Önceki akşam, ilk karanlıklar çöküyordu.

Semtteki parkta yürüyüşümü bitirip arabama binmek üzereyken, çöp konteynırını karıştıran birini gördüm.

İki büklümdü, sakalları uzamış, avurtları çökmüştü. Yaşını sordum, elini ağzına götürerek “Kırkbeş beyim!..” dedi, şaşırdım. Çünkü altmış civarında gösteriyordu. Ağzını kapatarak konuşması dikkatimi çekmişti, nedenini sordum. Avucunu uzattı, elinde kahverengi bir diş duruyordu!..

Ne diyeceğimi bilemedim, donup kaldım. Para vermeye çalıştım, almak istemiyordu. Cebimde ne varsa zorla eline tutuşturup uzaklaştım...

★★★

Dün sabah meslektaşım Yeliz Koray’ın şu paylaşımını okurken de benzer duyguları yaşadım:

“Bugün yolda giderken utana sıkıla el kaldıran bir amca gördüm.

Herkes yanından geçip gidiyordu.

Ortam kötü tabii, otostopçu alınmaz.

Durmakla durmamak arası kararsız ilerlerken, vicdanım frene basmış oldu.

Teşekkür ederek bindi arabaya. Yorgundu ve üşümüştü.​

“Sağolasın kızım. (...) fabrikasından buraya kadar yürüdüm” dedi.

Dediği mesafe en az 4-5 kilometre idi.​

“Hayırdır, neden amca?” diye sordum.​

“Yol param yoktu. Otobüsü durdurup ‘Evladım param yok, oturmam ayakta giderim. Beni merkeze götürür müsün?’ dedim.

O da bana ‘Daha akşama çok var amca, yürü gidersin!’ deyip almadı otobüse!..”

★★★

Elli yaşında adamın ayakta giderim diye ezilmesine mi, şoförün o cevabı vermesine mi üzüleyim bilemedim.​

Sanırım başkası adına bu kadar utanmamıştım.​

Neyse​...

“Hiç zora düşmemiş belli ki! Yoksa insan insanın halinden anlamaz mı kızım?” diye devam etti.

“Peki o fabrikaya neden geldin amca” dedim.​

Sanayide döküm işi yaparken 3 ay önce işyeri kapanmış. Sigorta primleri eksik, emeklilik hayal ve cebinde beş kuruşu yok...

★★★

İŞKUR (...) fabrikasına göndermiş. Yaşadığı Gölcük ilçesinden İzmit’e gelip gidecek kadar para bulabilmiş sadece.

Eşime dostuma güvenip “Amca bana telefonunu ver, sana iş bulalım” dedim.

“Kızım tuşlu bir telefonum vardı sattım. Sen bana numaranı ver. Eğer fabrika işe almazsa ben seni arayayım!..”​

İki kızına sabah okula giderken on lira harçlık vermek için telefonunu satmış adam. Evet, sadece on lira!..

Biraz moral olsun diye dedim ki;  “Amca hepimiz zor dönemler geçirdik. Benim de cebimde yol paramın olmadığı günler oldu üzülme!..”

“Öyle değil... Eskiden az çok yaşıyorduk. Artık yaşamak neredeyse imkansız!..”​

Neyse onu istediği durağa bırakıp, telefonumu yazdım bir kağıda. “Bunu kaybetme” diye de tembih ettim.

Rencide etmeden, yol parası olur diye biraz para verdim.

Aklınıza gelecek ne kadar dua varsa hepsini söyleyip indi arabadan.

★★★

Bunu niye yazdım?

İş bulamayıp ararsa Kocaeli’deki dostlar; şimdiden haberiniz olsun, kapınızı çalacağım. Düzgün maaş ve sigortalı iş için.

Para gönderelim demeyin o işlere hiç girmem, lakin erzak derseniz, benimkiyle beraber götürüp veririz.

Asıl yazma sebebim:

İnsanın, insanın halinden anlamıyor hale gelmiş olması!

Evet hayat kötü, evet kimseye güvenme, evet yalan söylüyor olabilir.

Ama bu ihtimaller yüzünden gerçekten desteğe ihtiyacı olan insanların yanından geçip gidiyoruz her gün.

Ardımızda dokunsak kurtulacak hayatlar bırakarak...”