Anayasa Mahkemesi (AYM) -Yargıtay etrafında yaşanan gelişmeler gündemi zorlamaya devam edecek gibi. İktidar cenahı, “Yeni sivil anayasa şart” argümanını devreye soktu bile. Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “iki farklı değerlendirmesi” ve bir ismin Erdoğan’ın açıklamalarından sonra bile değerlendirme yapması da gözlerden kaçmadı.

Nasıl mı?

Anlatalım:

Erdoğan, 9 Kasım’da, Özbekistan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Yargıtay’ın yüksek mahkeme olduğunun inkar edilemeyeceğini söyledi ve “AYM bu noktada maalesef birçok yanlışları da arka arkaya yapar hale geldi. Bu da bizi ciddi manada üzmektedir. Şu an itibarıyla Yargıtay’ın aldığı karar asla bir kenara atılamaz, itilemez” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP’den bazı isimlerin AYM’ye destek vermesini eleştirerek, “Eğer partimden bazı arkadaşlar da burada Yargıtay’ı yerip, AYM’ye övgüler düzüyorsa onlar da yanlış yapıyorlar. Bizim birimiz hepimiz, hepimiz birimiz anlayışıyla hareket etmemiz lazım. Buralarda kalkıp da birilerine şirin görünmenin anlamı yok” dedi.

Aynı Erdoğan 10 Kasım’daysa daha yumuşak bir açıklama yaptı: “Biz tartışmada taraf değil hakem konumundayız. Biz meseleye sloganik yaklaşmıyoruz. Son konuda kim haklı kim haksız değil, neler yapılması gerektiği penceresinden bakıyoruz.”

Erdoğan bu açıklamayı sabah 11 civarında yaptı ve AKP içinden “beklenmedik” bir isim yine Beştepe’ye yakın isimlerin değerlendirmesiyle “ilk kez” farklı görüş bildirdi.

Tarih 10 Kasım 2023.

Tayyip Erdoğan-Binali Yıldırım


Saat 12.57...

Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Aksakallar Heyeti Başkanı Binali Yıldırım sosyal medya hesabından şu paylaşımı yaptı:

“Yüksek mahkemelerin bir dava üzerinden birbirleriyle davalık olması adalete olan güveni zedelemektedir. Bu durum; vatandaşın gündemi, öncelikleri ve beklentisi ile örtüşmüyor. Hukuk devleti olgusu, millet olarak en büyük güvencemizdir. Çözüm yeri TBMM’dir.”

Bu paylaşımının ardından telefonuma şu mesaj geldi:

“Binali Bey hayatında ilk kez Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan farklı bir şey söylüyor. Üstelik cumhurbaşkanının açıklamasından sonra. Şimdi son kongrede Binali Bey’in ismi çizilmeseydi ve yeniden genel başkan vekili gibi bir makamda otursaydı bu açıklamayı yapar mıydı?”

Ardından bir başka mesaj farklı bir isimden geldi:

“Binali Bey aslında aba altından sopa gösteriyor. Reise ‘Bak ben cebindeki değilim’ mesajı bu açıklama. Bir bakıma ikinci Bülent Arınç benim demek istedi Binali Yıldırım.”

Evet... 7 Ekim’de gerçekleşen AKP Olağanüstü Kongresi’nde Binali Yıldırım AKP Genel Başkan Vekilliği görevinden “ayrılmıştı”. Ki o kongrede Yıldırım’ın yakın çevresine “Bu kongre sanki beni göndermek için yapılmış” cümlesini kurduğu da iddia edilmişti. Sonuçta; yargıda yaşanan kriz AKP ve Beştepe içinde de “kim kiminle” konusunda fikir vermiş oldu.

Şimdi geçelim İYİ Parti’deki istifaya...

Bahadır Erdem’e şaşırmayın!


Geçen dönem İYİ Parti Hukuk İşlerinde Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olan Bahadır Erdem 10 Kasım’da partisinden istifa etti:

“... Partimizin aldığı ve değiştirmemekte ısrar ettiği seçimlere ‘tüm illerde’ ayrı aday ile girme kararı yani bir başka deyiş ile 2019 yerel seçimlerinde birçok ilde seçimin kazanılmasını sağlayan güç birliğini sonlandırmayı son derece yanlış bulduğumu bir kez daha belirtmek isterim.

“... Bu sevgi kendi şehirlerini aşmış ve bu yüzdendir ki Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş partimizin girişimleri ile 2023 genel seçimlerinde milletimize icraatçı Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı olarak gösterilmiştir. Ancak ‘2024 yerel seçimlerinde’ aday çıkarma kapsamına tüm illerin alınması ısrarı maalesef İstanbul ve Ankara’nın muhalefette kalmasını riske atmakta ve son dönemde Anayasa hususunda bilinçli olarak yaratılan büyük devlet krizini de göz önüne bulundurduğumuzda hukuk tanımaz AKP rejimi için yeni fırsatlar doğurmaktadır.”

Bu istifayı biraz araştırdığımda Bahadır Erdem’in 2 Mart-6 Mart sürecinde de Genel İdare Kurulu’nda (GİK) farklı tutum aldığını öğrendim. Erdem, İYİ Parti lideri Meral Akşener’in kendi sözleriyle “kalkmak zorunda kaldığı” Altılı Masa sürecinde “aykırı” görüş bildiren isimlerden.

O geceye dönelim yani 2 Mart gecesine:

2 Mart günü masadan kalkan Akşener GİK’e, Kemal Bey’in ismini götüreceğini söylüyor. O gece soruyor ‘kalkalım mı’ diye. Dönemin İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz, ‘Masanın iç hukukunda şu var: Herkesin cebinde bir kart var ve altı kart aynıysa onaylanıyor, biri hayır derse onaylanmıyor. Altılı Masa’nın komisyonlarında da işleyiş böyle.’ O sırada Bahadır Erdem diyor ki: ‘Biz üzerimize gelecek bu taarruzu kaldıramayabiliriz.’ Kemal Bey’i kabul edelim demiyor ama ‘üzerimize gelecekler, kaldıramayabiliriz’ diye konuşuyor. Ertesi gün öğlen saatlerinde toplantı yapılıyor. 3 Mart’ta... Aynı görüşler dile getiriliyor. Sonra Akşener o konuşmayı yaptı. ‘Ben buna göre konuşuyorum’ diyor ve masadan ayrılıyor.

Bahadır Erdem’in istifa metnindeki son cümlelere bakalım:

“Bu çerçevede, İYİ Parti’ye katıldığım günden bu yana hedefi yirmi bir yıldır devam eden bu iktidarı değiştirmek olan, ülkemizde yeniden demokrasi ve hukuk devletinin sağlanmasını amaçlayan bir siyasetçi, bir hoca ve bir hukukçu olarak mevcut kazanımların riske atılmasını kabul etmem mümkün değildir.”

SONUÇ: İYİ Parti’de yeni Anayasa sürecinde de tartışmalar yaşanacak. Bakalım süreç nereye doğru evrilecek?