Tüm öngörüleri doğru çıkan emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ’dan Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili çarpıcı tespitler:

Değerli okurlarım,

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı hiç umulmadık gelişmelere yol açtı. Önce Rus ordusu kuşattığı Kiev’den, Ukraynalıların direnci ve başarılı savunması karşısında çekilmek zorunda kaldı. Ardından taarruza geçen Ukrayna kuvvetleri, Harkiv’de de Rus ordusuna karşı ezici bir zafer kazandı. Bu durumda hedef küçültme zorunda kalan Putin, kuvvetlerini Rusya’nın büyük ölçüde işgalinde bulunan Luhansk, Donetz, Zaprorijya ve Herson illerinin bulunduğu bölgede topladı. Bu arada düzmece referandumlarla buralarını Rusya’ya ilhak etti.

Putin 21 Eylül’de kısmi seferberlik ilan ederek 300 bin yedeği askere çağırdı ve Ukrayna’nın topraklarını geri almak için yapacağı askeri harekâta karşı gerektiği takdirde nükleer silah kullanacağı uyarısında bulundu...

Görüldüğü gibi; Ukrayna savaşı gayet tehlikeli bir mecraya girmiş bulunuyor. Halen Avrupa ve Amerika’da Putin’in nükleer silah kullanıp kullanamayacağı ateşli bir tartışma konusu. Tüm öngörüleri doğru çıkan emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ ile bu söyleşimizde, Ukrayna savaşının nasıl bir seyir izleyeceğini irdeleyeceğiz. Ayrıca İncirlik Üssü’nün neden ABD’nin nükleer cephaneliği haline geldiğini sorgulayacağız.

★★★

UĞUR DÜNDAR (UD): Sayın Elekdağ, söyleşimize savaştaki son durumla ilgili olarak bir tespit yaparak başlayalım.

PUTİN’İN KARİZMASI FENA HALDE ÇİZİLMİŞ DURUMDA


ŞÜKRÜ ELEKDAĞ (ŞE):  Şu anda savaşın seyri tamamen Ukrayna lehine dönmüş görünüyor. Batı dünyasında genel kanı, moral üstünlüğün ve inisyatifin tartışmasız Kiev tarafına geçtiği merkezinde. Ünlü Rus ordusu hakkında da “kâğıttan kaplan” değerlendirmesi yapılıyor. Putin’in karizması da fena halde çizilmiş durumda. Keza, Batılı strateji uzmanları, Putin’in nükleer silah kullanma tehdidini, içine düştüğü panik ve çaresizlik psikolojisinin tezahürü olarak görüyorlar. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg yaptığı açıklamada Rusya’nın nükleer silah kullanma riskinin düşük olduğunu, ancak bunun ciddiye alınması gerektiğini vurguladı. Fakat son günlerde Batılı analistler, bu riskin yükseldiğini söylüyorlar.

(UD): Sizce savaş bundan sonra nasıl bir seyir izleyecek?

(ŞE): Kısmi seferberlik ilanıyla öncelikle ordunun personel ihtiyacını gidermeyi öngören Putin şöyle bir “sindirme-caydırma” stratejisi planlamış görünüyor: İlhak edilen dört bölge artık Rusya toprağı olmuştur. Ukrayna’nın bu toprakları geri almak için yapacağı askeri harekât, Rus anavatan topraklarına saldırı olacak ve bu saldırılara Moskova’nın ülkenin tüm imkânlarını ve icabında nükleer silah kullanarak karşı koymak hakkı olacaktır. Fakat, Ukrayna kuvvetleri bu tehdidi umursamayarak taarruzunu sürdürdü ve Luhansk bölgesinde önemli bir lojistik merkez olan Lyman kentini zaptetti. Ukrayna birlikleri ayrıca güneyde Herson bölgesinde de Rus ordusuna karşı başarılı bir harekât yürütüyor. ABD ve AB’ye gelince, her ikisi de “Putin’in tehdidinin blöf olmadığını” söylemekle birlikte, Ukrayna’ya askeri ve ekonomik yardımlarını sürdüreceklerini açıkladılar. Ancak, Ukrayna’nın Kerç Köprüsü’ne yaptığı bombalı saldırı, Rus stratejisine çok tahripkâr yeni bir boyut kazandırdı.

(UD): Kremlin’in misillemesi çok ağır oldu. Yoğun füze saldırılarıyla Ukrayna’nın enerji altyapısının %30’unu tahrip etti.

Emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ, Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili “Savaşın seyri Ukrayna lehine dönmüş görünüyor” dedi.

