“Vefasız dünya diye yakınıp durma / Dünya elindeyken tadını çıkarsana / Herkese vefalı olsaydı dünya / Sıra mı gelirdi senin yaşamana?” demiş Ömer Hayyam...


“Vefa nedir bilir misin/ Hayır hayır / Senin dediğin semttir birader / Benim dediğim vefa, unutmamaktır / Senin için yapılan küçücük iyiliği / Ömür boyu hafızandan silmemektir” diye yazmış şair Murat Can İncel.


Vefa önemlidir... Pek vefalı olmasak da vefalı olanları severiz!


***


Çanakkale’de tüm cephe sevkiyatını başarı ile uygulamasından dolayı Kurtuluş Savaşı’nın cephelere asker, silah ve erzak sağlama görevi için Mustafa Kemal, 1909’da Beyoğlu Markiz Pastanesi’nin karşısındaki sokakta kiralık evde birlikte kaldığı Albay Mehmet Behiç Bey’e (Erkin) şöyle dedi:


“Ben cephelerde ne yapılacağını biliyorum, ama ordumuzun cephelere süratle nasıl sevk edileceğini bilmiyorum. Bu, şimendiferlerin işin ehli biri tarafından idare edilmesi ile mümkün olabilir. Bunu ancak siz başarabilirsiniz. Siz, şimendiferlerle ceplelere askerleri sevk edin ki ben de cephelerde başarılı olabileyim...”


Behiç Bey, “İşime kimsenin karışmaması tek koşulumdur” diyerek teklifi kabul ettikten sonra Eskişehir’de üs kurdu; cepheye asker, cephane, malzeme taşıdı. Gereken yere yeni ray döşetti, gerektiğinde ray ve vagonlardan çelik söktürüp kılıç yaptırdı.


TCDD’nin ilk genel müdürlüğünü ve Bayındırlık Bakanlığı yaptı, Milli İstihbarat Teşkilatı kurucuları arasında yer aldı, Paris Büyükelçiliği döneminde binlerce Yahudi’yi kurtardı. Hem Kurtuluş Savaşı hem de insanlık tarihine geçen Behiç Erkin’e Atatürk, vefa borcunu ‘paha biçilemez bir armağan’ ile ödedi!


1933 yılında bir gün Behiç Bey’in de olduğu bir sohbette Onuncu Yıl Marşı’nın ilk halindeki ‘Yurdun her bir tepesinde tütüyor, duman’ sözlerini okuduktan sonra, “Bu cümle, sizin emeklerinizin karşılığını tam olarak yansıtmıyordu. Silip, ‘Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan’ diye yazdım” dedi...


***


Öğretmendi! İzmir Dikili’de işgalcilere ilk baskını yapan milis kuvvetlerin komutanıydı. Kuva-yi Milliye kahramanıydı. İstiklal Madalyası’nı onurla taşıdı. Savaş bitti vekil olabilirdi, “Öğretmenlik yapamazsam bedbaht olurum” diyerek öğretmenliğe döndü!


Yüzlerce dönüm zeytin bahçelerini yoksul köylülere dağıttı! Dikili’deki arsasını sattı, savaş yüzünden dara düşen esnafın borçlarını ödedi! Eğitimin Kurtuluş Savaşı’nda Dikili ve çevresine onlarca okul kazandırdı. İzmir İktisat Kongresi delegelerinden biriydi. Dikili, çabaları sonucu liseye de kavuşunca, “Artık ölsem de gözlerim açık gitmez” dedi. Bir yıl sonra bu dünyadan ayrıldı.


Altı çocuğu vardı, para pul yerine ‘satın alınamayacak bir miras’ bıraktı, soyadını...


Kahraman Kurtuluş Savaşı Gazilerimiz’den Halil İbrahim Zeyrek’in film olacak yaşamından üç dört cümle... Gökmen Ulu’nun Sözcü’de çıkan haberinden aldım... Zeyrek, kelle koltukta memleketi kurtuluşa götürenlere, koşa koşa can verip geride kalanlara bir ‘vatan’ bırakanlara vefasını, tıpkı mezar taşında yazdığı gibi evlatlar ve öğrenciler yetiştirerek ödedi...


Oğlu Mehmet İhsan Zeyrek öğretmen oldu, milli eğitim müdürü oldu. Kızı Fikret Zeyrek Sucuoğlu öğretmen oldu. Kızı Ülker Zeyrek Abacıoğlu öğretmen oldu, ilçenin ilk kadın okul müdürü oldu. Kızı Güler Zeyrek Günvar öğretmen oldu. Oğlu Ali Güven Zeyrek resim öğretmeni oldu, dünyaca ünlü ressam oldu. Oğlu Hasan Zeyrek, Ziraat Bankası’nda müfettiş oldu!


Şöyle yazıyor mezar taşında Zeyrek’in: “Talebelerini ve evlatlarını kendinden üstün yetiştirmeyen ana, baba ve öğretmenler vazifemizi yaptık demesinler!”


***


Tarih sayfalarından iki vefa örneği...


Her köşe başının partililer tarafından tutulduğu, adrese teslim ihalelerin yapıldığı, dönem zengilerinin yaratıldığı AKP’li yıllarda da çok ‘vefa’ biriktirdik içimizde... Beş müteahhiti mi, hangini birini yazalım?


Şunu...


2014 yılında Soma’da 301 madencinin yaşamını yitirdiği katliam yaşandı. O zamanlar Erdoğan başbakandı. İlçeye geldi, halk öfkeliydi. Hem AKP hükümetine hem de Erdoğan’a tepgi gösterdi... Ortalık karıştı. Yüzlerce polis ve başbakanlık korumaları sinirli insanları yatıştırmak için çok çaba harcadı(!) Özel Harekatçı üç polis yere düşmüş bir yurttaşı ellerinden, bacaklarından tutup sakinleştirmeye(!) çalışıyorlardı ki, o dönem Erdoğan’ın özel kalem müdür yardımcısı olan Yusuf Yerkel çıktı meydana... Tüm gücü ile işten atılmış madencilerden biri olan yurttaşa bir tekme attı ki sorma... Dosta güven, yerdeki düşmana korku verdi!


Sen misin AKP’ye ve onun başbakanına laf söyleyen tekmesi çok ünlü oldu. Çünkü, gazeteciler cillop gibi fotoğrafını çekmişti!


Tepkiler büyüyünce kendi sözü ile ‘günah keçisi’ ilan edilen kalem müdürü yardımcısı Yerkel, gözlerden uzaklaştırıldı... Fakat, sahadaki üstün koruma ve savunma performansı asla unutulmadı! Devletimizin yöneticileri vefasız değildi! Azıcık zaman geçmesi beklendi!


20 yıldır yediği tekmelerin sayısını unutan millet Soma’daki tekmeyi de unutunca tekmeci Yerkel, Türkiye’nin Frankfurt Başkonsolosluğu’na ‘ekonomi eğitimi almamış olsa da, öğrenir’ denilerek ticaret ateşesi yapıldı!


Altı bin euro maaş, kira desteği, Almanya olduğu için altına ‘yerli otomobil Mercedes’ makam aracı falan filan...


Hikayedir gerisi... Elbette olacak! Bu milletin idarecileri vefasız mı? Avro dediğin elin kiri, helal olsun koç yiğitlere!