteyen doktor sayısı 10 yıl öncesine göre 40 kat artarak 2.153’e yükseldi. Belki de daha fazlası...

★★★

Nitekim TÜİK üç yıldır Uluslararası Göç İstatistikleri’ni yayınlamayarak, ülkeden göç eden eğitimli, genç ve meslek sahibi insanlarımızın sayısını gizliyor!

Ne yalan söyleyeyim... Burada üç kuruşa telef olacağıma, Fahrettin Bey’in ağzının içine bakıp keyfi gelsin de açıklama yapsın diye bekleyeceğime, ben olsam ben de çeker giderim. Seni mi çekeceğim?

Türkiye Yüzyılı 2023’te biter!


Türkiye Yüzyılı’na hoş geldiniz. Bir kalem geçiniz. Gelecek yıl bugün ne olacağımız belli değil ki, nedir derdiniz? Önünüze tabloyu koyayım geriye kalan 99 yılı siz hesap ediniz!

Bırakın gelecek yüzyılı, geçmiş yüzyılın tüm rekorları altüst edildi. Ocak-ekim döneminde gerek ithalatta ulaşılan 300.5 milyar dolar gerekse dış ticaret açığındaki 91.1 milyar dolarlık tutarlar, 10 aylık dönemler itibarıyla tüm zamanların en yüksek tutarları ve negatif rekorları!



★★★

Oysa promterdan okurken ne de güzel anlatmıştı... Türk Lirası’nı değersizleştirip döviz kurlarını yükselterek ve bu sayede ihracat artışı yakalayıp cari fazla vererek, kurları ve enflasyonu tekrar aşağı çekmeye yönelik bir model deniyordu.

Baktı hikaye tutmadı, bu sefer serbest piyasayı askıya aldı. Ne faiz ne döviz fiyatlarının gerçekle alakası kaldı.

★★★

Seçim nedeniyle enflasyon artmasın diye dövizi baskılamak zorundalar. Aynı şekilde para da basacaklar. Baskılanmış döviz Türk mallarını pahalı hale getirecek, ithalatı ucuzlatacak. Fark daha da açılacak.

Sahi nasıl bir iyileşme bekleniyor böyle bir ortamda? Bırakın yüzyılı, 2023’ü çıkartırsa ekonomiyi öp de koy başına!