Amerikan Pop Art akımının en önemli temsilcilerinden Andy Warhol sözü çok bilinir:

“Herkes bir gün 15 dakikalığına ünlü olacaktır.”

Sözü şöyle revize edebiliriz:

-“Herkes bir gün medyatik olacaktır!”

Haklı çıktı.

Medya özellikle son yıllarda hızla dönüştü. Dönüşen medya yeni değerler dizisi / paradigma oluşturdu; kültür medyatikleşti! Yeni kültür endüstrisi yaratıldı / yaratılıyor...

Geleceğin medya inşası sürüyor; bireylerin-toplumların-ulusların tüm yaşam alanları yönlendirici küresel medya tarafından şekillendirilmeye devam ediyor.

Facebook, Twitter, Apple, Instagram, YouTube, Google gibi yeni medya teknolojileri, hayatın her alanını ticarileştiren, insanları yabancılaştıran, bireycileştiren, “yeni kültür” dayatıyor.

Pek tartışmıyoruz:

Bu toplumsal dönüşümün / daha fazla medyaya bağımlılığın insanlarda yarattığı etki nedir?

Cep telefonları sayesinde her an (neyin doğru, neyin yalan olduğu bilinmeyen) “bilgi-haber bombardımanına” maruz kalınması ne anlama geliyor?

Farkındasınız: Hiçbir sosyal kültürel mesele medya etkisi olmadan konuşulmaz-tartışılmaz hale geldi. Medya güdümü altına sokuldu insanlar...

Örneğin:

Siyaset kültürü (mesela iletişimi) yön değiştirdi. Siyasi partilerin toplumsal alanla bağlantısı kaybettirildi. Medyaya dönük “kürsü siyaseti” benimsetildi.

Politikacıları halkla iletişiminin yolu, artık sadece teknolojiyle gerçekleşir hale geldi. Kucaklaşma, tokalaşma, dert dinleme değil, teknoloji aracılığıyla reyting alma, fazla tıklanma, TT olma hedeflenir oldu!

İşin özünde... Başta siyaset olmak üzere toplumsal alanları daraltan, kuralsızlaştıran pazar köktenci neoliberal tek tipçi dayatmayla karşı karşıyayız. Evet, kültür emperyalizme ile karşı karşıyayız. Günlük yaşamları etkileme konusunda da medya kilit rol oynuyor.

Ve, tüm bunlar şöyle yutturuluyor:

-“Medya bağımsızdır tarafsızdır.” Bu söz büyük kurnazlık...

-“Medya özgürlük alanı sağlar.” Bu söz koca yalan...

Medya artık sadece manipüle etme alanı. Hep bir filtre var mutlaka.

Mesela:

Pandemi döneminde aşılar hakkında kuşkularımızı yazmanıza, tek soru sormamıza izin vermediler. Küresel dünya size ne dayatıyorsa aynını söylemeniz, yazmanız istendi. Aksi durum söz konusu olursa, sizi medyadan kovmakla tehdit ettiler. Al sana medya hürriyeti!

Medyatikleşme, fikri/ düşünceyi tüketen “popüler inanç” inşa ediyor:

-Tek doğru, onun doğrusu.

-Tek gerçek, onun gerçeği.

Sadece bizler değil insanlık geri dönüşsüz bir yola sokuldu. Tek umut, alternatif iletişim alanlarının fazla olması. Ama bunun olmaması için neler yapıyorlar neler...

Örneğin:

ABD-Çin arasında kıyasıya rekabet var. Sanmayın ki bu salt ticari bir rekabet! Amerikan Senatosu bile devreye girdi. Çin’deki Byte Dance şirketinin sahibi olduğu TikTok’un, ABD’deki kişisel verileri Çin’e taşıdığı sebebiyle soruşturma açılmasını talep ediyor! Google ve Apple’dan TikTok’u uygulama marketlerinden çıkarmasını istiyor. (Ah şu insanların davranışlarını tutumlarını değiştiren yönlendirmeler; Türkiye’de TikTok, “cahillerin, görgüsüzlerin takip ettiği mecra” gibi kaba görüşü kimler hakim anlayışa dönüştürdü? Oysa. Google raporuna göre bile, TikTok takipçisi özellikle gençler.)

Öte yandan Amerikan teknoloji şirketlerinin kişisel verileri ne yaptığı konusu neden pek gündeme gelmiyor? Veri skandallarının üzeri ne çabuk örtüldü?

Sonuçta:

Dünyada böylesine medyatik savaş var.

Sürekli gelişen, dönüşen medya teknoloji karşısında bizler ne yapacağız?

Kültür emperyalizmi ile karşı karşıya olduğumuzun kimse farkında değil mi?

Türkiye bu olup bitene / “gösteriye” seyirci mi kalacak?