RUSYA, UKRAYNA’NIN ALTYAPISINI TAHRİP EDEREK İDARİ VE ASKERİ YÖNETİMİ ÇÖKERTMEYE ÇALIŞIYOR


(ŞE): Putin bombardımana devam ediyor. Ukrayna’yı füzelerle hallaç pamuğu gibi atıyor. Rusya Savunma Bakanlığı’nın açıklamalarından bundan sonra bu tarz bombardımanlarla savaşın Ukrayna’nın içlerine taşınacağı ve enerji, ulaşım ve askeri altyapısının tahrip edilerek ülkenin idari ve askeri yönetiminin felç edilmesine çalışılacağı anlaşılıyor. Ukrayna savaşını yönetecek yeni Rus komutan General Sürovikin, daha önce yönettiği Suriye harekatında hedefler arasında sivil-asker ayırımı yapmadan yerleşim merkezlerini bombalayarak yerle bir ettiği için, gaddarlığıyla ün yapmış bir asker. Bu nedenle ABD ve Almanya, füze bombardımanından koruması için Ukrayna’ya hava savunma sistemleri göndereceklerini açıkladılar.

(UD): Putin’in nükleer tehdidine gelelim. Bu konuda ABD ortaya net bir tavır koydu mu?

ABD PUTİN’İN NÜKLEER SİLAH KULLANACAĞINA İHTİMAL VERMİYOR


(ŞE): Bu konuda ilk açıklamayı Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan yaptı ve Rusya’yı Ukrayna’ya karşı nükleer silah kullanması halinde, bunun “felaket sonuçları” olacağı hususunda uyardı. Başkan Biden bu konuda ilk açıklamasında, Putin’in “Şaka yapmadığını, çünkü ordusunun dikkat çekici bir şekilde düşük performans gösterdiğini” belirttikten sonra, “Küba füze krizinden sonra ‘Armageddon’ (dünyayı yok edecek kıyamet senaryosu anlamında) riski ile karşı karşıya kalmamıştık” diyerek küresel bir felaketle karşılaşılma tehlikesinin mevcut olduğunu vurguladı (7 Ekim). Bilahare Biden, belki de Amerikan kamuoyunu fazla telaşa düşürmemek için bu ifadesini değiştirmek lüzumunu hissetti. Kısa bir süre sonra kendisine ‘Armageddon’la’ ilgili ifadesi sorulunca, bunu şöyle yanıtladı: “Putin’in bunu yapacağını düşünmüyorum... İrrasyonel biri  olduğunu düşünmüyorum. Sadece yanlış hesap yaptı” dedi. Biden’in bu açıklamasının ardından Beyaz Saray sözcüsü de, Rusya’nın yakın zamanlarda nükleer silah kullanacağına dair ellerinde  bir istihbarat olmadığını açıkladı...

(UD): Biden’ın sözünü ettiğı “kıyamet senaryosunu” okurlarımızla paylaşmamız yararlı olacak.

KIYAMET SENARYOSU YENİDEN GÜNDEMDE


(ŞE): Çok özetleyerek izah edeyim. Soğuk Savaş döneminde ABD ile Sovyetler Birliği arasında nükleer silahlanma yarışı mantık dışı bir hal aldı. Her iki taraf da, ötekinin fazla silahı olursa, kendisine karşı bir ilk sürpriz saldırıya (first strike) başvuracağı korkusuyla delice silahlandı. Bu yarış sonucunda iki taraf da, üç farklı platformda konuşlanmış birbirlerini imha edebilecek çok sayıda stratejik nükleer silah edindi. Bunlardan birincisi, karada konuşlanan kıtalararası balistik füzeler (ICBM). Bunlar bir megaton (1 megaton = 1 milyon ton) veya daha fazla patlayıcı maddeye eşit güçte başlıklar taşıyor. İkincisi, denizaltılardan atılan balistik ve seyir füzeleri (SLBM). Üçüncü platformu da nükleer bomba taşıyan uzun menzilli uçaklar oluşturuyor. Hem ABD, hem de Sovyetler Birliği bu üç türde çok adette stratejik nükleer silaha sahip olunca, artık sürpriz bir ilk saldırının önemi kalmadı. Çünkü, bir sürpriz ilk saldırı, karşı tarafın “ikinci vuruş” (second strike) kapasitesini tamamen ortadan kaldıramıyordu. İlk darbeye maruz kalan taraf, üç platformda elinde kalan bakiye silahlarla mahvedici bir mukabelede bulunmak imkânına sahipti. Bu vaziyet, iki tarafı da “kıyamet senaryosundan” kaçınmaya zorluyordu. Bu duruma “karşılıklı garantili imha” (Mutual Assured Destruction – MAD) denildi. Biliyorsunuz “mad” İngilizce “deli” demek. İşte bugün dünya barışı ve istikrarı bu “MAD” konsepti üzerinde, yani “kıyamet senaryosu” üzerinde duruyor. Buna aynı zamanda “dehşet dengesi” (balance of terror) deniyor.

