Getir dolarını, Türk lirasına çevir devlet de sana dolar garantisi versin ucuz, kolay, naylon bir modeldi. Tuttu model çünkü arkasında iktidar, lider, bakan, sağlam bir reçete değil dolar var. 32 aydır (2018 yılı temmuzundan bu yana) Türkiye’yi tek başına yöneten Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, milli para lirayı koruyamadı. Milli para tarihinin en değersiz durumunu yaşadı. Sonra çözüm olarak TL değerini korumayı Amerikan dolarına (dövize) emanet ettiler. Kur korumalı milli para yaratıldı. Adına “Türkiye Modeli” dediler.

Modele bak!

Bak bak...

İster otur ağla.

İster gülümse.

Krizi ben yarattım.

Yine ben çözerim.

Ülkeyi ben batırdım.

Yine ben çıkartırım.

Geçen gün TV’de “çocuk ve bayat poğaça” haberi vardı. Pastane sahibi kamera önünde canlı yayın sırasında; “Öğrenciler sabah gelip bayat poğaça var mı diye soruyor. Bayat poğaça daha ucuz... İlk defa yaşıyorum...” diyordu. Sokaklar ise “Hükümet istifa” sesleriyle inliyor. 20 yıllık iktidar ve onun lideri halkın gözünde ve kalbinde çekim gücünü yitirdi, öldü.

★★★

Türkiye, Erdoğan’ın 20 yılda yaptırdığı israf abidesi saraylarını, Hazine’den döviz garantili hava alanlarını, dolar garantili hastanelerini, Euro garantili tüp geçitlerini, dünyanın en pahalı köprülerini, cemaatsiz ama minberine asansörle çıkılan büyük camilerini, torpil, kayırma ve belediye parasıyla beslenen amaçları Cumhuriyeti dönüştürmek olan TÜGVA, TÜRGEV, İLİM YAYMA, ENSAR türü vakıflarını halk taşıyamaz duruma geldi.

Anketler yapılıyor.

Halka soruyorlar:

“Durumunuz nasıl?”

100 kişiden 60’ı “çok kötü” diyor. Bu kez; “ülke ekonomisinin yönetiminden memnun musunuz” diye soruyorlar. 100 kişiden yüzde 80’i “memnun değilim, yarınımın ne olacağını bilmiyorum” diye cevap veriyor. Yine “erken seçim gerekli mi” diye soruyorlar; 100 seçmenden 55’i “gerekli” diyor.

Seçmen vardı:

Lider odaklı.

Seçmen vardı:

Parti odaklı.

Seçmen vardı:

İdeoloji odaklı.

Üç tip seçmenin (vatandaşın) yüzde 80’ini lideri, partiyi, ideolojiyi ikinci, üçüncü sıraya attı. Ekonomi odaklı, geçinebilme odaklı, fatura mahkumu olmama odaklı, ucuz yağ ve halk ekmek kuyruğunda değersiz parasını değerli kılma odaklı oldu.

Ev kadını.

Esnaf.

İşçi.

Patron.

Memur.

Emekli.

İşsiz.

Öğrenci.

Genç.

Yaşlı.

Tuzu kurular ve hâlâ “çözerse yine Tayyip çözer” umudunu yitirmek istemeyen yüzde 20-25 hariç “ölünün dirileceğine” inanmıyor. Halk, 20 yılın sonunda ülkeyi krize ve parasını da en değersiz duruma “iktidar hastalığı despotizmin” getirdiğini anladı.

★★★

İktidar ise “ölmektense yaralı yaşamayı seçelim, diriliş alametleri gösterelim, durumu toparlarız taktiğine” başvurdu. Alamet: Belirti, nişan, iz, emare demek. İktidar şimdi KDV indirimleri ile “diriliş alametleri gösterme” yolu denemekte... 20 yılın lideri TV’de canlı yayına çıkıp; peynirde KDV’yi yüzde 1’e indirdik, yumurtada da indirdik, çayda, zeytinde, et, süt ile pirinçte ve sebze ile meyvede de indirdik diyen açıklamalar yaparak ve 60 milyar lira kredi dağıtacağı sözünü vererek; “biz batırdık, biz çıkartırız” demeye getiriyor.

Diriliş alameti boş!

Kimse yemez bunu.

Hayat da kaldırmaz.

Çünkü 2 domates ile 1 yumurtayı seçip koyduğu poşetle market kasiyerinin önüne geldiğinde 10.5 TL ödeyemediği için poşeti kasiyer hanıma bırakıp giden vatandaşı ezen zincirleme yüksek zamların temelinde önce liranın ölümüne değer yitirmesi olduğunu yaşayarak gördü... Dolar arttığı için benzinin, motorinin, LPG’nin, bunlara bağlı olarak da elektriğin fiyatının artması yatıyor, bunu da öğrendi... Ayrıca her zamlı artış, ÖTV ve KDV’nin aşırı yükselmesini getirdiğini de hayatına yazdı...

Zam zinciri...

Ve vergi yükü...

Sarmal oldu...

Bu sarmalın içinde artan KDV’de indirim yapmak; diriliş alameti ve iktidar umudu olsa da Keloğlan masalında “küp içinde tükenmez şerbete” benziyor. Küpün içinde çeşitli meyvelerden yapılma şerbet var. Şerbet bittikçe Keloğlan su ekliyor ve şerbeti sulandırmak da çok büyük bir buluşmuş gibi ödül olarak gidip padişahın kızını almaya talip oluyor. Halkı fatura mahkumu, indirilmiş KDV dilencisi durumuna getir sonra da KDV’yi indirdik, tarifeyi yükselttik diye Keloğlan’ın “küp içinde tükenmez şerbetine” benzer bir başarı öyküsü yaz... Bu sulu şerbete padişah, masal gereği, kızını verse bile halk oyunu vermez.

★★★

Çoğunluk iktidarı terk etti.

20 yıllık lider siyaseten halkın gözünde öldü. Ancak siyasetçi olarak ölmektense yaralı ayakta kalmayı deniyor; “ABD’yi, BAE’yi, İsrail’i, Ukrayna üzerinden Almanya, İngiltere’yi arkama alırım, Türkiye’ye yabancı para akar, döviz yeniden çoğalır, 20 yılda yaptığım gibi birazını halka yediririm, kaymağını da yine bizim müteahhitlere ayırırım, beni terk eden halk yeniden geri gelir” hayallerini kuruyor olmalı.

Diriliş alameti boş!

Şair Yahya Kemal; “Artık demir almak günü gelmişse zamandan...” diyor.