Lepra (cüzzam) hastalığına karşı verdiği müthiş mücadele sırasında tanışıp, gerek kişiliğine, gerekse bilim insanlığına hayran kaldığım Prof. Dr. Türkan Saylan’la bir söyleşi öncesinde sohbet ediyorduk.

2009 yılında kaybettiğimiz  bu değerli  insanın kanserle savaştığını ilk kez, o sohbet sırasında öğrendim. Hoca, tedavisinin öğretim üyesi olduğu Çapa Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü’nde sürdüğünü ve merkezin müdürü Prof.Dr. Erkan Topuz ile öğrencilerinin gayretlerinden çok memnun kaldığını söylüyordu.

Prof. Topuz’la da TRT yıllarından başlayan bir tanışıklığımız vardı. Zira 80’li, 90’lı yıllarda kanser tedavisi denildiğinde, herkesin aklına hemen Çapa Onkoloji Enstitüsü ve Erkan Topuz isimleri geliyordu.

★★★

Prof. Saylan’ın anlattıklarını Topuz Hoca’ya aktardığımda  teşekkür etti ama Enstitü’nün bu özelliğini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirtti. Nedenini sorduğumda mevcut cihazların çok eskidiğini, yenilenmeleri için de 10 milyon liraya (eski parayla 10 trilyon lira) ihtiyaç olduğunu ve bunu bulamadıklarını söyledi.

★★★

Çok üzülmüştüm. Çünkü Çapa Onkoloji Enstitüsü, Türkiye’nin dört bir yanından gelen kanser hastaları için büyük umut kaynağıydı. Bu güzide kurumun bırakın yok olmasını, umudun hiç azalmadan devam etmesi gerekiyordu.

★★★

Ekip arkadaşlarımla konuşup “ARENA” da bir kampanya düzenlemeye karar verdik. Ama planladığımız sosyal sorumluluk projesi diğerlerinden çok farklı olacaktı. Çünkü ünlü ve saygın sanatçıların katılarak toplumdan bağış istedikleri kampanyaların çoğu başarısızlıkla sonuçlanıyor, umulan yardım genellikle toplanamıyordu!..

★★★

Biraz düşündükten sonra dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ( merhum)  Kadir Topbaş’ı aradım ve projeyi anlattım. Buna göre yayın gecesi stüdyoda bilinen isimler yerine Başkan Topbaş ile Prof. Erkan Topuz bulunacak,  Hoca, çaresizliklerini anlattıktan sonra Başkan da İstanbul’un önde gelen inşaat müteahhitleriyle konuşup kendisinin uygun gördüğü rakam kadar bağış yapmalarını isteyecekti.

Nitekim öyle de oldu. Telefonla yayına bağlananları yarışa sokarak bir saat gibi kısa sürede yaklaşık 10 milyon lirayı  toplamayı başardı...

★★★

Aradan 2 yıl geçtikten sonra, yani 2010 yılı başlarında Prof.Topuz arayarak yenilenmiş Onkoloji Enstitüsü’nün açılacağı müjdesini verdi. Anlattığına göre Enstitü, günde 300 kişiye ışın tedavisi uygulanacak ve yılda 80 bin hastaya hizmet verebilecek kapasiteye kavuşmuştu. Bu amaçla yerin 9 metre altına inilmiş ve yepyeni bir alan yaratılmıştı. Merkezde ayrıca robotik donanımla radyo terapi cihazı (cyberknife), harekete duyarlı radyo terapi ünitesi (rapidarc) , cihazların optimum düzeyde kullanımını sağlamak amacıyla yine harekete duyarlı bir bilgisayarlı tomografi ve planlama sistemi, simülatör, yüzeysel ışınlama cihazı ile brakiterapi bölümü de devreye sokulmuştu.

Birkaç küçük ilaveyle merkez, dünyadaki ilk beş arasındaki yerini aldı ve Başkan Kadir Topbaş’ın da katıldığı bir törenle hizmete açıldı.            

Bu devrim gibi değişimin anısı olarak da Kadir Topbaş, Prof. Dr. Erkan Topuz ve benim adlarımız, duvara çakılan bir teşekkür plaketinde yer aldı.

★★★

Ancak önceki gün bir hasta, o plaketi göremediğini bildirince Enstitü’yü arayıp, merhum Kadir Topbaş’ın anısına ve eski Müdür Prof. Topuz’a yapılan bu vefasızlığın nedenini sordum.

Telefona çıkan yetkili soruşturup geri döneceğini söyledi, ama yazıyı gazeteme gönderdiğim saate kadar dönmedi!

Dönmüş olsa sanırım şöyle diyecekti:

“Uğur Bey siz ‘vefa’nın bir semt adı olduğunu hâlâ öğrenemediniz mi?..”