(UD): Yani Biden “Armageddon” mesajıyla, Putin’e, “nükleer silah kullanırsan “dehşet dengesini” bozarsın, bu da dünyayı yok olmak tehlikesiyle karşılaştıracağı gibi, Rusya’nın da sonu olur” uyarısında  bulunuyor. Peki, siz ne düşünüyorsunuz? Putin nükleer silaha başvurur mu?

RUSYA İÇİN VAROLUŞSAL BİR DURUM ORTAYA ÇIKARSA PUTİN KARADENİZ’DE NÜKLEER SİLAH KULLANABİLİR


(ŞE): Basiretli ve dengeli liderliğiyle uluslararası alanda takdir kazanmış olan eski Almanya Başbakanı Merkel, “Putin’in tehdinin ciddiye alınmasını şiddetle tavsiye ediyorum” diyor. Ben de bazı şartların oluşması halinde Putin’in nükleer silaha başvurabileceğini düşünüyorum. Bu şartların başında, Rusya’nın ilhak etmiş olduğu dört bölgenin kısmen veya tamamen Ukrayna tarafından geri alınması ve bu durum nedeniyle Rusya’da sosyal ve siyasal kaosun başgöstermesi geliyor. Keza, savaş alanında uğranacak ağır yenilgiler, Sovyetler Birliği’nin parçalanmasında olduğu gibi, Rusya’da etnik ayrılıkçı hareketleri alevlendirebilir ve Cumhuriyetlerle özerk birimleri federal yapıdan kopma noktasına getirebilir. Rusya açısından böyle varoluşsal durumlarda Putin Ukrayna ordusunu durdurmak için nükleer seçeneğe başvurabilir.

(UD): Bu nasıl olacak?

ABD’NİN ALMANYA, BELÇİKA, HOLLANDA, İTALYA VE TÜRKİYE’DEKİ HAVA ÜSLERİNDE NÜKLEER BOMBALARI BULUNUYOR


(ŞE): Bu konuda Batılı uzmanlar değişik senaryolar ileri sürüyorlar. Fakat çoğunluğun üstünde birleştiği bir husus, Putin’in başlangıçta bir korku ve sindirme iklimi yaratmak amacıyla düşük takatlı taktik bir nükleer bombayı nüfusun seyrek olduğu bir alanda patlatacağıdır. Bazıları bu ilk kullanma alanının Karadeniz olabileceğini belirtiyor. Rusya’nın 5 kiloton (1 kiloton = bin ton) ve onun altında düşük takatli bombalara sahip bulunduğu öne sürülüyor.  Bu tür taktik bombalar hakkında bir fikir vermek için belirteyim; ABD’nin 1945’te Hiroşima’ya attığı bomba 15 kilotonluk bir başlık taşıyordu. 140 bin kişinin ölümüne yol açtı. Aynı takatta bir bomba da Nagazaki’de kullanıldı. İki şehrin toplam zayiatı 230 bin kişi... Dehşetli tahribat bu rakamla sınırlı değil... Bombardımandan sonra radyasyondan ve diğer sakatlıklardan hayatları sönenlerin sayısı herhalde çok daha artmıştır. Bir ilave yapayım. ABD’nin Avrupa’da, Almanya, Belçika, Hollanda, İtalya ve  Türkiye’de askeri hava üslerinde B61 tipi uçakla atılan nükleer bombaları muhafaza altında tutuluyor. Tabii Putin’in karar verirken bu durumu dikkate alması lazım.

(UD): Peki, NATO’nun veya ABD’nin Rusya’nın nükleer silah kullanması halinde buna nasıl karşılık verecekleri hakkında bir planları var mı?

ABD RUSYA’NIN NÜKLEER SİLAH KULLANMASININ ÖNÜNE GEÇMEK İÇİN NASIL BİR STRATEJİ İZLİYOR?


