Cezaevinde yaşamını yitiren Vural Avar, Korgeneral rütbesiyle emekli olmuştu.

Ancak halen FETÖ’den tutuklu bulunan savcının iddianamesini hazırladığı, başlangıçta FETÖ’cü hakimlerin baktığı 28 Şubat Davası sonucunda, yaşları 75-90 arasında değişen 14 silah arkadaşıyla birlikte, rütbeleri sökülerek cezaevine konulmuştu.

“Er” Avar, demir parmaklıkların ardında hayata gözlerini yumduğunda 85 yaşındaydı, kaburgaları kırıktı ve uzun süredir demans hastasıydı.

★★★

Odatv haber sitesinde kardeşinin yazdığı şu satırları yüreğim daralarak okudum:

“Abim hüküm açıklanıp, teslim olmak için Ankara”ya gittikten sonra, beni yurtdışında bulunan yakınlarımız aradı. Kendisi için kalacak yer organize ettiklerini, oraya (yurtdışına) gelmesini istediklerini, fakat abimin kabul etmediğini söylediler. Bana “Konuşup ikna edebilir misin?” diye sordular.

Bunun üzerine Ankara’ya gittim. Abime “Niye kabul etmiyorsun?” dedim. “Yurtdışına çıkma yasağım var” dedi.  Ben de “Bak bu adamlar, çeşitli yollarla yurtdışına gittiler, o organize edilir” dediğimde “İşte o zaman ben de onlar (FETÖ’cüler) gibi olurum” dedi.

Abim hayatta hiçbir şeyden korkmadı. Cezaevine girmekten de… Ama onlar gibi olmak, onlar gibi anılmaktan korkuyordu! Onlar ve işbirlikçileri tarafından cezaevinde katledildi!..

★★★

Peki, kaburgaları kırık 85 yaşındaki bir demans hastasını cezaevinde tutmakta direnen Hipokrat yemini etmiş hekimlere ne demeli?

Onlara da ünlü beyin cerrahı, hocaların hocası Prof. Dr. Cengiz Kuday sesleniyor ve diyor ki;

“Haksızlığa uğramak haksızlık yapmaktan iyidir.

İnsanın yaratıldığı gün kadar eski olan tıp mesleğinde hemcinslerine yardıma koşan hekimlerin davranışlarını ve mesleğin icrasını düzenleyen bir ahlak anlayışı ortaya çıkmıştır.

Doktoru iyi yapan belli başlı özellikler; nezaket, empati, bilinç ve bilginin ışığında doğru karar verme yetenekleridir.

Son yıllarda vatan uğruna sayısız zorlu görevlerde bulunmuş ordu mensuplarına karşı takınılan menfi tutumlar, ordumuza minnet duyan bizleri fazlasıyla üzmektedir.

Halen tutuklu bulunan ileri yaşlardaki ordu mensuplarına yapılan davranışlar etik değildir.

Bu etik dışı bakışa ortak olan tıp mensuplarına yaşça kıdemli bir hekim olarak hatırlatmak isterim:

Doktorun her şeyden önce kişisel ve mesleki onuruna karşı sorumluluğu vardır. Bu sorumluluk, bilimsellik ve teknik donanım kadar vazgeçilmezdir.

Hekimlik Anka kuşuna benzer.

Kanatlarının birinde mesleki bilgi ve becerisi, diğerinde ise empati, insan sevgisi ve sanat olmalıdır. Biri eksik olursa bu kuş uçamaz!..

Bu sözleri mavi üniformalılara (havacılara) özel sevgisi olan, mavi üniformayla ölen bir kahramanın oğlu olarak öfke ve üzüntü duyarak ifade ediyorum.

Kaybettiğimiz rütbesiz, fakat bizlerin Mustafa Kemal’in askeri olarak selamladığımız, kaburgaları kırık, demans hastası komutanımıza sağlam raporu veren kişilere karşı hislerimiz, bilsinler ki öfkemizin çok üstündedir!..”