Doktorlar, Tıp Bayramı’nda gazete ve TV muhabirleri ile konuştular. O gidecek, biz hiçbir yere gitmiyoruz dediler. Seçimle geldi, seçimle gidecek. Böylece mağdur edildi, hakkı yendi, baskı gördü türünden algı satışı da yapamayacak. Mağduriyet afyonunun alıcısı kalmadı. Doktorlar!

Nazik insanlar.

Değerliler.

Çalışkanlar.

Namuslular.

Vicdanlılar.

Çok özellikleri var.

Unutkan değiller.

Unutmadılar: 2011 yılında bağırsak polipleri nedeniyle bir kişide rezeksiyon (bir organın bir parçasının sağlam kısımları korunarak çıkarılması) ameliyatı yapılmıştı. Doktorlar, aynı zamanda çok dikkatli insanlar. Bu ameliyatı yapacak doktora karar vermek için önce titiz ön araştırma yapmışlardı. En iyilerin başında gelen bir tıp profesörünün adında karar kılmışlardı. Rezeksiyon ameliyatını o profesör doktor yapacaktı. Hatta ameliyata alınan hastanın çok yakını gastroenteroloji cerrahisi uzmanı olan rektör profesöre bile ameliyat olunmadı, daha iyisi, en iyisi bulundu. Bulunan hekimin adı: Prof. Dr. Dursun Buğra idi.

Günü kararlaştırıldı.

Hasta önemli biriydi.

O yıllarda başbakandı.

Ameliyat günü geldi.

★★★

Pendik Araştırama Hastanesi’ndeydi ameliyat. Burası özel değil bir devlet hastanesiydi. Bütün gazeteler, bütün TV’ler, 2011 yılının 29 Kasım-1 Aralık tarihlerinde birinci haber olarak bu ameliyatın haberlerini en ince ayrıntısına kadar halka duyurmuşlardı. Ameliyatı yapan Dursun Buğra Hoca’yı da tanıtmışlardı. Prof. Dr. Dursun Buğra Hoca, Türkiye’nin en iyi doktorlarını okutmuş, eğitmiş, topluma ve insanlığa kazandırmış İstanbul Tıp Fakültesi’nde 24 yıl çalışmış, ders vermiş, hasta bakmış, ameliyat yapmıştı.  Fakat 24 yıl çalıştığı İstanbul Tıp’taki görevinden Tam Gün Kararnamesi” nedeniyle istifa edip Özel Amerikan Hastanesi’nde çalışmaya devam etmişti.

Başarılıydı.

Titizdi.

Yaşatıcıydı.

Özel Amerikan Hastanesi doktoru olmasına rağmen ameliyatın yapılacağı Pendik Araştırma Hastanesi’ne kendi ameliyat malzemelerini getirmiş, anestezi ekibi de dışarıdan bulunmuş, ameliyat sırasında hastanın bağırsağından alınan parçalar da yine dışarıda inceletilmiş, sonuçlarından bu yolla emin olunmuştu.

★★★

Şimdi geldik; doktorların o gidecek biz hiçbir yere gitmiyoruz” dediği noktaya: Prof. Dr. Dursun Buğra Hoca’yı 24 yıl çalıştığı devlet hastanesinden ayrılıp özel hastaneye geçmesine sebep olan “Tam Gün Kararnamesini” o zamanki hükümet çıkarmıştı. Tam gün kararı ile kamudaki hekimlerin özel hastane ya da muayenehanede çalışması, dışarda çalışmak isteyen doktorların da kamuda hekimlik yapması yasaklanmıştı. Bu kararnameyi çıkaran hükümetin başında o zamanki başbakan vardı. Bu başbakan işte o gün Pendik Hastanesi’nde ameliyata alındı.

Kararname çıkarmış.

Altında kendi imzası.

Kamuda çalışan.

Özelde hekim olamaz.

Özelde neşter vuran.

Kamuda ameliyat yapamaz.

Özel hastane hekimi Prof. Dr. Dursun Buğra, kararnameyi çıkaran hükümetin başbakanını, kamu hastanesinde ameliyat etti. Bu başbakan, “bu kararnamenin altında benim imzam var, madem ki Dursun Hoca kamu hastanesini bıraktı özele gitti... Beni Pendik Araştırma Hastanesi’nde yeni mezun bir asistan ameliyat etsin...” demedi. Söz konusu kendi sağlığı olunca kanun hükmündeki kararname yürürlükten kaldırıldı. Aradan 10 yıl geçti bu başbakan Cumhurbaşkanı da oldu ve doktorların bayramına bir hafta kala; hizmetten ayrılan ve yurt dışına giden hekimler için “Varsın gidiyorlarsa gitsinler. Biz de üniversiteyi yeni bitiren doktorlarımızı istihdam ederiz. Biz asistan doktorlarımız ile buralarda devam ederiz” diye öfkelendi.

Mağduriyet sattı.

Doktorlar unutmaz.

(Bu ameliyat günlerini hatırlatan bilgileri bana gönderen Dr. Nuri Çağatay’a teşekkür ederim.)

★★★

Seçimler olacak.

O gidecek.

Doktorlar kalacak.

Doktorlar o gelmeden önce de vardılar, o gittikten sonra da var olmaya devam edecekler.

Muskacı.

Falcı.

Göbeğe yazan.

Üfürükçü.

Medyum.

Hacamatçı.

Sülükçü.

Bunlar rezeksiyon ameliyatı yapamıyorlar, bitikler, gidecekler.

Doktorlar kalacak.