“Avanak Davasının” ilk yargıcına peş peşe 2 açık mektup yazdım. Cevap bekliyorum. Bu benim üçüncü mektubum değil. Bu, Eski Yargıtay Birinci Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk’tan, okusunlar diye, İstinaf Yargıcı ile Yargıtay Yargıcı’na yazdığı açık mektup.

Sekiz sütuna.

Saraçhane görüntülü.

Tam sayfa.

“Hukukumuzu, adaletimizi zehirleyen, insanlarımızı bezdiren bir canavar yaratıldı. Vicdani kanılar (inanılan kesin düşünce) yargıçtan yargıca tutanaklarla ciro edildi” diye acı acı uyaran bir mektup.

Madde:

Hiçbir kişi, hiçbir güç, hiçbir otorite yargılama yetkisinin kullanımında mahkemelere ve yargıçlara talimat veremez. Buyruk buyuramaz. Telkin yapamaz. Tehdit savuramaz.(Anayasa Madde 138/2)

Madde:

Bir dava yargıçla başlar ve bu yargıç ile karara varılır. Yargılama sırasında yargıç değiştirilemez. Duruşma yapan ve duruşmaya göre hüküm kuran hakim asla değişmez, değiştirilemez.

Madde:
Beraat (aklanma) kararı ya da mahkumiyet kararı, duruşmalara katılmamış fakat sonradan görevlendirilen bir yargıç tarafından son oturumda asla verilemez.

Madde:

Bir dava sürerken duruşmanın yargıcı ölürse bu dava ancak o zaman yeni bir yargıçla tekrar baştan yapılarak sürdürülür.

Madde:

Bir davada yargıç değişmişse yeni yargıç da “eski duruşmaların tutanakları okundu” safsatasıyla karar verirse (lehte de olsa fark etmez) bu karar evrensel ve yerel hukukta “yargıçların kanıtlarla doğrudan iletişim kurma ilkesine” aykırı olur.

Madde:

Adil yargılanma ancak ve ancak yargıcın yüze karşılık- çelişme- kamuya açıklık- meramı anlatma- kanıtları özgürce değerlendirme-diyalektik ve sözlülük ilkelerinin bütünü bir araya gelince gerçekleşir.  Bu gerçekleşmezse her karar, hukuka aykırıdır, sakattır, çarpıklığın ürünüdür.

★★★

Eski Yargıtay Birinci Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk’un 19 aralık Pazartesi günü Karar Gazetesi’nde tam sayfa yayınlanan “Bilinçsizlikler yarışı ve tartışılan mahkeme kararının yarattığı fırsat” başlıklı yazısını özetleyerek ve tüm okurlar kolayca anlasın diye sadeleştirerek ben madde madde sıraladım.

Ne diyor?

Yargıç tehdit edilemez.

Yargıç telkin edilemez.

Yargıç değiştirilemez.

Değiştirilen yargıcın lehte de olsa kararı adil yargılama ilkesini sakatlar. Bu yüzden Samsun’a sürülen ilk yargıcın yerine gelenin; “İstanbul Belediye Başkanı’nı koltuğundan atıp, hapse koyacak”  kararı hem iç ve hem de  evrensel hukuk ilkelerine göre adaletimizi zehirledi.

Fırsat bilelim.

Zehirden arınalım.

Zehirlere battık.

Zehirden kurtulalım.

★★★

İmamoğlu’nu mahkum edip belediye başkanlığından atmak için kurulan mahkemenin ilk yargıcı beş duruşma boyunca dosyaya bakmış; tam karar açıklayacağı altıncı duruşmaya sıra gelince değiştirilerek Samsun’a sürülmüştü. Ve bu ilk yargıç sürüldükten sonra da halk duysun istemiş olmalı ki yakınlarına; “Bana 2 yıl ceza ver. Siyasi yasaklı yap. Yoksa seni süreriz telkin ve tehdidi yapıldı” demişti.

Kim tehdit eti?

Teklif ve Tehdit: 1- Saray’dan mı geldi? 2-Saray’dan değil de Saray’ın gözüne girmek isteyen partili yakın çevresinden mi geldi? 3- Cumhur ittifakının büyük ortağından değil de diğer bileşenlerinden mi geldi? 4- Beşli çete diyorlar, Türkiye’nin son 20 yıllık inşaat rantı ile zenginleşip bundan sonra da yargıyı, yasamayı, yürütmeyi, basını kontrol altında tutmak isteyenlerden mi geldi? 6-Türkiye’nin siyasi geleceğini biçimlendirmek isteyen dış istihbarat örgütlerinin adalete sızmış adamlarından mı geldi?

6 seçenekten hangisi?

Ya da hepsi mi?

★★★

En can alıcı nokta olan; “İlk yargıcı kim değiştirdi? Kim tehdit etti? Kim sürdü? Kim Sürdürdü?” olması ve bu sorunun cevabının mutlaka net olarak bilinmesi gerekir.

Sonuç ortada.

İktidarın stratejisi işliyor: Meral Akşener ile kucaklaşarak Ekrem İmamoğlu, eski kalecilik günlerinden kalma refleksle “mahkumiyet kararını” havadan süzülerek gelen top gibi gördü. Artistik bir uçuşla topu yakalayıp açık tribünlerden alkış almak için kullanıyor. Meral Akşener ise, mahkumiyet kararını Kemal Kılıçdaroğlu’nu dar alana sıkıştırma fırsatı sayıyor.

6’lı masa bölündü.

Tayyip Erdoğan!

Elini ovuşturuyor.

Seçkin dikkat isterim:

Benim mektuplar önemli değil hukukçu Sami Selçuk’un yazdığı açık mektup önemli.