Referandum yaptılar. Kazak halkına sordular: Partili süper Cumhurbaşkanı mı istiyorsun, güçlendirilmiş ve adalet önünde herkesi eşit sayan meclis mi arzuluyorsun?

Kazak halkı!

Ateşi görmüştü.

İhaneti tanımıştı.

Yoksulluğa düşmüştü.

Partili Cumhurbaşkanı istemedi. Kazak halkı, partili cumhurbaşkanının bütün devlet üst ve alt kadrolarını partili adamları ile doldurmasına “yeter artık” dedi. Kazak halkı, Süper Cumhurbaşkanının vakıflar kurarak bu vakıflara Kazak iş adamlarından bağış toplayarak ve topladığı bağışları Kazakistan dışına transfer etmelerine de “yeter artık” dedi. Kazakistan’ın Partili Süper Başkanı’nın 4 vakfı vardı. Bu 4 vakfa hangi iş adamlarının bağış yaptığı halktan gizleniyordu. Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Grubu (OCCRP) Kazakistan’ın Süper Başkanı’nın 3.4 milyar doları nakit 7.8 milyar dolar serveti olduğunu, belgelerini de yayımlayarak, açıklamıştı. Avusturalya, Londra, İsviçre’de malikaneler, oteller, şirketler satın almış, Türkiye’de bir müteahhitle ortak Antalya’da beş yıldızlı tatil köyü ve golf sahası da açmış, işletiyordu.

Kazak halkı!

Böyle başkan istemedi.

Güçlü parlamento istedi.

Süper başkanlığa dur dedi.

★★★

Referandum oylamasına katılan Kazak seçmenlerinin yüzde 77.18’i Cumhurbaşkanının “milli lider” statüsünün kaldırılmasına “evet” dedi ve “hesap verecek bir hükümet modeli” istediklerini ilan etti.

Kazakistan!

Diktatörlükten döndü.

Kazakistan Cumhurbaşkanı bundan böyle görevde olduğu sürece “iki şapkalı” olamayacak. Yani hem Cumhurbaşkanı şapkası ve hem de parti başkanı şapkasını birlikte giyip; parti başkanı şapkasıyla isteği küfrü edip sonra kendisine aynı dille cevap verenler olunca da bu kez cumhurbaşkanı şapkasını giyip; “cumhurbaşkanına hakaret ettiler” diye kimseye dava açamayacak.

★★★

Kazakistan’da halk zamlardan, yolsuzluklardan, tek adam yönetiminden çok bunalmıştı.

Uyandı.

Sokağa döküldü.

Sebebi kış değildi.

Sebebi çaresizlikti.

Kazakistan halkının, bu yılın ocak ayı başında çetin kış günlerinde, eksi 20 - eksi 30 derecede donmalarının sebebi, hava şartları değildi. Eksi 20 - eksi 30 derecede hem elektriksiz ve hem de doğalgazsız kalmalarıydı. Her gün saatlerce buz gibi evde yaşamaya terk edilmişlerdi. Oysa Kazakistan, doğal kaynak zengini bir ülkeydi.

Doğalgazı vardı.

Petrolü vardı.

Doğalgaz pahalıydı.

Yeni zamlar geldi.

Sokağa döküldüler.

27 yıl boyunca tek ses, tek adam, tek partinin yönetiminde yönetilmişlerdi. Kazakistan’daki “Süper Başkanlık Sisteminin” ülkeyi yöneten partisi, zenginlerin, devlet ihalelerinden palazlanan çetelerin, devlet kadrolarına çöreklenerek çift maaş, üç maaş, beş maaş alanların partisi haline gelmişti.

Çoğunluk fakir kalmıştı.

Azınlık zengin olmuştu.

Kazakistan, sorgusuz, sualsiz, habersiz, ihbarsız, hesapsız tek sözle yönetilir olmuş ve bunun sonucu olarak da “derin  yolsuzluk batağına” girmişti. Kazakistan’da devlet, halkın devleti olmaktan çıkmıştı!

★★★

Adalet, adalet olmaktan.

Yargıç, yargıç olmaktan.

Meclis, meclis olmaktan.

Anayasa Konseyi, Seçim Komisyonu, Sayıştay Komitesi tarafsız, adil olmaktan çıkmıştı. Bu kurumların başkanlarının hapsi “Süper Başkanı’nın partisinin adamları” içinden seçilir olmuştu. Süper Başkanı’nın en yakın akrabaları devletin üst düzey görevlerine ve devlet şirketlerinin yönetimine getirilmişlerdi. Bu yönetimin sonucu Kazakistan’a derin ekonomik kriz gelip çöreklenmişti.

Kazak halkı uyandı.

Devleti rayına soktu.

Süper Başkanlık Sistemine son verdi, güçlü parlamenter sisteme geçti.

Bak Kazakistan’a!

Gör halini.