“O tarihlerde Ankara” nın şehir merkezi Kale ve onun çevresiydi. Keçiören, Etlik, Dikmen ve Ayrınca’da bağ evleri vardı. Bölgenin en yüksek yeri olan Çankaya’da, yüksek karakavak ağaçları arasındaki evler, ayrıcalık taşıyordu. Bunlar arasında bir Protestan papazı tarafından  yaptırıldığı için Papazın Bağı olarak adlandırılan iki katlı ev,  o tarihlerde Bulgurluzade Mehmet ve Rıfat Efendilerin mülkiyetinde idi.

★★★

Ankara müftüsü Börekçizade Mehmet Rıfat Efendinin öncülüğü ile eşraf, aralarında para toplayarak bu bağ evini şehir adına Mustafa Kemal’e armağan ettiler. O da binayı Ordu adına  devir ve ferağ etti. Adı da “Ordu Köşkü” oldu.

İki katlı binaya 1924’te,  mimar Vedat Bey tarafından, Mustafa Kemal’in arzusu yönünde ilaveler yapıldı. Fakat bina ısıtılamıyordu.

★★★

Zafer, devrimler, Cumhuriyet, dünyanın üzerimizde toplanan gözleri ve Mustafa Kemal’in müstesna şahsiyeti, mütevazı da olsa yeni bir devlet başkanlığı konutunu zorunlu kılmaktaydı.
Mustafa Kemal yeri kendisi seçti, kayalar düzenlendi, dış cephe pembe rengin hakimiyetinde, içeride yeşilin her tonunun bulunduğu, planın esası Mustafa Kemal’in olan yapı, 1932’de tamamlandı. Aynı yılın  Haziran ayında da taşınıldı.

“Pembe Köşk”ün döşenmesi için bütçede pek mütevazı bir meblağ ayrılmıştı. Gazi, gerekli olanı şahsi imkanlarıyla karşılama kararı aldı ve kendisine tavsiye edilen  o günlerde Beyoğlu, İstiklal Caddesi’nde, konusunda bir Türk’ün açtığı ilk müessese olan  Dekorasyon’un sahibi  Refik Beyi Ankara’ya davet etti. Binayı gezdirdi, arzularını açıkladı ve kendisinden teklif istedi.

Ayrıca hiçbir uyarıda bulunmadı.

★★★

Kısa bir süre sonra kendisine sunulan tasarımı inceledi. Muhatabı konuyu gerçekten iyi biliyordu ve anladı ki; kendisini tanıyanlarca uyarılmıştı. (Şatafat, lüks ve gösterişten çok uzak, ülkesinin mütevazı imkanlarının idrakinde olduğu konusunda...)

Buna rağmen teklifleri, hazırlayanı kırmadan durumu izah edebilmiş olmanın rahatlığı içinde feragatler istedi. O sırada Ata’nın yanında olan Ankara Belediye Başkanı Asaf İlbay Bey şu açıklamasını kaydeder: (Atatürk’ün Hususiyetleri- Asaf İlbay, sayfa 56)

Biliyorsunuz burası Cumhurbaşkanlığı Köşkü. Mülkiyeti devletin. Benden sonra buraya Meclis’in veya belki milletin doğrudan seçeceği zatlar gelecek. Bu eşyaların parasını benim şahsen verdiğimi sizler biliyorsunuz ama yarın bilmeyenler içinde yanlış hüküm verenler olmaz mı? Memleketin en zaruri hizmetlerinin yapılamadığı bütçe darlığı içinde israfa gidildiğini düşünenler bulunmaz mı? Bir endişem de karar mevkiinde olanların şahsi arzularını devlete yükleme mevzuunda beni emsal göstermeleridir. Bunu hiç istemem...”

Sonra  Selahaddin Refik Beye döner:

“Şahsi imkanlarım olsa bile, böyle mekanları en az masrafla rahat ve zevkli tefriş etme tercihindeyim. Beni biliyorsunuz zannederim...” (Cemal Kutay- Atatürk Olmasaydı)

★★★

Sanırım başka söze gerek yok...

Şu olgunluğa, sorumluluk duygusuna ve tevazuya bakar mısınız?

Aziz hatıran önünde bir kez daha minnet ve rahmetle eğiliyorum Büyük Atatürk...…