(ŞE): Bilindiği üzere NATO’nun kendi üyesi olmayan Ukrayna’yı koruma husunda hukuki bir yükümlülüğü yok. Fransa lideri Macron da, Rusya Ukrayna’da nükleer silaha başvurursa, buna aynı şekilde karşılık verilmeyceğini açıkladı. NATO içinde bu görüşte olan başka ülkelerin de olduğunu tahmin ediyorum. Bu nedenle, kararlarını oybirliğiyle alan NATO’nun nükleer silah kullanımına dayalı bir planı olduğunu zannetmiyorum. ABD’ye gelince, Washington, “Putin’nin nükleer yola sapmasının bedelinin ağır olacağını” söylemekle yetiniyor. ABD’nin tam ne yapacağı hususunda bir fikrimiz yok. Ancak, ABD eski savunma Bakanı ve CIA Başkanı Panetta, “Putin nükleer silah kullandıktan sonra ona nasıl karşılık vereceğimizi düşünmek yerine, onun bu yolda bir karar almasını önlemeyi düşünmeliyiz” diyor. Panetta’nın önerisi şöyle. “ABD gecikmeden şu içerikte bir açıklama yapmalı: “Rusya nükleer silah kullanırsa, ABD konvansiyonel kuvvetleriyle Ukrayna’ya girecek ve Rus ordusuna karşı savaşacaktır.” Böyle bir açıklama Putin’in nükleer silaha başvurmasını engeller. Çünkü ABD konvansiyonel kuvvetlerine karşı nükleer silah kullanması Washington’un da nükleer mukabelesine yol açar ki, bunun sonucunda biraz önce izah ettiğimiz “Armageddon senaryosu” vukubulur. ABD bu yolda bir strateji izlerse Putin nükleer silaha başvuramaz.

(UD): Bu stratejiye nasıl bakıyorsunuz?

(ŞE):  Önleyici bir strateji diğer seçeneklere tercih edilir niteliktedir. Yalnız, ABD’nin yapacağı açıklamaya BM Güvenlik Konseyi Daimi Üyesi sıfatıyla, nükleer silah sahibi İngiltere ile Fransa’nın da katılması doğru olur.

(UD): Biraz önce B61 atom bombalarının Türkiye’de konuşlandırıldığını  söylediniz. Bu tartışmalı bir konu değil mi?

B61 ATOM BOMBALARININ İNCİRLİK’TE BULUNDUĞU İDDİA DEĞİL GERÇEK


(ŞE): Ben artık bu konunun tartışılacak bir tarafı kalmadığı kanısındayım!.. Milletvekiliğim sırasında (2002 – 2011) ABD Hava Kuvvetleri kaynaklı gizlilik  derecesi olmayan belgelerin tetkikinden İncirlik üssünde 90 adet B61 tipi taktik nükleer bomba bulunduğunu saptamıştım. Bu bana garip gelmişti. Zira bu tip bombaları kullanabilecek özel teçhizatlı uçaklarımız yoktu. Üstelik Türkiye gibi NATO üyesi olan Yunanistan Araxoss hava üssünde bulunan B61 atom bombalarını ülkesinden çıkarmıştı. Bu durumdaTürkiye 90 adet B61 atom bombasını İncirlik’te hangi amaçla tutuyordu? Bu hususları TBMM Genel Kurulu’nda yaptığım konuşmalarda ve verdiğim soru önergesinde belirttim ve hükümetten bilgi istedim. Bilgi taleplerim yanıtlanmadı. Bu arada 2010 yılında patlak veren WikiLeaks skandalı sonucunda yayınlanan belgeler arasında 12 Kasım 2009 tarihli bir gizli rapor tespit ettim. Almanya’daki ABD Büyükelçisi tarafından Washington’a gönderilen bu gizli raporda, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Philip Gordon’un Alman muhatabına  Türkiye’deki İncirlik üssünde ABD’nin nükleer silahlarının bulunduğunu söylediği kaydediliyordu. 2011 yılı bütçesi hakkında TBMM Genel Kurulu’nda yaptığım konuşmada WikiLeaks belgesi metnini okudum ve bu bilgilerin Meclis kürsüsünden daha önce yaptığım açıklamaları doğruladığını vurguladım. Bunu takiben o dönem Dışişleri Bakanı olan Ahmet Davutoğlu’na, “Ben şimdi Sayın Davutoğlu’na soruyorum, bu silahları hangi karanlık amaçlarla ülkemizde konuşlandırıyorsunuz?” dedim. Maalesef bu sorum da yanıtsız kaldı. Ama, B61 bombalarının İncirlik’te bulunduğu bir gerçek!..